2016 Ekim başında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kabine üyelerine hitaben şöyle bir konuşma yapmıştı:
-Arkadaşlar, Türkiye artık bu noktada kalamaz. Statüko bir şekilde değişecek.
-Ya ileri hamlelerle atılım yapıp kazanacağız.
-Ya da küçülmeye mahkum olacağız.
-Ben ileri hamleler yapmaya hazırım.
Öncelikle bu sözlerin sarf edildiği tarihe dikkatinizi çekmek isterim.
15 Temmuz darbe girişiminin 2,5 ay sonrası, Suriye’nin kuzeyine yönelik ilk sınır ötesi operasyon olan Fırat Kalkanı’nın devam ettiği günler.
Hatta hatırlıyorum, ben Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerini bu köşede kullanınca Ertuğrul Özkök Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinden ‘Hoppala’ tepkisi vermişti.
Peki, 44 ay sonra geriye dönüp baktığımızda, Tayyip Erdoğan’ın o kabine toplantısında söylediği sözlerin tarihe geçecek kadar kıymet arz ettiğini, 15 Temmuz sonrası Türkiye’sinin ‘yeni ruhunu’ temsil ettiğini söyleyebilir miyiz?
Bence evet, söyleyebiliriz.
Hatırlayalım, 15 Temmuz’dan sonraki dönemde terörle mücadelede benim ‘Erdoğan doktrini’ diye nitelendirdiğim yeni bir yaklaşım biçimi ortaya çıkmıştı.
Artık terörün gelip seni vurmasını beklemeden gidip kaynağında tepesine inilecekti.
Bir nevi, savunmadan hücuma geçiş hamleleri…
Terörü kaynağında kurutma stratejisi, ilerleyen dönemlerde başarılı bir şekilde hayata geçirildi ve PKK militanları bulundukları yerlerde kıpırdayamaz hale gelirken Türkiye bu sayede rahat bir nefes aldı.
Biliyorsunuz, daha bir iki gün önce, sınırdan 150 kilometre uzaklıkta üst düzey bir PKK’lının MİT ve TSK’nın koordineli operasyonuyla etkisiz hale getirildiğinin haberi geldi.
Geçen gün Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptığım görüşmeyi anlattığım yazıya, şöyle bir giriş cümlesiyle başlamıştım:
“Bir ülkenin dış politikadaki ‘iddiaları’ hakkında fikir sahibi olmak isterseniz, o ülkenin dışişleri bakanının önündeki dosyalara ve o dosyaların hacmine ya da çeşitliliğine bakarak bir fikir sahibi olabilirsiniz.”
Dün Milli Savunma Bakanlığı’ndan gelen bir haber benzer bir cümleyi bu bakanlık için de kurabileceğimizi bize hatırlattı.
Dikkat ediyorsanız, son yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar yoğun bir aksiyon içerisinde.
Sınır içinde, sınır dışında, dört bir tarafta büyük hacimli faaliyetler icra ediliyor.
Dün Milli Savunma Bakanlığı’ndan gelen haberler, Akdeniz’deki gövde gösterisiyle bu çıtanın daha da yukarılara çıkarıldığını gösteriyordu.
Akdeniz’de gövde gösterisi diye tarif ettiğimiz tatbikat şu ifadelerle duyuruldu.
“Hava Kuvvetleri’ne ait uçaklar ve Deniz Kuvvetleri’ne ait gemilerle ‘uzak mesafe’ harekat görevlerinin kesintisiz olarak icra edilmesini denemek ve geliştirmek maksadıyla Akdeniz’de eğitim faaliyetleri icra edildi.”
Bu tatbikatın yapıldığı alanın büyüklüğünü anlamak için şu cümleye dikkatinizi çekeyim:
Açık Deniz Eğitimi’ne katılan hava ve deniz unsurları Türkiye’nin kara sularından itibaren yaklaşık 2000 km’lik rota boyunca bu faaliyeti gerçekleştirdi.
Ya da şöyle diyebiliriz:
Akdeniz’in uluslararası sularında ve uluslararası hava sahasında Türkiye’ye ait uçaklar ve savaş gemileri 1000 kilometre gidiş, 1000 kilometre geliş biçiminde bu faaliyeti yürüttü.
Daha üç beş ay öncesine kadar Antalya kıyılarına mahkum mu kalacağız diye düşünülen bir ortamdan, Akdeniz’de böyle bir tatbikatı yapabilecek bir düzeye erişmek anlamına geliyor.
Akdeniz’deki bu gövde gösterisinin Libya’daki son gelişmelerin, yani Türkiye destekli hükümet güçlerinin kazanımlarının üzerine geldiğini de ayrıca not etmiş olalım.
Belli ki bu kazanımları kalıcı hale getirmek, Libya’nın meşru hükümeti ile işbirliği kanallarını daha da büyütmek ve Akdeniz için verilen mücadelede etkin bir pozisyon almak gibi hedefler söz konusu.
Libya hikayesinin geçen yıl, kırılması çok zor görünen bir kuşatma ortamında Serrac hükümetinin Ankara’dan yardım talep etmesi ile başladığını biliyoruz.
O şartlarda işleri tersine çevirebilmek için o dönemde Erdoğan’ın koyduğu gibi sağlam bir irade gerekiyordu.
Geçen hafta Ankara’ya gelen Libya Başbakanı Serrac’ın dediği gibi o cesaret gösterildi ve gelinen nokta itibarıyla başta darbeci general Hafter ve destekçileri olmak üzere bütün dünya, şaşkınlık içerisinde kalarak bu geri dönüşe tanıklık etti.
TSK’nın dün Akdeniz’in uluslararası sularında yaptığı tatbikat, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 44 ay önce ortaya koyduğu hedefle örtüşüyor.
Tekrar hatırlatalım.
Ne demişti Erdoğan?
“Ya ileri hamlelerle büyüyüp kazanacağız, ya da küçülmeye mahkum olacağız.”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.