Krizi ABD Başkan Yardımcısı’nın karısı mı çıkardı?

04:0030/07/2018, Pazartesi
G: 30/07/2018, Pazartesi
Mehmet Acet

Türkiye/ABD ilişkileri geçen Perşembe’den beri yeni bir testten geçiyor.Trump’ın “Türkiye’ye geniş çaplı yaptırımlar uygulayacağız” twiti ve yardımcısı Mike Pence’in “Ya rahip Brunson’u bırakın ya da sonuçlarına hazır olun” tehditleriyle patlak veren kriz, birkaç aydır yumuşama emareleri gösteren ikili ilişkilerdeki havayı yeniden gerdi.Sağa sola bakıp ihtiyaç duyduğumuz görüşmeleri yaptıktan sonra edindiğim izlenimi tek cümleyle özetleyebilirim:Ankara, bu son krizin sorumlusu olarak aşırı Evanjelist

Türkiye/ABD ilişkileri geçen Perşembe’den beri yeni bir testten geçiyor.

Trump’ın “Türkiye’ye geniş çaplı yaptırımlar uygulayacağız” twiti ve yardımcısı Mike Pence’in “Ya rahip Brunson’u bırakın ya da sonuçlarına hazır olun” tehditleriyle patlak veren kriz, birkaç aydır yumuşama emareleri gösteren ikili ilişkilerdeki havayı yeniden gerdi.



Sağa sola bakıp ihtiyaç duyduğumuz görüşmeleri yaptıktan sonra edindiğim izlenimi tek cümleyle özetleyebilirim:

Ankara, bu son krizin sorumlusu olarak aşırı Evanjelist inançlara sahip olduğu öteden beri bilinegelen ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’i görüyor.

Pence’in kendisi ile aynı inanç grubunun üyesi olan rahip Brunson konusunda “Başkan yardımcısı oldun ama bir rahibimizi bile kurtaramıyorsun” türünden sözlere muhatap olup baskı yediğini tahmin edebiliyoruz.

Ama bu krizin arka planını öğrenmek için yürüttüğüm telefon trafiği sonrası karşıma ilginç bir bilgi daha çıktı.

Denilene göre, Mike Pence’in karısı Karen Pence ile rahip Andrew Brunson’un karısı Norine Lyn Brunson ‘kanka’ imiş.

Sık sık görüşüyorlarmış.

Son dönemdeki görüşmelerinin konusunun ne olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek.

Bu bilgi kulağıma geldikten sonra, kafamda şöyle bir senaryo oluştu:

Bayan Brunson, Bayan Pence’i kocasının serbest kalması konusunda düzenli bir şekilde baskıladı.

Bayan Pence de aynı şeyi kendi kocasına yaptı.

‘Evden’ düzenli bir şekilde baskı yiyen Pence de “Aile birliğim tehlike altında” diyerek Trump’a koştu.

Trump da Pence’in aile huzuru bozulmasın diye o twiti atıverdi.

Gördüğünüz gibi bir anda dedikodu yazarı oldum çıktım!

Mesele, Pence’in, ismini bile Google’a sorarak öğrendiğim karısının kocasına mızmızlanması meselesi değil elbette.

Perşembe’den beri karşımızda duran Türk-Amerikan ilişkilerindeki yeni krizi anlamlandırma çabası içerisindeyiz.

Devlet işlerinde böyle şeyler olur mu diye sormayın.

Oluyor.

Bush’un Irak’a savaş açma kararını verdiği konuşmalarından birinde “Saddam benim babamı öldürmek istemişti” gibisinden bir laf ettiğini hatırladım şimdi.

Bu son krizin ana aktörü olarak Mike Pence’i göreceksek, ki öyle görünüyor, ABD Başkan Yardımcısı’nın akıl danesinin kim olduğuna bakmak ve fotoğrafın parçalarını o şekilde tamamlamak doğru bir iz sürdüğünüzü gösterir.

İNCELDİĞİ YERDEN KOPAR MI?

Trump twit atarak, Pence parmak sallayarak Türkiye’yi, Erdoğan’ı yaptırımla tehdit ediyor ama her ikisi de bu yöntemin bir işe yaramayacağını biliyor olmalılar.

Ankara evet, ABD ile ilişkilerin düzelmesine hala önem veriyor ama mesele ‘inceldiği yerden kopsun’ noktasına gelecekse, hatta geldiyse, bu konuda Washington’da hissedilen korkudan daha azı var buralarda.

Şöyle düşünün:

Son 5 yıldır, pişmiş tavuğun başına gelmemiş hadiselerin ucunun hem de hepsinin birden Washington’a uzandığını biliyorsanız nasıl bir duygu ikliminde olursunuz?

Şimdi, Başkan Erdoğan’ın Afrika gezisinde yaptığı, dün gazetelere yansıyan açıklamalarına bakabiliriz:

“Biz, göbeğimizden Amerika’ya bağlı değiliz. ABD, bu tavrını değiştirmezse Türkiye gibi güçlü ve samimi bir ortağı kaybedeceğini unutmamalı.”

Şimdi de bu ifadeleri, ABD ile yürütülen üst düzey görüşmelerin tamamında bulunan bir isim olarak Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalın’ın şu sözüyle birleştirelim:

“ABD-Türkiye ilişkilerini kurtarmak hala mümkün”

Ne dersiniz?

Cümleyi, “Bir şeyler yapılmazsa ilişkiler kopacak ama iş oraya varacaksa biz buna hazırız” biçiminde okumak yanlış olur mu?

SON KRİZ ‘FAKE’ Mİ?

Türk-Amerikan ilişkilerindeki kriz havasını koklamak için yapılabilecek en iyi işlerden bir tanesi piyasalara bakmaktır.

Neden derseniz, piyasalar çoğu zaman iyi koku alırlar.

Özellikle 15 Temmuz’dan sonra Türk-Amerikan ilişkileri kopar mı sorusunu sürekli bir biçimde akıllarında tutan, her seferinde buluttan nem kapan piyasa aktörleri bu defa krizi sakin karşıladı.

Peki bu ne anlama geliyor?

Trump ve Pence’in açıklamalarının dozajı ne kadar sert olursa olsun, bu tehditlerin fiili karşılık bulacağına dair bir kanaatin en azından piyasalarda karşılık bulmadığı anlamına geliyor.

Bu son kriz şimdilik iki ülkenin Dışişleri Bakanları arasında yürütülen diplomasi trafiğine emanet edilmiş durumda. Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD’li mevkidaşı Pompeo’nun Perşembe’den beri iki kere telefonla görüştüğünü biliyoruz.

Kanaatim şudur:

Trump yönetimi aradan geçen şu üç dört gün içerisinde yaptırım tehdidinin Ankara’da acı bir gülümseme ile karşılandığını görmüşse mesele aşılır.

Ama iki ülkenin stratejik ortaklığı bir rahibin salıverilmesi meselesine kadar düşmüşse sürekli kendini yenileyen bir kriz atmosferinden kurtulmak da kolay olmayacaktır.

#ABD
#Türkiye