Ankara’nın Suriye için yol haritası -2

04:0027/12/2018, Perşembe
G: 27/12/2018, Perşembe
Mehmet Acet

Herkesin aklındaki birinci soru şu:ABD, daha doğrusu Trump, Suriye’den çekilme kararını, sözlü şekilde ifade edildiği haliyle uygulamada hayata geçirecek mi?Şöyle bir soru daha var:Sadece YPG varlığını değil, bölgedeki petrol kuyuları ve barajların güvenliğini de sağlama niyetiyle kurulan ABD üslerinin durumu ne olacak?Yazının devamında yapacağımız fikir egzersizlerini ABD’nin vaatlerini hayata geçireceği varsayımı üzerinden yürüteceğimiz için bu soruları akılda tutma ihtiyacına vurgu yapıyoruz.Suriye

Herkesin aklındaki birinci soru şu:

ABD, daha doğrusu Trump, Suriye’den çekilme kararını, sözlü şekilde ifade edildiği haliyle uygulamada hayata geçirecek mi?

Şöyle bir soru daha var:



Sadece YPG varlığını değil, bölgedeki petrol kuyuları ve barajların güvenliğini de sağlama niyetiyle kurulan ABD üslerinin durumu ne olacak?

Yazının devamında yapacağımız fikir egzersizlerini ABD’nin vaatlerini hayata geçireceği varsayımı üzerinden yürüteceğimiz için bu soruları akılda tutma ihtiyacına vurgu yapıyoruz.

Suriye bağlamında içinden geçtiğimiz kritik günlerin arka planını anlayabilmek için yönetim ve mutfakta ‘politika üretme’ sürecine katkı veren çevrelerle konuşuyoruz.

Oluşmakta olan yeni zeminde nasıl bir yol haritasıyla ilerleneceğini kavramak için.

En belirgin pozisyon üzerinden ilerleyelim.

Ankara için işin olmazsa olmazı, Dışişleri Bakan’ı Mevlüt Çavuşoğlu’nun önceki gün dile getirdiği gibi Türkiye’ye dönük ‘Beka’ ve ‘Ulusal güvenlik’ tehdidi üreten PKK/YPG oluşumunun bertaraf edilmesi.

Şunu söyleyebiliriz:

Bu oluşum, bugüne kadar ABD şemsiyesi altında geliştiğine göre, Ankara o denklemde bile böyle bir oluşuma izin vermeyeceğini ilan ettiğine göre, ABD askerinin çekilmesi demek, bu minvalde Türkiye’nin eline güçlü bir koz geçtiği anlamına geliyor.

Peki, bundan sonrası için işin bu kısmıyla ilgili ne gibi gelişmelerle karşı karşıya kalabiliriz?

Son günlerde yeniden görüldüğü üzere, ABD ve Avrupa basını ve bu bölgelerde çıkar peşinde olan kimi yönetimler, Türkiye’nin yaklaşımını kasıtlı bir şekilde çarpıtarak, Türklerin Suriye’de Kürt varlığını reddederek hareket ettiği propagandasını yayıyorlar.

Ankara’da ise, biraz da bu çarpıtılmış kampanyayı püskürtme amacıyla öteden beri bildiğimiz geleneksel duruşun son günlerde daha fazla tekrarlandığına tanıklık ediyoruz.

“Biz, Kürtlere değil, YPG’ye karşıyız” cümlesinde ifadesini bulan bir duruştan söz ediyorum.

Bu noktadan ilerlediğimiz takdirde, bundan sonra hangi ilkelerle hareket edileceğine dair bir fikir sahibi olabiliyoruz.

Konuştuğumuz muhataplarımızın da teyit ettiği gibi, Ankara’nın bundan sonraki öncelikleri arasında, PKK/YPG’nin tasfiyesi ve Türkiye’ye müzahir Kürt grupların Suriye’nin kuzeyinde etkin roller üstlenmesini sağlayacak seçenekler bulunuyor.

Bu durumda, ABD ile çekilme sürecinde, Rusya ile önümüzdeki günlerde başlatılacak müzakere ya da pazarlıkların temel başlıklarından birini bu konu oluşturacak diyebiliriz.

Şimdi birazda, Rusya ile yapılacak ‘istişarelerin’ hangi kapsamda ilerleyeceğine dair Ankara’da yürütülen fikir egzersizleri üzerinden gidelim.

İki tarafın iki açık pozisyonu olduğunu biliyoruz.

Ruslar, Suriye’nin geri kalan bölümleri gibi halen YPG kontrolünde bulunan 1/3 oranındaki toprakların da Şam rejimine bırakılmasını savunuyor.

Moskova’dan gelen ilk açıklamalar da bu istikametteydi.

Türkiye ise, YPG’nin tasfiyesini öncelikli talep olarak gündemde tutuyor.

Türkiye Rusya’nın, Rusya da Türkiye’nin rızasını/olurunu almadan bir sonuca ulaşamayacaklarına göre, önümüzdeki günlerde yapılacak müzakerelerin bu minvalde yoğunlaşacağını öngörebiliriz.

Denklemi tersinden kurarak meseleyi biraz daha açalım:

Rusya, Türkiye’nin YPG hassasiyetini göz ardı ederek Suriye’nin gelecek kurgusunu oluşturma şansına sahip değil.

Türkiye’nin ise, Rusya’nın rejimle ilgili duruşunu bozma şansı bulunmuyor.

Bu durumda bu pozisyonları ‘Çarpıştırmamız’ halinde, nasıl bir orta yol bulunabilir sorusu karşımıza çıkıyor.

Bu denklemi dikkate alarak üzerinde mutabakat sağlanabilecek bir formül var:

Suriye’nin tıpkı savaş öncesi olduğu gibi Şam’dan yönetilen bir merkezi yönetime sahip olması, Türkiye sınırının karşısında ise, YPG’den arındırılmış, merkeze bağlı ama Türkiye için tehdit üretmeyecek, idari yönetim biçiminin esnek bir şekilde tartışılabileceği bir düzen.

Fırat’ın batısında karşılıklı çıkarlar ekseninde başarılı uzlaşma modelleri geliştirebilmiş olan Türkiye ve Rusya’nın bu tecrübeyi Fırat’ın doğusuna da taşıyabilmesi için önümüzdeki dönem elverişli imkanlar sunuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Fırat’ın doğusuna yapılacak operasyonun ABD’nin geri çekilme kararı sonrası tehir edildiğini açıklamıştı.

Türkiye’de herkes, bu tehir edilen operasyonun ne zaman yapılacağı sorusu üzerinde kafa yoruyor.

Başka bir yerden bir soru da biz sorup orta yere bırakalım:

Yukarıda sözünü ettiğimiz çerçevede bir uzlaşma sağlanırsa, Türkiye’nin operasyon yapmasına gerek kalmadan Rusya destekli rejim birliklerinin YPG’nin üzerine yürümesi ihtimal dışı olabilir mi?

Şimdi bu soru burada asılı kalsın.

İleride bu ihtimal daha bir görünür hale gelirse, yeniden hatırlatırım.

#Suriye
#Harekat
#Ankara
#PKK/YPG
#ABD
#Rusya