Muhalefetin ‘çıkmaz sokaktaki’ sistem değişikliği hesapları

04:0018/01/2021, Pazartesi
G: 18/01/2021, Pazartesi
Mehmet Acet

Cumhuriyet Halk Partisi’nin ‘vitrin isimlerinden’ birini arayıp, “Cumhurbaşkanı adayınız kim olacak” diye sorunca, “Dur bakalım önce ittifakın nasıl olacağı bir belli olsun” cevabını aldım.Bu sözlerin devamı şöyle geldi:“İlk turda herkes kendi adayıyla mı yarışa girecek? Yoksa bir çatı aday üzerinde anlaşılıp öyle mi seçime girilecek, önce onun belli olması lazım.”Yazının ilerleyen bölümlerinde, içinde rakamlar geçen hesap kitap işleriyle karşılaşacaksınız ancak 2023 ve sonrası için son derece hassas

Cumhuriyet Halk Partisi’nin ‘vitrin isimlerinden’ birini arayıp, “Cumhurbaşkanı adayınız kim olacak” diye sorunca, “Dur bakalım önce ittifakın nasıl olacağı bir belli olsun” cevabını aldım.

Bu sözlerin devamı şöyle geldi:

“İlk turda herkes kendi adayıyla mı yarışa girecek? Yoksa bir çatı aday üzerinde anlaşılıp öyle mi seçime girilecek, önce onun belli olması lazım.”

Yazının ilerleyen bölümlerinde, içinde rakamlar geçen hesap kitap işleriyle karşılaşacaksınız ancak 2023 ve sonrası için son derece hassas veriler üzerinde duracağımız için ilginizi çekeceğini tahmin ediyorum.

Öncelikle, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun üç hafta önce gazetelerin ‘bir kısmının’ Ankara temsilcileriyle yaptığı görüşmede sarf ettiği şu sözlerine bakalım:

“Biz parlamenter sistemi savunuyoruz. Her parti kendi mutfağında hazırlık yapıyor. Henüz bir araya gelip konuşmadık. Ancak bir araya gelinmeli, farklılıklar neler konuşulmalı. Geçiş çok uzun bir süreç de olmamalı. Bir-bir buçuk yılda cumhurbaşkanının yetkilerinin parlamentoya devredildiği güçlü parlamenter sistemi oluşturabiliriz.”

(Nedense kimse hatırlamıyor ya da hatırlatmıyor ama Kılıçdaroğlu, Mayıs 2016’da durduk yere “Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz” şeklinde korkunç bir açıklama da yapmıştı.)

GEÇİŞ DÖNEMİ DEMESİ BEDAVA, OLURU MÜMKÜN MÜ ONA BAKALIM

CHP liderinin yukarıdaki sözlerinde dikkat çeken husus, “Çok uzun olmamalı” dediği bir ‘geçiş döneminden’ söz etmesi.

Benzer ifadelerin muhalefet cephesinde yer alan başka isimler tarafından da dile getirildiğini biliyoruz.

Protokole bağlanmış bir geçiş süreci diyebiliriz buna.

Seçim öncesi, “Biz filanca filanca partiler, bu seçime şu adayla girip, kazandıktan sonra şu kadar süre içerisinde parlamenter sisteme geçiş yapacağız” diyecekler.

İyice kendini belli eden hesap bu.

Peki, evde yapılan bu hesabın çarşıya uyması ne kadar mümkün olabilir?

Şimdi hesap kitap işlerine başlayabiliriz.

Bilindiği üzere mevcut sistemden parlamenter sisteme geçiş için Anayasa değişikliği gerekiyor.

Anayasa değişikliği ise, Meclis üye tam sayısının 5’te 3’ünün gizli oyuyla mümkün olabiliyor.

Yani 600 milletvekilinin 360’ının kabul oyu ile sistem değişikliği teklifi referanduma götürülüyor.

Geçiş döneminin referandumsuz olabilmesi içinse 400 oy gerekiyor.

Bu noktada muhtemel senaryolar arasından herkes kendi tahminini yürütebilir.

Mevcut siyasi denklem içerisinde, böyle bir ihtimal ne kadar mümkün olabilir sorusu eşliğinde.

Mevcut siyasi denklemde varacağınız yer, çıkmaz sokaktan başka bir yer olmayacaktır.

MEVCUT SİSTEMDEN DÖNÜŞ HİÇ DE KOLAY DEĞİL

Parlamentonun bugünkü aritmetiğine baktığımızda, AK Parti’nin 289, CHP’nin 138, HDP’nin 56, MHP’nin 48, İYİ Parti’nin 36 sandalyesi bulunuyor.

Bir başka deyişle Cumhur İttifakının 337 milletvekili, CHP-HDP-İYİ Parti’nin 230 milletvekili var.

Muhalefet cephesinin planının tutması için bu aritmetiğin tam tersine dönmesi bile yeterli olmuyor.

En kestirmeden söylemek gerekirse, böyle bir hesabın tutması ancak AK Parti ile CHP’nin oy oranlarının yer değiştirmesiyle mümkün olabilecek bir şey.

CHP yüzde 40’ları aşacak, AK Parti yüzde 25’lerin altına düşecek.

Bunu ne kadar mümkün görüyorsanız, yeni sisteme geçiş de o kadar imkân dâhilinde diye düşünebilirsiniz.

Fuat Oktay’a Telekom iftirası tutar mı?

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, bir süredir CHP ve CHP’ye müzahir medyanın hedefinde. Bir süre önce partinin ağzı en bozuk adamlarından biri olan Özgür Özel şöyle şeyler söylemişti: “Ülkenin başındaki en büyük atanmış! Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmasaydın ya hapiste olacaktın ya da insan içine çıkamaz duruma düşecektin.” Bazen böyle tehditler, bazen köşe yazılarıyla Fuat Oktay’ı karalamaya çalışıyorlar. Niçin böyle bir cümle kuruyorum? Niye, karalama, iftira gibi kelimeler kullanıyorum? Oktay’ın meydan okuyan açıklamaları ortada iken, bunu çürütecek herhangi bir argüman ortaya koyamadıkları için. Fuat Oktay, kendisini ilzam edecek bir durum şöyle dursun, Telekom’daki yolsuzluğa bizzat müdahale ettiğini söylüyor şu açıklamasıyla: “Anılan gruba karşı hukuki süreç, Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olduğum Temmuz 2016/2018 döneminde bizzat şahsım tarafından başlatılmıştır. Sözleşmelerden kaynaklanan tüm hak ve yetkiler bu süreçte Hazine lehine kullanılmıştır. Buna dair belge ve kayıtlar açıktır.” Bu bir meydan okuma değil mi? CHP ve müzahir medyası bu meydan okumaya cevap teşkil edecek yeni bir malzeme bulamazsa eğer, bu yaptıkları, daha önce bolca örneğini gördüğümüz ‘Çamur at izi kalsın’ tutumundan başka bir anlam ifade etmez.

#Fuat Oktay
#Türk Telekom
#İftira
#CHP