Aynı ipte iki cambaz Ankaralı buna kanmaz

04:0011/03/2019, Pazartesi
G: 11/03/2019, Pazartesi
Mehmet Acet

Geçen gün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal ile bir araya gelip sohbet ettik.Mevlüt Bey 31 Mart seçimlerinden sonra ‘İstanbul’un mührünü’iki isimden birine teslim edecek.Ya Binali Yıldırım’a, ya da Ekrem İmamoğlu’na.Kendisi ise, İstanbul’un batı ucundaki ilçelerinden birisi, Büyükçekmece için yarışıyor.Sohbet ederken neden Büyükçekmece’yi tercih ettiniz diye sordum.Bunun kendisine ait bir tercih olduğunu daha önceden bildiğim için.“İstanbul’un ilçelerinden hangisini istersin”diye

Geçen gün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal ile bir araya gelip sohbet ettik.

Mevlüt Bey 31 Mart seçimlerinden sonra ‘
İstanbul’un mührünü’
iki isimden birine teslim edecek.

Ya Binali Yıldırım’a, ya da Ekrem İmamoğlu’na.

Kendisi ise, İstanbul’un batı ucundaki ilçelerinden birisi, Büyükçekmece için yarışıyor.



Sohbet ederken neden Büyükçekmece’yi tercih ettiniz diye sordum.

Bunun kendisine ait bir tercih olduğunu daha önceden bildiğim için.

“İstanbul’un ilçelerinden hangisini istersin”
diye kendisine sorulduğunu, başka seçeneklerin de gündeme geldiğini ama Mevlüt Uysal’ın Büyükçekmece dışında başka bir tercih yapmadığını da biliyordum.

Nüfusu daha kalabalık, prestiji daha yüksek, daha vitrinde olan yerlerden birini de seçebilirdi pekâlâ.

“Bir belediye başkanı olarak iş yapmaya en elverişli ilçelerden biri olduğu için Büyükçekmece’yi seçtim”
dedi.
“Bir belediye başkanının en önemli misyonu, görev aldığı yerleşim biriminin katma değerini artırmaktır”
diye devam etti.

İstanbul’a belediye başkanı olmadan önce Mevlüt Uysal’ın seçimle işbaşına geldiği yerin Başakşehir ilçesi olduğunu biliyorduk.

“Başakşehir’de iken insanlara evlerinizi, arsalarınızı satmayın değeri ikiye katlanacak diyordum. İnananlar tuttu, inanmayanlar sattı. Ama sonra gerçekten de o evlerin, arsaların değeri iki katından fazla arttı.”

Bir şehrin katma değerinin artmasının ne anlama geldiğini de Mevlüt beyin bu sözlerinden anlamış ve aktarmış oluyoruz.

Mevlüt Uysal’la İstanbul’da bu konuşmaları yaptıktan sonra Ankara’ya döndüğümde bu defa Ankara’nın Altındağ ilçesinde üç dönemde yaptığı hizmetlerle dillere destan bir başkanlık performansı sergileyen Veysel Tiryaki ile buluştuk.

Veysel Bey üç dönemlik hizmetini tamamladığı için dinlenmeye alınmayıp başka bir yerden aday gösterilen ender isimler arasında yerini almış durumda.

31 Mart için Ankara’nın Yenimahalle ilçesinde yarışıyor.

Rakibi, bir önceki seçimde Ak Parti’ye 13 puan fark atan, karşısına Veysel Tiryaki gibi biri çıkmasaydı (Belki de arayı daha da açarak) üçüncü kez belediye başkanlığına seçilmesine kesin gözüyle bakılan CHP’li Fethi Yaşar.

Ama şimdi Yenimahalle’de yarışı kafa kafaya getirmiş durumda. Hatta Tiryaki’nin rakibinden az bir farkla da olsa daha fazla oy alabileceğini gösteren anketler yayınlanıyor.

Veysel Tiryaki ile konuşurken, sözün bir yerinde
“Ben bu lafların bir benzerini yakın zamanda bir başkasından da duymuştum”
diye içimden geçirdim.

Öyleydi evet.

Birkaç gün önce Mevlüt Uysal’ın Büyükçekmece için söylediklerinin hemen hemen aynısını Ankara Yenimahalle için bu defa Veysel Tiryaki söylüyordu.

Yenimahalle’nin katma değerinin düştüğünü, diyelim ki birkaç yıl önce 700 bin lira değeri olan bir evin bugün aynı değere sahip olmadığını anlatıyordu.

Yani, Altındağ’da yaptığını Yenimahalle’ye taşıyarak, bir büyükşehir büyüklüğündeki bu ilçenin
‘katma değerini’
artırmayı vadediyordu.
Bu söyledikleri dışında Veysel Tiryaki’den daha
‘ışıltılı’
, daha
‘pırıltılı’
laflar da duydum.
Mesela, Yenimahalle’nin mevcut durumunu da kastederek
“Akılla, bilimle değil, tesadüfen yönetilen belediyeler”
gibi bir tabir kullandı.
“Tesadüfen yönetilen belediyeler…”

Bu laf, salt Yenimahalle için değil, Türkiye’nin dört bir yanı için teşmil edilebilir.

Bana kalırsa, vereceğiniz oyla ilgili tercih yaparken kriter olarak aklınızda tutabileceğiniz bir tarif bu.

Belediyecilik tesadüflere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir diye de anlayabiliriz bunu.

“Bir belediye başkanını yönettiği şehre 100 yıllık bir perspektifle yaklaşmalı”
diyor Veysel Tiryaki.

Her cümlesinde Altındağ’ı referans gösteriyor.

Allah için buna hakkı da var.

15 yılda o kadar kıymetli hizmeti belediyenin öz sermayesi ile hayata geçirdikten sonra tek kuruş borç bırakmadan Altındağ’ın mührünü teslim edecek olan bir belediye başkanından söz ediyoruz.

Bir de şeffaflık, hesap verebilirlik meselesi var.

Belediye başkanları nihayetinde halkın parasını kullanıyorlar.

Halkın parasının nerelerde harcandığını halka anlatmak da, bir başkan için tercihten öte bir görev olmalı.

Veysel Bey, 2004’te belediye başkanı olarak seçildikten sonra şöyle bir gelenek başlatmış:

Her yıl, Altındağ’da yaşayan insanları temsil edebilecek durumda olan 1000 kişiyi toplayıp bir yıl içinde nerelere hangi paraların harcandığını tek tek, kalem kalem anlatmış.

“Bir tane korumam olmadı, ‘Çakarlı’ arabalara binmedim, eskortlarla dolaşmadım”
diyor Veysel Tiryaki.

Ne kadar güzel cümleler…

Duyunca insana iyi gelen,
“İşte bu”
dedirten cümleler…

Aklıma şöyle bir şey de geldi:

Ak Parti
“Gönüller yaparsan gönüller kazanırsın”
diye reklam filmleri hazırlarken, kamyon şoförlerini, doktorları, mühendisleri falan değil de kendi belediye başkanlarının
“gönül hikayelerini”
anlatsaydı daha iyi olmaz mıydı?

Tonla hikaye var bu anlamda.

Hiç mi kimsenin aklına gelmedi bu acaba?

#İstanbul
#Mevlüt Uysl
#Veysel Tiryaki