Böyle olacağı belli değil miydi?

04:0016/04/2018, Pazartesi
G: 16/04/2018, Pazartesi
Mehmet Acet

Donald Trump 37 bin 297’nci twitini attı, İngiltere ve Fransa’ya mükemmel ortaklık için teşekkür edip, “Misyon tamamlandı” dedi.Attığı twitte, İngiltere ve Fransa’nın askeri gücüne yaptığı vurgu, yapılan operasyonun asıl niyetine dair bir ipucu da veriyordu.Ağır sıklet müsabakasına hazırlanan bir boksörün kaslarını gösterip, “Bakın ben ne kadar güçlüyüm” demesi gibi bir şey oldu anlayacağınız.Bizim buralarda yıllardır sorup durduğumuz bir soruyu, dün öğle saatlerinde CNN İnternational spikeri, kanalın

Donald Trump 37 bin 297’nci twitini attı, İngiltere ve Fransa’ya mükemmel ortaklık için teşekkür edip, “Misyon tamamlandı” dedi.

Attığı twitte, İngiltere ve Fransa’nın askeri gücüne yaptığı vurgu, yapılan operasyonun asıl niyetine dair bir ipucu da veriyordu.

Ağır sıklet müsabakasına hazırlanan bir boksörün kaslarını gösterip, “Bakın ben ne kadar güçlüyüm” demesi gibi bir şey oldu anlayacağınız.



Bizim buralarda yıllardır sorup durduğumuz bir soruyu, dün öğle saatlerinde CNN İnternational spikeri, kanalın emekli tümgeneral sıfatını taşıyan danışmanına sordu:

“Kimyasal silahlara karşı kırmızı çizginin gösterilmesi tamam da Esad asıl katliamları konvansiyonel silahlarla yapıyor. Bu nasıl durdurulacak?” diye.

Askeri danışman Pentagon soğukkanlılığıyla mealen şöyle yanıt verdi:

“Suriye’de bir iç savaş var. Kimyasal silahlara, zehirli gazlara karşı durmak ile iç savaşa müdahale etmek başka başka şeyler.”

O halde artık dağılabiliriz!

ABD’NİN ESAD GİTSİN DİYE
BİR DERDİ YOK

Şunu bilelim:

Bütün askeri operasyonlar siyasi bir hedef doğrultusunda hayata geçirilir.

Asker, kendisine sunulan siyasi perspektifi görür, operasyon planlamasını ona göre yapar ve harekete geçer.

Dolayısıyla, bir askeri operasyonun kapsamını önceden tahmin etmek için siyasi hedefin/hedeflerin ne/neler olduğunun izini sürmek yeterli olacaktır.

Trump, Duma’daki kimyasal katliam üzerine “Hayvan Esad” deyip, “Ey Rusya bekle füzelerimiz geliyor” diye devam edince, Suriye’ye bir operasyon yapılacağı belli olmuştu.

Ama bu kalın vurgular, ABD’nin Suriye politikasında bir değişikliğe gittiğine dair herhangi bir emare sunmuyordu.

*Trump, Esad’dan kendi halkını zehirli gazla öldüren bir katil diye söz ediyor, ama böyle bir katilin iş başında kalmasına daha ne kadar göz yumulacağına dair yeni bir fikir öne sürmüyordu.

*Yapılacak operasyonun arkasında 8’inci yılına giren Suriye trajedisini bitirmeye dönük siyasi bir proje var mıydı?

Yoktu.

*Kimyasal silah kullanımına dair kırmızı çizginin altını çizen bir yaklaşımdan daha başka bir şey var mıydı?

O da yoktu.

Esad, kendisine verilen mesajın çerçevesini herkesten daha önce kavradığı için olsa gerek;

Akdeniz’den gönderilen Tomahawk’lardan herhangi birinin tepesine düşmeyeceği garantisini aldığı için olsa gerek;

O füzeler düşerken saraylarından birine elinde James Bond çantasıyla girerken görüntü vermek istemişti.

Bu durumda, tıpkı geçen yıl yapılan bir gecelik füze saldırısı sonrasında olduğu gibi, Suriye savaşının bundan sonrası için de kendi dinamikleri içerisinde devam edeceğini öngörebiliriz.

ANKARA NE YAPTI NASIL
TEPKİ VERDİ?

Ankara’nın geçen haftadan başlayarak ihtiyatlı bir tutum sergilediğini gördük.

Resmi makamlardan operasyona destek mahiyetinde açıklamalar yapılsa da, sahadaki partner Rusya’yı karşıya alacak bir üsluptan uzak duruldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün, “Yapılan operasyonu doğru buluyoruz. Böylece rejim, saldırılarının cevapsız kalmayacağını gördü. Cenevre ve Astana’da çözüm bulma çabalarına destek vereceğiz” açıklamasını yaptı.

Ancak aynı konuşmada, “Maalesef Suriye’de oynanan oyun başkadır” ifadesiyle başlayıp devam eden şu cümleler, Ankara’nın asıl pozisyonunu yansıtıyor:

“Suriye’de yapılan iş, önce rejimin zulmüne sessiz kalmak, ardından bir terör örgütünün el altından destekleyip sahaya sürülmesi, sonra da başka bir terör örgütüyle asıl projeyi hayata geçirmektir. Bunları kimse görmezden gelemez ama biz bunları hep konuştuk, hep söyledik. Biz bu oyunu çoktan çözdük.”

Cumhurbaşkanı, ABD’ye, henüz değiştiği izlenimi vermeyen asıl politikası üzerinden yükleniyordu.

Sondan başlayıp geriye doğru ilerlediğimiz takdirde, ABD’nin Suriye politikasının iki temel başlık üzerine oturduğu net bir şekilde görülüyor.

1. Suriye iç savaşının olabildiğince uzayıp gitmesi. Daha fazla insanın ölmesi, daha fazla insanın mülteci durumuna düşmesi, daha fazla şehrin yıkılması.

2. Bu savaşın sağladığı imkânları kullanıp bir PKK kuşağıyla Türkiye’yi cezalandırmak.

Tekrar dönüp okuyabilirsiniz.

Erdoğan’ın şu yukarıda alıntıladığım sözlerinin çerçevesi de bu iki tespit üzerine oturuyor.

#ABD