Halkbank bu suçları gerçekten işledi mi?

04:008/01/2018, Pazartesi
G: 18/09/2019, Çarşamba
Mehmet Acet

3 Ocak’ta New York/Manhattan Mahkemesi’nde jüri, Hakan Atilla’nın 6 başlıktan 5’inde suçlu olduğuna kararvermişti.Aynı gün davaya bakan New York Güney Bölgesi Savcılığı tek paragraflık bir açıklama yaptı.Önce açıklamada yer alan şu ifadeleri, İngilizceden çevirerek buraya aktarayım:“Yabancı bankalar ya da bankacılar şöyle bir tercih yapabilir:Ya, ABD hukukunu çiğneyerek İran ya da ambargo altındaki başka uluslara gönüllü olarak yardımcı olabilirsiniz.Ya da Amerikan dolarının işlem gördüğü uluslararası

3 Ocak’ta New York/Manhattan Mahkemesi’nde jüri, Hakan Atilla’nın 6 başlıktan 5’inde suçlu olduğuna karar
.

Aynı gün davaya bakan New York Güney Bölgesi Savcılığı tek paragraflık bir açıklama yaptı.


Önce açıklamada yer alan şu ifadeleri, İngilizceden çevirerek buraya aktarayım:

“Yabancı bankalar ya da bankacılar şöyle bir tercih yapabilir:
Ya, ABD hukukunu çiğneyerek İran ya da ambargo altındaki başka uluslara gönüllü olarak yardımcı olabilirsiniz.
Ya da Amerikan dolarının işlem gördüğü uluslararası bankacılık toplumunun bir parçası olabilirsiniz.
Ama ikisini birden yapamazsınız.”

Peki, bu lafları içi dolu, delillere sadık kalınarak yapılmış bir açıklama, ya da bir isnat olarak okuyabilir miyiz?

New York Savcılığı’nın açıklaması üzerine şöyle bir şey yaptım:

ABD’de görülmekte olan davada isnat edilen suçların gerçekten bir karşılığının olup olmadığını bilebilecek durumdaki bir kişiyle, o dönem Halkbank’ın üst kademelerinde görev yapan ve olup bitenleri bütün detaylarıyla bilen bir isimle konuştum.

New York Savcılığı’nın açıklamasından yola çıkarak akla gelebilecek bütün soruları bu kişiye sordum.

Sorduğum soruları ve aldığım yanıtları şöyle özetleyebilirim:

Soru 1: Halkbank’ın ABD’nin İran ambargosunu deldiği doğru mu?

Cevap 1: Zinhar doğru değil. Halkbank o dönemde kılı kırk yararak değil, kırk bin kere yararak hareket etmiştir.

Soru 2: İran’la ticaret ABD’nin ambargo koşullarına uygun biçimde mi yapıldı?

Cevap 2: Evet öyle yapıldı. Ambargonun 3 başlığı vardır. Yasaklı mal, yasaklı firma, yasaklı banka. Ambargo uygulanan mal, firma ve bankaların listeleri çok sık periyotlarla yayınlanır.
Halkbank, kendisine İran’dan gelen talepleri denetledikten sonra, ambargo şartlarına uygun bulunanlarla iş yaptı.
Herhangi bir sapma söz konusu olmadı.

Soru 3: Peki, İran’la bu ticaret niye yapıldı? Halkbank nasıl bir rol üstlendi?

Cevap 3: Obama döneminde İran’a ambargo kararı çıkınca, ambargoyu delmeden bu komşu ülke ile ticareti nasıl sürdürebiliriz sorusu üzerinde çalışıldı.
Türkiye’nin ambargo prensiplerine uygun olarak İran’la komşu olmaktan kaynaklanan bir takım istisnai hakları vardı.
Süreç şöyle işledi: Türkiye’nin İran’dan aldığı petrol ve doğalgazın parası, Halkbank’ta ağırlıklı olarak Türk Lirası, sınırlı bir şekilde de avro olarak tutuldu.
Buna karşılık, Türkiye’nin kendi ürettiği ve yurtdışından ithal ettiği mallar İran’a ihraç edildi.
2013’e kadar altın ihracatı ambargo kapsamı dışındaydı.
Bu tarihte altın ihracatına da ambargo gelince, o andan itibaren bu işlem durduruldu.

Soru 4: Peki bu ticaretin riski yok muydu? Neden Halkbank bu işte rol aldı? İleride sıkıntı olur diye düşünmediniz mi?

Cevap 4: Başka bankalar da bu işe girmek istedi. Halkbank’ın avantajı, Tahran’da bir temsilciliğinin bulunmasıydı.
Ayrıca İran Merkez Bankasının da Halkbank’ta hesabı vardı.
Yapılan işlemlerle ilgili herhangi bir şüpheli durum olsaydı, hiç girilmezdi zaten.
Ortada işlenmiş bir suç yok.

Soru 5: O süreçte ABD tarafından herhangi bir uyarı aldınız mı?

Cevap 5: O dönemde ABD Hazine Bakanlığı Terörizm ve Finansal İstihbarat Müsteşarı David Kohen, Halkbank’a gelip bu işlemlerle ilgili araştırmalar yaptı, sorular sordu. Arkadaşlarımız bütün belgeleri önüne koyup meseleyi anlattıktan sonra kendisi ikna olduğunu belli ederek ülkesine döndü. Sonrasında da herhangi bir uyarısı olmadı.

Soru 6: Peki, o halde ne oldu da böyle oldu?

Cevap 6: Osman Zeki Canıtez isimli FETÖ soruşturmaları başladıktan sonra ABD’ye kaçan bir Bankalar yeminli murakıbı var. Bu meseleler daha Türkiye’de gündeme gelmeden bir yıl önce bu kişiye bu konuda çalışması için özel görev verilmiş. Suç üretmek için yapılmış bir işbirliği var ortada. O günlerde FETÖ’nün İngilizce yayın organı Todays Zaman’da Halkbank aleyhine bir sürü haberler çıktı. O haberlerin hangi amaçla yaptırıldığı bugün daha iyi anlaşılıyor.

Soru 7: Peki, bu durumda ABD’nin asıl derdi ne? Neden böyle bir tablo çıktı?

Cevap 7: Mesele, İran’la ticaret yaparken neden benim paramı değil de kendi paranı kullandın meselesi. ABD, uluslararası alanda doların hakimiyetine zarar verecek, bu düzene çomak sokacak bir şey görmek istemiyor. O nedenle ambargoyu delecek herhangi bir işlemimiz olmadığı halde, buradan suç üretmeye çalışıyor. İkincisi de 40 milyar dolara yakın tutarı olan bir ticaretten söz ediyoruz. Bu ticaretin parası, dolar olarak değil, Türk parası cinsinden Türkiye’de kaldı.
Bir anlamda Türkiye’nin dolara olan ihtiyacı azalmış oldu.

Başta aktardığım New York Savcılığı’nın açıklaması, bu son soruya verilen yanıtla örtüşüyor.

Bu durumda, Halkbank da, İran’la ticarette siyasi inisiyatif alan hükümet de aslında,
“Sen neden benim paramı kullanmadan bu işleri yaptın
” suçlamasına muhatap olmuş oluyor.

İyi de hukuk, adalet bunun neresinde kalıyor?

  • Düzeltme notu
  • Geçen çarşamba günkü yazımda, Anayasanın 67. maddesi son fıkrasına göre seçim kanununda bir değişiklik yapılırsa ilk seçimin bir yıl sonra yapılacağını söylemiştim. Meğer son anayasa değişikliğinde kanunun 17. maddesine konan geçici madde ile Anayasanın bu hükmünün dikkate alınmayacağı karara bağlanmış. Yani istenirse, 2018’de de erken seçim yapılabilir.
  • O yazıda görüşüne başvurduğum AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya mesaj attı, dikkatimden kaçmış dedi. Benim de dikkatimden kaçmış. Düzeltir okuyucularımdan özür dilerim.
#AK Parti