Türkiye ne zaman kıpırdasa, harekete geçme sinyali verse, ABD arkası boş ‘kozmetik adımlarla’ durumu yatıştırmaya çalışıyor.
Bugünlerde bu durumun yeni bir örneği ile karşı karşıyayız.
Ankara, Fırat’ın doğusu için operasyon başlatma kararlılığını ortaya koyunca, şapkadan bir tavşan daha çıkarıp, ‘Yeni bir sihirli formül’ icat ettiler.
Gelen haberlere göre ABD, Türkiye’nin güney sınırlarında PKK/YPG varlığına karşı gösterdiği reaksiyonu yumuşatmak için sayıları 100 civarında olan Peşmerge’yi Kuzey Suriye’ye getirdi.
Bunun zevahiri kurtarmaya dönük kozmetik bir adım olduğu, Türkiye’yi durdurduktan sonra işlere kaldığı yerden devam etme niyeti taşıdığı su götürmez bir gerçek.
Gerçeklerin farkında olmakta fayda var.
ABD, bir PKK oluşumuyla Türkiye’yi çevreleme stratejisinden vaz geçmiş değil.
Bir başka gerçek de şu:
Türkiye, yapabilirse bu projeyi ancak kendi müdahaleleriyle açmaza sürükleyebilir.
Diyebilirim ki, Türkiye’nin en büyük şansı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın meseleye dönük yüksek düzeyli bir duyarlılığa sahip olması.
Önceki gün Konya’da konuşan Erdoğan, “Fırat’ın doğusunda operasyona başlayacağımızı ilan ettik. Sayın Trump ile bunları görüştük. Kendileri olumlu cevaplar verdi. 500 kilometrelik sınır hattı boyunca ABD askerlerine zarar vermeyecek şekilde Suriye’deki operasyona her an başlayabiliriz. Ordumuz ve planlarımız hazır. Bir gece yine ansızın gelebiliriz” dedi.
Bu noktada iki soru karşımıza çıkıyor:
1-Erdoğan geçen hafta gerçekleşen telefon görüşmesinde Trump’tan ne istemiş olabilir?
2-Trump Erdoğan’ın isteklerine ne türden ‘olumlu cevaplar’ vermiş olabilir.
Bu bağlamda yine birkaç ihtimal öne çıkıyor. Görüşme Trump’ın talebiyle gerçekleştiğine göre, kendisinin Erdoğan’ı “Operasyon yapmaktan vazgeçin” demek için aradığı kesin.
Buna cevaben Erdoğan’ın kararlı duruşunu tekrarlayıp, sınıra yakın bölgelerdeki YPG unsurlarını uzaklaştırmaları, harekat sahasına giren noktalardaki ABD askerlerinin bu alanlardan çıkarılması gibi taleplerde bulunduğunu düşünebiliriz.
Erdoğan’ın “Olumlu cevaplar verdi” cümlesinin bağlamı buralara bir yerlere oturuyor.
2x10 elin parmak sayısı kadar Peşmerge’nin Suriye’ye getirilmesini de, bu görüşme sonrası ABD tarafının bir şeyler yaparak yaklaşmakta olan operasyonu durdurma niyetiyle bağdaştırabiliriz.
Trump’ın kendisine kalsa, askerleri Suriye’de boş beleş işlerle uğraşıyor.
Kendisinin aldığı bütün kararları uygulatabilecek gücü olsa, Suriye’de bir tane Amerikan askeri bile bırakmaya razı değil.
Ama artık iyice netleşen bir şey var:
Fırat’ın doğusundaki proje, Pentagon ve buraya bağlı CENTCOM aklıyla yürütülüyor.
Türkiye’nin operasyon için kararlılık mesajları vermeye başladığı andan itibaren gelen tepkilere bakıldığında asıl rahatsızlık duygusunun yine aynı çevrelerde oluştuğu görüldü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Birkaç gün içinde operasyona başlayacağız” dedikten hemen sonra Pentagon’dan gelen ilk tepki, “Kabul edilemez” ifadesiyle kamuoyuna yansımıştı.
Pentagon sözcüsü, evvelsi gün yeni açıklamalar yaptı.
Kendisine yöneltilen “Türkiye askeri güç kullanmakta kararlı görünüyor. Böyle olursa siz de askeri güç mü kullanacaksınız” sorusuna, “Emin değilim, size geri dönüş yapayım” sözleriyle yanıt verdi.
Bu ne demek oluyor?
Sopa göstererek muhtemel bir harekat durumunda Türkiye’ye savaş açarız mı demek isteniyor?
Yoksa, elinin zayıf tarafını açık etmemek için soruyu geçiştirmek mi istemiş oluyor?
Bana kalırsa, bütün bunları, Türkiye’nin harekete geçmesini önleme amacı taşıyan ‘gerekli bütün enstrümanları’ kullanma stratejisinin parçaları olarak görmek daha akla yatkın duruyor.
Türkiye Fırat’ın doğusu için bugüne kadar esaslı bir operasyon yapmadığı için, böyle bir durumda ABD’nin nasıl tepkiler vereceği, neler olabileceği henüz test edilmiş değil.
Ama daha önceki operasyonlardan bir takım tecrübelerimiz var.
ABD, Fırat Kalkanı operasyonu yapılmadan önce de, Türkiye’nin Suriye topraklarına ayak basmasını engellemek için bugün yöneldiği baskı politikasının bir benzerini devreye sokmuştu.
2016 Ağustos’unda o harekat başladıktan sonra, bu defa “20 kilometreden daha aşağı inmeyin” telkininde bulundu.
Türkiye onu da yaptı ve günün sonunda o baskılarda bir işe yaramadı.
Bu örnekler bugün için de bir fikir vermiyor mu?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.