Tehdit dilinin yerini müzakere dili almaya başladı denebilir mi?
Son günlerde yapılan açıklamalara ve bir takım gelişmelere bakılacak olursa evet öyle görünüyor.
Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı sergilediği tutumdan söz ediyoruz.
Malum, Atina, Türkiye’nin Akdeniz’deki egemenlik haklarının peşine düşmesi ve arka arkaya ciddi adımlar atmasından inanılmaz derecede rahatsız olmuştu.
Hatta bir ara bu durumu ‘savaş nedeni’ sayacak kadar ileri gittiler.
Soy isminin yazılması bile epey zahmet gerektiren Savunma Bakanları Panagiotopoulos’un, “Her türlü senaryoya hazırlanıyoruz. Elbette bu olasılıklar arasında askeri müdahale de var. Bunu yapmak istemiyoruz, ancak egemenlik haklarımızı azami derecede korumak için mümkün olan her şeyi yapacağımızın anlaşılmasını sağlamak istiyoruz” sözlerini hatırlatalım.
Bu laflar, henüz tamamlamadığımız Haziran ayının başında söylenmişti.
Yani çok uzak bir zaman önce değil.
Yunanistan Savunma Bakanı’nın yukarıdaki tehdit dolu açıklaması sorulduğunda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Yunan medyasında Türk medyasından daha fazla yer tutan şu sözlerle karşılık vermişti:
“Yunanistan boş durmuyor, kurusıkı atıyor. Türkiye’ye laf atılır mı? Haddini bil. Bilmezsen Türkiye’nin yapacağı şey bellidir.”
Erdoğan bu sözleriyle bir yerde “Oğlum bak git” diye uyarıyordu Yunanistan’ı.
Bu sözlerin Yunan medyasında bizden çok daha geniş yer tuttuğunu tekrar hatırlatayım.
Yani, o sözler fazlasıyla ciddiye alınmışa benziyordu.
Devam eden günlerde, Atina’dan Türkiye ile bir çatışma iklimine girmeye cesaret edilemeyeceğini gösteren sinyaller gelmeye başladı.
Önce selefi Çipras konuştu, başbakan Miçotakis’e hitaben “Sen de benim başbakanlık dönemimde yaptığım gibi yap ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmeye başla” çağrısında bulundu.
Hemen ardından Yunan yönetimi kısa süre içerisinde ‘U dönüşü’ yaparak hem üslubunu, hem de tutumunu değiştirdi.
Başbakan Miçotakis Haziran ayının ikinci haftasında Atina’da düzenlenen bir fuarda yaptığı açıklamada aynen şunları söyledi:
“Yunanistan, deniz yetki alanlarının belirlenmesi konusunda Türkiye ile diyaloğa her zaman açık. Dürüstçe konuşabiliriz, sonuçta eğer anlaşamadığımız konusunda mutabık kalırsak bu sorunu ne şekilde çözeceğimiz noktasında karşılıklı anlaşma yoluyla meseleyi Uluslararası Mahkemeye, Lahey’e götürmenin yolları her zaman vardır ancak uluslararası hukuka tamamen saygılı olarak. Gambot diplomasisi zamanı değil, bu gibi anlayışlar başka yüzyıllara ait.”
“Oturalım, konuşalım, anlaşamazsak mahkemeye gidelim, mahkeme karar versin.”
Miçotakis’in sözlerinin özeti buydu ve önceki çatışmacı pozisyonun en azından şimdilik terkedildiğine işaret ediyordu.
Dün, Atina’nın bu yeni yaklaşımının fiili yansıması anlamına gelecek bir gelişme oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı telefon görüşmesi yaptı.
Bir görüşme ne sağlayabilir diye ayrıca üzerinden düşünmek gerekir tabi ama en azından böyle bir temas, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz nedeniyle Türkiye’ye karşı aldığı sert tutumunu (taktik icabı bile olsa) değiştirmek zorunda kaldığını göstermesi bakımından önem taşıyor.
-Demek ki, Türkiye’ye karşı çatışma riskini artıran bir dille sataşmanın maliyetinin ağır olacağı görüldü denebilir.
-Demek ki, öyle bir durumda Ankara’nın hiç de çekingen bir tutum sergilemeyeceği görüldü denebilir. (Bknz. Erdoğan’ın yukarıda aktardığımız sözleri)
-Demek ki, Yunanistan’a karşı atak bir tutum sergilemek, savunmada kalmaktan daha fazla işe yarıyor.
Bu da denebilir.
Yıllar önce Türkiye’de görev yapan Yunanistan uzmanı bir akademisyenden Şöyle bir cümle işitmiştim.
“Bizim buralarda pek kimsenin umurunda olmasa da, Yunanistan’da tepedeki Cumhurbaşkanı’ndan çöpçüsüne kadar hiç değişmeyen bir Türkiye ‘duygusu’ vardır.
Bu duygunun adına ‘Türkiye fobisi…’ diyoruz.”
Bazı dönemlerde ki, son dönemde bu böyle oldu, Türkiye ile yatıp, Türkiye ile kalkıyorlar.
Bunun arka planında yukarıda sözü edilen duygu hali olabilir mi?
Sanıyorum, olabilir.
Bu gelişmeler, Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı pozisyonunun hangi şartlarda nasıl geliştiği üzerinde daha fazla kafa yorma ihtiyacını karşımıza çıkartıyor.
Tarihin sunduğu bilgilerden de yararlanarak şöyle şeyler söyleyebiliriz:
Normal zamanlarda, Türkiye’den, Anadolu’dan korkuyorlar.
Bu çok belli.
Doğu Akdeniz meselesinde olduğu gibi Türkiye’nin atak bir tutum içerisinde olduğu dönemlerde, karşısına dikilme cesaretini kolay kolay kendilerinde bulamıyorlar.
Miçotakis, önceki gün Fransa Cumhurbaşkanı Macron’la görüşmüştü.
Demek ki, Erdoğan’la görüşmenin gündemini birlikte belirlediler.
Zaten o büyük lafları biraz da Fransa’dan aldıkları cesaretle etmişlerdi.
Bakalım bu işlerin arkası nasıl gelecek.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.