Karabağ’dan gelen zafer haberleri

04:0011/11/2020, Çarşamba
G: 11/11/2020, Çarşamba
Mehmet Acet

1998 yılının Ekim ayında genç bir muhabir olarak Azerbaycan’a, o zaman için proje safhasında olan Bükü-Ceyhan boru hattı konulu bir dosya çalışması için gitmiştim.Benim gittiğim tarihte ülkenin yeraltı zenginlikleri henüz yer üstüne çıkarılamadığı için, Bakü’nün şimdiki‘Gıcır şehir’görünümünden eser yoktu.Gözlerim, çevirdiğim her yerde‘açık kahve’rengine yakın Sovyetler döneminden kalma köhne binalarla karşılaşıyordu.Azerbaycan’a gitmişken Ermenistan’ın işgal ettiği yerlerden kaçıp gelen insanların,

1998 yılının Ekim ayında genç bir muhabir olarak Azerbaycan’a, o zaman için proje safhasında olan Bükü-Ceyhan boru hattı konulu bir dosya çalışması için gitmiştim.

Benim gittiğim tarihte ülkenin yeraltı zenginlikleri henüz yer üstüne çıkarılamadığı için, Bakü’nün şimdiki
‘Gıcır şehir’
görünümünden eser yoktu.
Gözlerim, çevirdiğim her yerde
‘açık kahve’
rengine yakın Sovyetler döneminden kalma köhne binalarla karşılaşıyordu.
Azerbaycan’a gitmişken Ermenistan’ın işgal ettiği yerlerden kaçıp gelen insanların, yani mültecilerin, Azerbaycan Türklerinin tabiriyle
‘Kaçkınların’
olduğu yerlere de gidip onları da haber yapayım istedim.

Gittim ve sefalet içinde yaşayan bu gözü yaşlı insanların çilesini haber yaptım.

Geçenlerde
‘eski defterleri’
karıştırırken 22 sene önce yazdığım o haberin metnini buldum.

Hem gençlik yıllarımdaki kendi hatıralarım gözümde canlandığı için, hem de o insanların o günkü çaresizlikleri aklıma geldiği için hüzünlendim.

Kaçkınlarla ilgili yaptığım haberin son iki cümlesini buraya alayım.

Demişiz ki:

“Savaş mağduru mülteciler yani Kaçkınlar, şimdi ne durumda olduğunu bilmedikleri evlerine geri dönmek için 6’ncı baharı da beklemek zorundalar. Ama bahar gelmeden önce de, çadır kentlerde geçecek zorlu bir kış bekliyor Kaçkınları.”

Demek ki Minsk Grubu’na ümit bağlayarak 6’ncı baharda bu işin çözülebileceğine dair bir umudu yansıtmışız o haberde.

Halbuki biz o haberi yazdıktan sonra, aradan 22 yıl daha geçmiş oldu ve Kaçkınlar için ancak şimdi gerçek anlamda bir bahardan söz edebiliyoruz.

Onlar adına evlerine dönme umudu doğduğu için çok sevindim.

Şuşa düşerse Karabağ düşer deniyordu, öyle oldu.

Pazartesi gününü Salı’ya bağlayan gece, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Karabağ’daki yenilgiyi kabul eden
‘ağlamaklı’
açıklamasıyla karşılaştık.
Paşinyan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ateşkes için ortak bir bildiri imzaladıklarını duyurarak, bu bildirinin kendisi ve Ermenistan halkı için
“acı verici”
olduğunu söylüyordu.
“Bu anlaşma benim ve halkım için inanılmaz derecede acı”
sözleriyle.

Ermenistan Başbakanı’nın ifadelerinden de anlaşılacağı üzere Anlaşma Azerbaycan için net bir zafer anlamına geliyor.

Gelinen noktadan dolayı hayli mutlu olduğu konuşma yaparken ki ‘lisan-ı halinden’ anlaşılan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev,
“Bu bildiri uzun süre devam eden işgali sonlandırıyor. Laçin ve Kelbecer bölgelerinin kan dökülmeden geri verileceğini gösteriyor”
dedi.

Ayrıca, aynı anlaşmaya göre Azerbaycan ordusu bugüne kadar kurtardığı mevzilerde kalmaya devam edecek.

Paşinyan’ın
‘pes etmesinin’
Erivan’da nasıl karşılandığına dair görüntüler de izledik dün.

Bu durumu hazmedemeyen öfkeli gruplar, hükümet binasını işgal ederek etrafa zarar verdiler.

Demek ki, bu durumu kabullenmeleri hiç de kolay olmayacak.

Ama zor oyunu bozuyor işte.

Haksız yere bir ülkenin topraklarını işgal ettiğiniz zaman, günü geldiğinde böylesine ağır faturalarla yüzleşmek durumunda kalabiliyorsunuz.

Malum, Karabağ’daki Azerbaycan ilerleyişini endişeyle izleyen bir ülke daha var:

Fransa.

Bu son anlaşmanın ardından Paris yönetimi adına yapılan açıklamanın içinde yine Türkiye’yi hedef alan cümleler yer aldı.

Ankara’ya, Karabağ’daki
‘provokasyonlara’
son verme çağrısı yapıldı.

Diğer yandan dün içinde yine Fransa’dan geçen bir haberi hayli dikkat çekici buldum.

Habere göre, Fransa’nın eski Washington Büyükelçisi Gerard Araud, anlaşmayı
“Türkiye’nin başarısı, İran’ın gerilemesi, Ermenistan’ın yenilgisi ve Rusya’nın tuhaf tutumu”
şeklinde yorumluyordu.

Eylül sonunda Azerbaycan ordusu Karabağ’ı kurtarmak için operasyonlara başladığında en çok merak edilen sorulardan biri Rusya’nın bu işe nasıl bir tepki vereceği sorusu idi.

Fransız elçi belli ki, Rusların Ermenistan lehine bu işe bodoslama dalacağını düşünmenin hayal kırıklığını yaşıyor.

Ama dediği gibi Rusların bu konudaki tutumlarında pek çok tuhaflıklar olduğu da ortada.

Moskova, bu son anlaşmada Türkiye’nin de net bir rolü olmasına rağmen, Ankara’yı oluşacak yeni statükodan uzak tutma niyetiyle hareket ettiğine dair işaretler de var.

Azerbaycan’ın sevincine ve zaferine ortak olurken, bu konuda da dikkat elden bırakmamak lazım.

#Karabağ