“Kaybedecek tek bir günümüz yok”

04:003/10/2019, Perşembe
G: 3/10/2019, Perşembe
Mehmet Acet

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın TBMM’nin açılış konuşmasını yaparken kullandığı ifadeler,‘son sözlerin söylenmesi’gibiydi.Hangi konuda?Fırat’ın doğusu için Türkiye’nin tek taraflı harekete geçme ihtimali konusunda.New York’a gitmeden önce 2 hafta süre verdiği için, New York dönüşü“süre işlemeye devam ediyor”dediği için, Erdoğan’ın bugünlerde ne diyeceği büyük önem taşıyordu.Önceki gün Meclis’te konuştu,“Geldiğimiz noktada kendi yolumuzda devam etmek dışında başka bir çare kalmamıştır”dedi.Devamında

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın TBMM’nin açılış konuşmasını yaparken kullandığı ifadeler,
‘son sözlerin söylenmesi’
gibiydi.

Hangi konuda?

Fırat’ın doğusu için Türkiye’nin tek taraflı harekete geçme ihtimali konusunda.

New York’a gitmeden önce 2 hafta süre verdiği için, New York dönüşü
“süre işlemeye devam ediyor”
dediği için, Erdoğan’ın bugünlerde ne diyeceği büyük önem taşıyordu.

Önceki gün Meclis’te konuştu,

“Geldiğimiz noktada kendi yolumuzda devam etmek dışında başka bir çare kalmamıştır”

dedi.

Devamında da, “
Hem ülkemizin bekası, hem terör örgütleriyle mücadelemizin başarısı, hem de Suriyeli misafirlerimizi evlerine huzur-u kalp ile geri döndürmek için bu adımı atmak mecburiyetindeyiz”
ifadelerini kullandı.
Bu cümleler, Erdoğan’ın önceki akşam Meclis açılış resepsiyonunda tekraren kullandığı ifadelere yansıdığı gibi,
“bir gece ansızın gelebiliriz
” duruşunun bir özeti niteliğinde.
Aynı akşam aynı mekanda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da
“işler istediğimiz gibi gitmiyor”
dedi,
“harekat için hazırız. Bu işin şakası yok. TSK’nın moral motivasyonu yerinde”
ifadelerini kullandı.

Gerçi Akar’ın sözlerinin satır aralarında ABD ile işbirliğini sürdürmeye dönük kapıyı aralık bırakan bir yaklaşım da var gibiydi.

“İşin hızlanması lazım, sonuca gitmemiz lazım, vakit kaybetmememiz lazım”
ifadeleri, Washington’un Ankara’yı bıktırıp usandıran
‘oyalama’
taktiğini bırakıp, sonuç getirecek adımlar atmasını isteyen son bir çağrı olarak da algılanabilir.

Milli Savunma Bakanı Akar’ın askeri alanları ilgilendiren konularda ABD ile müzakereleri yürütürken sırtında ağır bir yük taşıdığı bir gerçek.

Bunu etrafına da söylüyor, ara sıra bizlerle bir araya geldiğinde de.

Birkaç ay önce, bakanlığın yaptığı bir davet sırasında S-400 kriziyle ilgili gerilimden söz ederken,
“kırıp dökmeden ilerlemeye çalışıyoruz, çok zor işler bunlar”
demişti.

Gerçekten öyle…

Ama diğer yönüyle başka bir realite karşımızda duruyor.

Fırat’ın doğusunda son 5,6 senedir yürütülen proje, ABD için çok uzaklarda, kendi topraklarını tehdit etme niteliği olmayan bir konuda
‘kas gücüyle’
, biraz da keyfi bir şekilde işletilen, son tahlilde Türkiye’yi cezalandırma gibi aleniyet kazanmış bir niyetle sürdürülüyor.

Türkiye içinse bu gelişmeler, hayat memat meselesi.

Kendi haline bıraktığınız takdirde, yakın bir vadede Kuzeydoğu Suriye’de Türkiye’nin güvenliğini birinci derecede etkileyecek bir oluşumun ortaya çıkacağı konusunda hem askeri, hem sivil çevrelerde, büyük ölçüde ortaklaşan yaygın bir görüş birliği var.

30 kilometre derinliğindeki bir Güvenli Bölge için Erdoğan’ın daha fazla ısrar etmesinin yeni bir gerekçesi de bulunuyor.

Hedefteki alanların YPG tehdidinden arındırılması ile birlikte o bölgelere 2 milyon Suriyeli sığınmacının yerleştirilecek olması.

Almanya Şansölyesi Angela Merkel, geçen ay, İdlib krizi nedeniyle Avrupa’ya yeni bir göç dalgası riski ortaya çıkınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aramış, buralarda inşa edilecek konutlar için destek taahhüdünde bulunmuştu.

Bu destek, YPG unsurlarının temizlenmesi halinde gündeme gelmesi beklenen bu projenin uygulanabilirlik imkanını güçlendiriyor.

Nitekim Erdoğan Meclis konuşmasında, Almanya’dan, Avrupa Birliği adına geldiğini de düşünebileceğimiz bu vaadi de dikkate alarak, Türkiye’nin yürütmek istediği projenin yeni detaylarını açıkladı.

Şu sözlerle:

“Planlarımız hazır, proje çalışmalarımız hazır. Uluslararası toplumun desteğiyle inşa edeceğimiz 5 bin nüfuslu 140 köye ve 30 bin nüfuslu 50 ilçeye bir milyon kişiyi yerleştireceğiz. Kurulacak köyler ve ilçelerle ilgili ön çalışmayı yaptık, yerleri tespit ettik ve maliyetleri çıkardık.”

Bu projeye karşı çıkanlar da var tabi.

En başta, Cumhuriyet Halk Partisi.

CHP’nin büyükelçi emeklisi Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz,
“Suriye’nin başka tarafından gelenleri Suriye’nin başka bölgesine yerleştirmek doğru değil”
diyerek bu plana karşı olduklarını beyan etti.

Halbuki, bu proje için söz konusu edilen bölge, büyük ölçüde 2015 yazından itibaren YPG tarafından işgal altında tutulan, demografisi de yine bu örgüt tarafından değiştirilmiş olan yerlere tekabül ediyor.

Tel Abyad’ın, Rasuleyn’in işgali sonrası, bu bölgelerde mukim durumdaki Araplar, PKK/YPG korkusu nedeniyle Türkiye’ye kaçıp gelmişlerdi.

Bu durumda, bu planın uygulanması halinde, olsa olsa 2015 öncesine kadar buralarda yaşayan insanların geri dönüşünden söz edilebilir.

Tabi CHP zihninde Arap tehdidi, ÖSO alerjisi, PKK/YPG karşıtlığının çok daha ötesinde bir yerde duruyor.

O nedenle aldıkları bu tutumun şaşırtıcı bir yönü bulunmuyor.

#TBMM
#Recep Tayyip Erdoğan
#Operasyon
#Hulusi Akar
#TSK