Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’den önemli açıklamalar

04:0010/10/2020, Cumartesi
G: 10/10/2020, Cumartesi
Mehmet Acet

Önceki gün Sinan Burhan’ın davetine icabet ettik, Ankara Hamamönü’ndeki Anadolu Yayıncılar Derneği’nin merkezinde Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile bir araya geldik.Bir grup gazeteci kendisine güncel konularla ilgili sorular yönelttik.Mesela ben 6/8 Ekim soruşturmasıyla ilgili bir soru sordum.Yürüyen davalarla ilgili görüş bildirmeme ilkesine sadakat gösteren Bakan Gül, “Savcılar nasıl bir çalışma yaptılar, bakalım hep birlikte görelim” demekle yetindi.Güncel konulardaki sözleri dışında ben asıl,

Önceki gün Sinan Burhan’ın davetine icabet ettik, Ankara Hamamönü’ndeki Anadolu Yayıncılar Derneği’nin merkezinde Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile bir araya geldik.

Bir grup gazeteci kendisine güncel konularla ilgili sorular yönelttik.

Mesela ben 6/8 Ekim soruşturmasıyla ilgili bir soru sordum.

Yürüyen davalarla ilgili görüş bildirmeme ilkesine sadakat gösteren Bakan Gül, “Savcılar nasıl bir çalışma yaptılar, bakalım hep birlikte görelim” demekle yetindi.

Güncel konulardaki sözleri dışında ben asıl, Bakan Gül’ün nasıl bir ‘hukuk’, nasıl bir ‘yargı’ sorusuna kendi içinde cevaplar da veren değerlendirmeleri üzerinde durmak isterim.

Abdulhamit Bey, Adalet Bakanlığı görevine geldiği günden beri, ‘adalet’ ve ‘hukuk devleti’ gibi kavramlar üzerinde titreyen, aynı zamanda reformcu ve özgürlükleri kollayan bir profil çiziyor.

Bakanlığa yeni geldiği dönemlerde yaptığımız bir televizyon programında “Hedefimiz, Sıhhıye’deki Adalet Sarayı’nın önünden geçerken insanların “İşte burada adalet dağıtılıyor” diye düşünmesi” demişti.

Bu duruşunu ‘titizlikle’ korumaya devam ediyor.

“YARGININ PARDON DEME LÜKSÜ YOK”

Abdulhamit Gül’ün sohbetimiz sırasında sarf ettiği sözlerinden şöyle bir alıntı yapalım:

“Türk milleti adına karar veren hakim/savcı, Türk milletine sırtını dönemez bu milletin ihtiyaçlarını beklentilerini dikkate almak zorundadır. Yargının pardon deme lüksü yoktur. Çünkü pardon dediğiniz aylarca yıllarca cezaevinde kalmıştır, bir sabah, bir gece gözaltına alınmıştır. Yani buradaki pardon o kişi lekelendikten sonra hukuk sistemine ve o kişinin onuruna çok büyük hasar verir.”

Adalet Bakanı’nın sözlerini genel bir ilke olarak algıladım.

Özellikle yargı sistemi içinde uygulama makamında olanlara dönük bir çağrı, bir titizlenme olarak.

Yargının sorunları için ‘mazeret aramaya’ yönelmeyen ama haksız ithamlara da prim vermeyen bir tutum.

“ÖLÇÜLÜLÜK” HUKUK DEVLETİNİN TEMEL İLKESİDİR”

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, yargı uygulamalarından söz ederken ‘ölçülülük’ diye bir ilkeden söz etti.

“Ölçülülük, hukuk devleti ilkesinin temel yaklaşımıdır. Hukuki istikrar, hukuka güven çok değerli ilkelerdir ve bunları korumak yaşatmak hepimizin görevidir.” dedi.

Ölçülülük derken, tutuklu yargılamalardan, gözaltı saatlerinden, yargılama sürelerindeki gecikmelerden örnekler verdi.

9-10 ay sonraya duruşma verilmesinin yanlışlığından söz etti.

Bu alanların hepsinde ‘ölçülülük’ ilkesinin işletilmesi ihtiyacına değindi.

Bakan Gül, tutuklu yargılamalar konusunda iyi bir haber de verdi.

Ak Parti iktidara gelmeden önce tutuklu yargılamaların oranı yüzde 41 civarında iken şimdi bu oran yüzde 16,8’e kadar gerilemiş.

Tutuklu yargılamaların istisna olduğu ilkesi dikkate alındığında bu oranın da aslında yüksek olduğunu düşünebiliriz.

Ama öbür yandan tutuklu yargılama oranlarındaki bu gerileme, yargıya dönük eleştirilerde de ‘ölçülülük’ ilkesinin güdülmesi ihtiyacını beraberde getiriyor.

“BEN SÜPER SAVCIYIM, SÜPER HAKİMİM, SÜPER MAHKEMEYİM DİYE BİRŞEY OLAMAZ”

Adalet Bakanı Gül, “Yargının bir kesimin ya da bir siyasi partinin değil herkesin yargısı olması için 18 yılda önemli adımlar attık” diyor.

Ne kast ettiği anlaşılıyor değil mi?

2014’teki HSYK seçimine kadar FETÖ’nün kontrol ettiği, 2010 referandumundan önce başka vesayet odaklarının güdümünde olan, yer yer CHP’nin arka bahçesi konumunda olan bir ‘yargı geçmişinden’ söz ediyoruz.

Danıştay’ın siyasi iktidarın kaymakam atamalarını bile durdurduğu, her iki kişiden birinin oyunu alan partinin iktidarda iken kapanmanın eşiğinden döndüğü, yüksek yargı organlarının ‘yerindelik’ kararlarıyla keyfi şekilde hareket ettiği, “dediğim dedik, çaldığım düdük” dediği ‘yakın dönemden’ bahsediyoruz.

Yargıya adalet dağıtan bir mekanizma olarak değil de, ele geçirecek bir mevzi olarak bakan, ele geçirdiği zaman da bunu sopa olarak kullanan bir anlayış vardı hatırlarsanız.

18 yılın sonunda yargının bu vesayet odaklarından kurtarılması, başlı başına büyük önem taşıyor.

Yazıyı Adalet Bakanı’nın bu bağlama oturan şu sözlerini aktararak tamamlayalım:

“Demokraside süper güç yoktur. Süper savcı, süper hakim, süper mahkeme diye bir şey olmaz. Demokraside tek süper güç hukuktur. En üstün güç hukuktur. Benim hukukun üstünde şöyle bir yetkim var böyle bir yetkim var, kusura bakma demokraside sadece millet yetki verir, millete dayanan bir yetki vardır, onun ötesinde süper görevi yoktur. Dolayısıyla milletin adliyenin kapısından burada adalete ulaşacağım duygusuyla girmesi ve çıkması çok önemli.”

#Abdulhamit Gül
#Yargı
#Hukuk