“Gerisini varsın onlar düşünsün”

04:002/09/2019, Pazartesi
G: 2/09/2019, Pazartesi
Mehmet Acet

ABD ile Ağustos başında varılan Güvenli Bölge mutabakatı, kaplumbağa hızıyla ilerliyor.Adına“mutabakat”diyoruz ama bunun, başı sonu belirlenip takvimlendirilmiş tatmin edici bir anlaşma olmadığı ya da takvimlendirildiği haliyle tatmin edici olmadığı, aradan üç hafta geçtikten sonra daha bir anlaşılır hale geldi.Sınırlı bir yakınlaşma ve bunun üzerine geliştirilen,“Buradan bir başlayalım, gerisine zaman içerisinde bakarız”mantığıyla yürütülen bir mutabakat çerçevesinden söz edebiliyoruz ancak.Cumhurbaşkanı

ABD ile Ağustos başında varılan Güvenli Bölge mutabakatı, kaplumbağa hızıyla ilerliyor.

Adına
“mutabakat”
diyoruz ama bunun, başı sonu belirlenip takvimlendirilmiş tatmin edici bir anlaşma olmadığı ya da takvimlendirildiği haliyle tatmin edici olmadığı, aradan üç hafta geçtikten sonra daha bir anlaşılır hale geldi.


Sınırlı bir yakınlaşma ve bunun üzerine geliştirilen,
“Buradan bir başlayalım, gerisine zaman içerisinde bakarız”
mantığıyla yürütülen bir mutabakat çerçevesinden söz edebiliyoruz ancak.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önceki gün İstanbul Tuzla’daki Milli Savunma Üniversitesi Harp Okulları Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni’ndeki sözleri ise, mutabakatın Ankara açısından güven verici olmaktan uzak olduğuna işaret ediyor.

Erdoğan konuşmasında iki önemli cümle kurdu:

“Birkaç hafta içinde askerlerimiz bölgeyi kontrol etmezse, kendi harekât planımızı devreye sokacağız.”
“Fırat’ın doğusunda 2-3 hafta içinde kendi belirlediğimiz şartlar dâhilinde, kendi askerlerimizle fiilen bölgeyi oluşturmaya başlamazsak, varsın gerisini karşımızdakiler düşünsün.”
Erdoğan, 2-3 haftalık takvimden söz ederken, Eylül’ün üçüncü haftası Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantıları için gideceği New York ziyaretine atıfta bulunuyor ve orada yapılacak görüşmeleri
‘son şans’
olarak nitelendiriyor.

Cumhurbaşkanı, geçen hafta Moskova’ya yaptığı günü birlik ziyarette Fırat’ın doğusundaki Güvenli Bölge için Putin’den aldığı sözlü destek sonrası, ABD Başkanı Trump ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirmişti.

Kamuoyuna açık şekilde dillendirdiği bu son görüşlerini o görüşmede Trump’a da ilettiğini tahmin edebiliriz.

Temas kurduğumuz askeri çevrelerin üzerinde durduğu bir nokta var.

O da şu:

Ağustos başında Ankara’da yapılan görüşmelere ABD adına Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı olarak bilinen EUCOM’un katılmış olması.

Sınırın güneyinde YPG ile işbirliği yapan, Türkiye’ye karşı da
‘alerjisi’
olduğu bilinen CENTOM’un aksine, ‘
kötü sicil’
biriktirmediği düşünülen EUCOM’un denkleme girmesi, dikkate değer bulunuyor.
Ancak orada da
‘iyi polis/kötü polis’
ihtimalinden söz ediliyor.

Şöyle deniyor:

“Güvenli Bölge’nin EUCOM inisiyatifinde, Güvenli Bölge ötesinin CENTCOM inisiyatifinde olmasının anlamlandırılmaya ihtiyacı var. Biri Türk dostu, diğeri YGP dostu olarak biliniyor. Acaba öyle mi? Yoksa iyi polis/kötü polis senaryosu mu?”

Gördüğünüz üzere, kurulan cümlelerin genellikle soru işaretiyle bitmesi, asıl sorunun ne olduğunu da gözler önüne seriyor.

Nedir o sorun?

Güven...

Menbiç meselesinde olduğu gibi, ondan daha önce eğit/donat sürecinde olduğu gibi, Ankara’yı oyalayıp, harekete geçmesini engelleyip, kendi projesini sahada büyütmek.

Bugüne kadar bundan daha başka bir şeyle karşılaşılmadığı için, bundan sonra aynı stratejinin değiştiğini gösteren bir işaretin bugün için de orta yerde gözükmemesi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın takvim vererek konuşmasının gerekçesi de bu.

ABD ile yapılan müzakerelerde temel açmaz olarak karşımızda duran sorun, Güvenli Bölge’nin derinliği.

Trump’ın geçen yıl ortaya attığı önerinin derinliğinin 20 mil/32 kilometre olması, Ankara’nın elinde bir
‘koz’
olarak duruyor.

Cumhurbaşkanı’nın son açıklamaları, bu talepten vazgeçilmediği, gerekirse bu hedefin tek taraflı askeri bir operasyonla hayata geçirileceği iradesinin korunduğunu gösteriyor.

Güvenli Bölge’den söz ederken, önemli bir soru daha karşımıza çıkıyor.

Sınırın hemen bitişiğinde yer alan yerleşim birimlerinin durumu ne olacak?

Yerleşim yerleri derken de, öncelikli olarak Şanlıurfa’nın güneyindeki Tel Abyad ile Rasulayn ve bu iki kentin arasında kalan yerlerin durumu akla geliyor.

Aybaşındaki mutabakat duyurusunu zafer havasında karşılayan YPG kaynakları, ABD’nin bu yerleşim birimlerine Türkiye’nin girmeyeceği konusunda kendilerine garanti verildiğini iddia ediyorlar.

Ankara’daki görüşmeleri yapan çevrelerden yansıyan bilgi ise, bu iddianın tersi yönünde.

Yani, Güvenli Bölge için düşünülen yerlerdeki yerleşim birimlerinden de YPG’nin çıkarılması konusunda Ankara’ya bir takım taahhütlerde bulunulduğu söyleniyor.

Tabii bütün bunları da şu aşamada güven telkin eden taahhütler olarak yorumlamak kolay değil.

En azından, önümüzdeki üç hafta içerisinde Türkiye’nin taleplerini karşılayacak, kaygılarını giderek türden adımları hızlandırmak karşı tarafa düşüyor.

Öbür türlü diğer senaryoya dönülecek.

Cumhurbaşkanı’nın hatırlatmada bulunduğu nokta da burası.

#ABD
#Güvenli Bölge
#Fırat
#EUCOM
#CENTCOM