“Korona aşısını Türkiye buldu” dedirtebilir miyiz?

04:0022/06/2020, Pazartesi
G: 22/06/2020, Pazartesi
Mehmet Acet

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, dün Kanal 7’de yaptığımız canlı yayında kameramıza, içinde deterjan bulunan küçük bir poşet gösterdi.Deterjanın deterjan olmasını sağlayan içindeki renkli küçük toplar daha önce Çin’den getiriliyormuş.Kovid-19 nedeniyle ithalat/ihracat kanalları kesilince o toplar gelmemeye başlamış.Bunun üzerine ne yapmalı/ne etmeli diye sorup sağa sola bakılınca, o ürünlerin Çin’den getirmeye gerek olmadan Türkiye’de de üretilebileceği fark edilmiş.Deterjan topu deyip

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, dün Kanal 7’de yaptığımız canlı yayında kameramıza, içinde deterjan bulunan küçük bir poşet gösterdi.

Deterjanın deterjan olmasını sağlayan içindeki renkli küçük toplar daha önce Çin’den getiriliyormuş.

Kovid-19 nedeniyle ithalat/ihracat kanalları kesilince o toplar gelmemeye başlamış.

Bunun üzerine ne yapmalı/ne etmeli diye sorup sağa sola bakılınca, o ürünlerin Çin’den getirmeye gerek olmadan Türkiye’de de üretilebileceği fark edilmiş.

Deterjan topu deyip geçmeyelim.

Korona sonrası dünya nasıl bir dünya olacak? Türkiye nasıl bir Türkiye olacak tartışmalarına girdiğinizde, ya da bu konularda kafa yormaya başladığınızda, o ufacık renkli deterjan toplarına da hikaye içinde bir yer açabilirsiniz.

Neden derseniz, ele güne muhtaç olmadan kendi ayaklarının üstünde durmayı gerektirecek refleksler bundan sonra daha güçlü olacağa benziyor, o yüzden.

Bakan Varank’ın canlı yayında gösterdiği küçük renkli deterjan topunun yerlileşme hikayesi de burada bir anlam kazanıyor.

Mustafa Varank, yaklaşık iki yıldır Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yapıyor. Değişik ortamlarda “Kabine’nin en başarılı bakanları kimler” diye sorulduğunda isminin yaygın bir şekilde zikredildiğinin şahidiyim.

Kendisini, başında bulunduğu bakanlığın imkanlarını Türkiye’nin yerlileşme hamlelerine adamış olması, gittiği yerlerde sık sık “bakın burada da böyle bir yerli ürünümüz var artık” demeçleri vermesi, bu başarı algısını yukarıya doğru çekiyor olmalı.

11 BİN KİLOMETRE ÖTEDE BİR HASTANEDE “MADE IN TÜRKİYE” YAZISINI GÖRMEK

Millet bu konuya çok duyarlı, yeni icatlar, yeni ürünler ortaya çıktıkça herkes mutlu oluyor, memleketin özgüveni artıyor onu da ekleyeyim.

Savunma Sanayii işindeki yerlileşme hamlelerinin ürettiği coşkunun benzerini, diğer alanlarda aynı türden gelişmeler oldukça ayrıca görebiliyoruz.

Bir örnek daha verelim.

Kovid-19 pandemisi dünyayı yangın yerine çevirince, malum solunum cihazlarına ihtiyaç da artmıştı.

Devamında yine sağa sola bakılınca, Türkiye’nin bu cihazları iyi bir koordinasyonla üretebilecek alt yapıya sahip olduğu görüldü.

Haftalar içerisinde o cihaz da üretildi, hatta dünya pazarlarına ihracatı bile başladı.

Geçenlerde Brezilya’nın Sao Paolo kentinin valisi, Türkiye’den giden solunum cihazlarının fotoğraflarını kullanarak tweet atınca, Sanayi Bakanı Varank, o tweetten atıfla, “Türkiye’den 11 bin kilometre ötede bir hastanede, “Made in Türkiye” yazısını görmek, yabancı bir devlet adamının bizim ürünlerimiz paylaştığını görmek, sizce de gurur kaynağı değil mi” diye yazdı.

Dünkü sohbetimiz sırasında Bakan Varank’a yüksek teknolojili ürünlerin önemini vurgulamak için “Bir kamyon domates küçük bir akıllı telefon kadar para etmiyor” diye bir örnek verdim.

Araya girdi, “Ama bu durum domatesin önemsiz olduğu şeklinde anlaşılmasın” dedi.

Öyle tabi.

İngiltere gibi, gelişmiş kategorisinde yer alan birçok ülkenin insanlara dağıtacak maske bulmak için haftalarca çırpındığını düşündüğümüzde, kriz zamanlarında sağlık ve gıda ürünlerinin her şeyden daha fazla önem taşıdığı son aylarda daha iyi anlaşılmış oluyor.

TEKNOLOJİ ODAKLI SANAYİ HAMLESİ İLE CARİ AÇIĞI KAPATMAK

“Kendi kendine yetme” ihtiyacı anlamında Türkiye, gerek sağlık, gerek gıda alanlarında bir kriz yaşamadı, bir ‘kıtlık’ çekmedi şükür.

Geride kalan aylar içerisinde başka ülkelerde hastanelerin ihtiyaçlara cevap veremediğini de gördük, sağlık çalışanlarının “bu ortamda çalışmayız” diyerek iş bırakmalarını da.

Türkiye bu süreci yüz akıyla, artı dünyaya örnek olacak modeller geliştirerek bugünlere getirdi.

Ancak, uzun vadede gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşmanın en ideal yolunun katma değeri yüksek, bir başka deyişle yüksek teknolojili ürünlerle dünya piyasasında boy göstermekten geçtiği de bir gerçek.

Bu anlamda Bakan Mustafa Varank’ın şu cümlesinin altını çizmek isterim:

“Teknoloji odaklı sanayi hamlesi ile cari açık olan alanlarda çok faydalı programlar ilan ettik ve bunların tamamında başarılı bir şekilde ilerliyoruz.”

Korona salgını sonrası ilaç ve aşı çalışmalarında da bu çalışmaları yapan yerli firmalara güçlü bir destek verildiğini söyleyelim.

Şimdiye kadar 17 farklı projede aşı geliştirme çalışması devam ediyormuş.

Dünyanın her tarafından koronaya karşı hem ‘en önce’ hem de ‘en etkili’ aşıyı geliştirmek için bir yarış, bir koşturmaca olduğu malum.

Varank bu konuda iddialı konuşuyor, “Dünya ile başa baş gidiyoruz” diyor. Hayvanlar üzerindeki denemeler devam ediyormuş.

Kendisine, “Kovid-19’un aşısını Türkiye buldu” dedirtebilir miyiz” diye sorunca, “Neden olmasın” diye karşılık verdi.

“Haydi inşallah” diyelim…

#Mustafa Varank
#Kovid-19
#Teknoloji