Bir ülkenin dış politikadaki ‘iddiaları’ hakkında fikir sahibi olmak isterseniz, o ülkenin dışişleri bakanının önündeki dosyalara ve o dosyaların hacmine ya da çeşitliliğine bakarak bir fikir sahibi olabilirsiniz.
Tek tek saymaya gerek yok.
Ama bu aralar Türkiye’de ‘dış politika’ kapsamında olup da habercilik merakını celbeden o kadar çok konu var ki…
Dün, Bakanlar Kurulu toplantısına girmeden önce Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu ile 15 dakikalık bir telefon görüşmesi yapma fırsatımız oldu.
Süreyi verimli kullanmak adına kendisine sadece Libya ve Ayasofya ile ilgili sorular yönelttik.
Libya’dan başlayalım…
Libya’da son günlerde Birleşmiş Milletler tarafından meşru yönetim olarak tanınan Türkiye destekli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne bağlı güçlerin üst üste zaferler kazandığı malum.
Hezimete uğrayıp Sirte’ye kadar geri çekildikten sonra soluğu Mısır’da alan Hafter, Kahire’de Sisi ile basın toplantısı yapıp ateşkes çağrısında bulunmuştu.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’na, “Türkiye açısından bu ateşkes çağrısının anlamı nedir? Diplomasiye şans verilip bu iş bu noktada çözülmeli mi? Yoksa bu çağrıyı Sisi/Hafter ikilisinin bir sıkışmışlık, bir telaş içerisinde gündeme getirdiğini mi düşünüyorsunuz” diye sordum.
Çavuşoğlu, önce Libya’daki gelişmelerin yakın geçmişinin bir özetini yaptı, şöyle dedi:
“Biz Türkiye olarak ta başından beri, Libya’da kalıcı bir ateşkes için çaba sarf ettik. Ruslarla çalıştık, Berlin Konferansı’na çok katkı sağladık. Yani Türkiye en başından beri, ateşkes ve siyasi çözüm dedi. Tek çözüm de, siyasi çözüm dedi. Moskova’ya gittik, Oradaki belgeye imza atması için biz Serrac’ ikna ettik. Ama kim imzalamadı?
Hafter.
Sonra Berlin Konferansı’na gittik. Berlin Konferansı’nda da tüm bu ülkeler oradaydı.
ABD, Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri, diğer komşu Afrika ülkeler, Mısır, Abu Dabi, yani Hafter’e destek verenler. Hafter bütün ülkelerin kabul ettiği ortak deklarasyonu kabul ettiğini ya da desteklediğini bile açıklamadı.
Tam tersine saldırganlığını artırdı.”
Hafter’in güven duyulacak biri olmadığı hatırlatmasının ardından Çavuşoğlu, sözü Kahire’den gelen son çağrıya getirdi.
Ve Türkiye’nin bu çağrıya olumlu bakmadığını ifade edip şöyle dedi:
“Bugüne kadar bu kadar çabaya rağmen ateşkese yanaşmayan Hafter, ne oldu da birden Mısır’a gitti, oradan bir ateşkes açıklaması yaptılar? Yani bu düşündürücüdür. Samimi de değildir. Dolayısıyla biz ateşkesi her zaman savunduk ama buradaki açıklama buradaki çaba, ölü doğmuştur.”
Çavuşoğlu, Ankara’nın Kahire açıklamasını desteklemediğini Rus mevkidaşı Lavrov’la yaptığı son görüşmede kendisine iletmiş.
Lavrov görüşmesinden bahsederken, “Kahire açıklamasını doğru bulmadığımızı, gerçekçi olmadığını, samimi olmadığını, o yüzden de desteklemeyeceğimizi söyledik” dedi.
Geçtiğimiz haftalar içerisinde Rusya’nın Libya’daki varlığını güçlendirerek buraya Suriye’deki Hmeymim Üssü’nden savaş uçakları gönderdiği ortaya çıkmıştı.
Önceki akşam Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, katıldığı TRT yayınında bu uçakların sayısını 19 olarak açıklamıştı.
Çavuşoğlu’na “Türkiye ile Rusya arasında Libya özelinde ortaya çıkan açmaz aşılabilecek mi” diye sordum.
Kendisi soruma iki ülkenin kimlerle işbirliği yaptığını hatırlatarak cevap verdi, şöyle dedi:
“Her şeyden önce biz Türkiye olarak meşru yönetimle, devletle, yani Libya’yı resmi olarak temsil eden ülke ile işbirliği içindeyiz, anlaşmalarımız var. Anlaşmaların gereği eğitim dahil, her türlü desteği veriyoruz. Diğer taraftan başka ülkelerin gelip de ‘Ben şuraya girmenizi istiyorum, buraya girmenizi istemiyorum’ demesi de kabul edilebilir bir durum değil. Dolayısıyla Rusya’nın veya başka bir ülkenin Fransa’nın, Abu Dabi’nin, Mısır’ın, buna benzer yaklaşımları doğru değildir. Biz bunu Ruslara da söylüyoruz. Ayrıca Rusya buraya uçakları koydular. Elbette Ruslarla bunları konuştuk, konuşuyoruz, gelecekte de konuşmaya hazırız. Rusya dahil herkesle bundan sonra gerginliğin artmaması için görüşmeye devam ederiz.”
Bakan Çavuşoğlu ile son günlerde üzerinde yeniden cami statüsüne getirilmesi tartışmaları yapılan Ayasofya meselesini de konuştuk.
Kendisinin bu konunun inanç özgürlüğü bağlamında konuşulmasına tepkili olduğunun altını çizip sözlerini aktaralım:
“Bugün Türkiye, inanç özgürlüğü bakımından, dünyada örnektir. Türkiye’de farklı mezheplerin, inançların ibadet yerleri mevcuttur. Sinagoglar, kiliseler, Ermenilerni, Katolik, Ortadoks, Protestan, Rusların var, Rumların var. Süryanilerin var, Bulgarların var. En son Süryanilerin İstanbul’da kilisesi yoktu. Biz bu sorunu çözmek için Vatikan’la konuşup çözdük. İnşaatını biz yapıyoruz. Sürekli teşekkür ediyorlar. Yani Ayasofya üzerinden Türkiye’deki din özgürlüğünü kimse sorgulamaya kalkmasın.”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.