Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile Katar Emiri Temim Bin Hamed Es-Sani arasında bir telefon görüşmesinde geçen diyaloğu televizyonlarda birkaç kere anlatmıştım.
Yazıya da dökelim ki uçup gitmesin.
Katar Emiri, Macron’la ne konuştuğunu, kendisine ne söylendiğini ve buna nasıl bir cevap verdiğini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘A takımından’ bir isme kendisi anlatıyor.
Görüşmede Fransa Cumhurbaşkanı, Emir Temim Es-Sani’ye aynen şöyle diyor:
“Türkiye ekonomik olarak çökecekti. Sen yardım ettin, onun üzerine Erdoğan kurtuldu”.
Macron’un bu densizliğine karşı Katar Emiri cevaben diyor ki:
“2017 Haziran ayında darbe girişimi yapılırken yanımda bir tek Tayyip Erdoğan vardı. O benim babamdır. Ölene kadar bu böyle olacak. Onunla birlikte olmaktan asla vazgeçmeyeceğim”.
Malum, Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta Kuveyt ve Katar’a günübirlik bir ziyaret yapmıştı.
Bu ziyaret bölgede Birleşik Arap Emirlikleri’ni, Türkiye’de ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu rahatsız etti.
Erdoğan Türkiye’ye döndükten hemen sonra Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Enver Gargaş, Türk ordusunun Katar’daki varlığının bölge için ‘istikrarsızlık unsuru’ olduğunu söyledi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu ise, daha kışkırtıcı bir dille Erdoğan’ı en olmayacak yerden suçladı, şunları söyledi:
‘’Bakın bugün Karar gazetesinde bir fotoğraf var. Erdoğan’la yurt dışından gelen bir yöneticinin fotoğrafı var. Erdoğan’ın onun önünde nasıl eğildiğini görüyorsunuz. Niye eğiliyor, para için’’.
Katar Emiri’nin Fransa Cumhurbaşkanı’na söyledikleriyle Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a söylediklerini yan yana getirdiğinizde ortada nasıl bir absürtlük olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Ama Kılıçdaroğlu açısından mesele ne zaman ‘gerçekçi’ olma meselesi oldu ki?
CHP lideri, genel başkanlık koltuğuna oturalı 10 yılı aştıktan sonra demokrasilerde muhalefetin doğal bir talebi olan ‘erken seçimi’ hatırladı.
Normal şartlarda, işin doğası zaten böyle değil midir?
Muhalefet düzenli bir şekilde erken seçim ister, iktidardaki parti/partiler buna karşı çıkarlar.
Ama Türkiye’nin yakın dönem siyaseti içinde böyle bir durum söz konusu olmadı.
En son 2018 Haziran ayında erken seçim oldu, o da muhalefet talep ettiği için değil, cumhur iktidarının paydaşları istediği için yapıldı.
Bir de şöyle oldu:
Kemal Bey, erken seçim talebini dillendirirken, bu çağrıyı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a değil, işin kurnazlığına kaçarak MHP lideri Bahçeli’ye yaptı.
“Sayın Bahçeli’ye söylüyorum. Bu ülkeyi seviyorsan, çık kardeşim yarın sabah, de ki ‘Yeter artık.’ Türkiye’yi seçime götür” dedi.
Bahçeli dün Meclis grup toplantısındaki konuşmasının önemli bir bölümünü bu ‘çağrıya’ ayırdı.
“Seçimlerin Haziran 2023’te yapılmasını istiyoruz” diyerek erken seçim çağrılarına kapıları kapattıktan sonra, şöyle bir ifade kullandı:
“Söyleyenleri değil, söyletenleri merak ediyoruz.”
Kılıçdaroğlu’nun ilk defa ‘erken seçim’ talep etmesinin özel bir gerekçesi olmalı, öyle değil mi?
‘Üç vakte kadar’ gerçekleşmesi beklenen yeni bir şey olmalı ki, böyle bir talep dillendirilsin.
Peki, bu gerekçe ne olabilir?
Kısa bir süre kafa yorduktan sonra, geçmişe dönük olarak Kılıçdaroğlu’nun reflekslerini ölçtükten sonra, benim aklıma 3 Kasım’da ABD’de yapılacak Başkanlık seçimleri dışında bir şey gelmedi.
İktidara yönelik yurtdışı kaynaklı tehditlerin Kılıçdaroğlu’nu ‘heyecanlandırması’ yeni bir şey değil.
İktidar umudunu Türkiye’de ‘çatının çökmesine’ bağladığı için, bunun da ancak dış kaynaklı ‘etkilerle’ mümkün olabileceğini düşündüğü için, böyle zamanlarda kendisini tutamayabiliyor.
Başkanlık için adaylık yarışını sürdürdüğü günlerde Türkiye’de muhalefetle işbirliği yaparak Erdoğan hükümetini yıkacağını vadeden Demokrat aday Joe Biden, Kılıçdaroğlu’nun erken seçim çağrısının hemen öncesinde Ayasofya’nın yeniden müzeye çevrilmesi yönünde talepte bulunmuş, Doğu Akdeniz’de Yunanistan lehine ‘güç kullanmaktan’ söz etmişti.
Bu sözler Kılıçdaroğlu’na, ‘üç vakte kadar büyük şeyler olacak’ umudunu verdi.
Erken seçim çağrısını o yüzden ‘Joe Biden umuduyla’ ilişkilendiriyoruz.
Demans/bunama hastası olduğu söylenen, evvelsi gün bir konuşmasında başkanlık için yarıştığını unutup, Senato için yarıştığını söyleyen Joe Biden seçilirse Kılıçdaroğlu’nun istediği gibi mi hareket eder belli değil.
Demokratların geleneksel ‘pragmatist’ çizgisine uygun şekilde hareket edeceği, iktidarla işbirliğine yöneleceği yönünde görüşler de var.
Ama asıl mesele bu değil.
Buradaki asıl mesele, bir ülkede iktidara gelebilmek için bir başka ülkede yapılacak seçimlerin sonuçlarına bel bağlamak.
Yanlış mı söylüyoruz?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.