Washington’da, Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un ‘bir sabah ansızın’ 7 satırlık bir twitle görevden alınması üzerine, sosyal medyada ‘Tillersoned’ diye bir kavram ortaya atılmış.
“Kendisine haber verilmeden terkedilen kişi” anlamında.
İşin dedikodusu bir yana, meselenin makaraya alınmayacak kadar ciddi boyutlarının olduğunu görmezden gelemeyiz.
Bir defa Tillerson’un yerine atanan Mike Pompeo’nun akla ziyan görüşlere sahip birisi olması, onun yerine CİA’nın başına getirilen Gina Haspel’in ise ‘işkenceci’ kimliği işin ciddiyetini yeterince ortaya koyuyor.
Makul çizgiye sahip Amerikalı analistler Tillerson’un gidişini, “Bundan sonra Trump’ın etrafında kendisinin aptalca ve pervasızca hareket etmesini engelleyebilecek çok daha az sayıda insan kaldı” cümlesiyle özetliyor.
Buradan ne anlamalıyız?
Daha yenilerde çelik ve alüminyuma kota koyarak küresel ticaret savaşlarının fitilini ateşleyen Trump, aralarına bir işkenceciyi de katarak daha bir ‘kafadar’ hale getirdiği yeni ekibiyle önümüzdeki dönemde yeni maceralara yelken açma hazırlığı yapıyor olabilir.
Gelin biz, işin kendi ülkemizi ilgilendiren kısmı üzerinde duralım.
ABD Dışişleri Bakanı’nın aşağılayıcı bir yöntemle görevden uzaklaştırılmasından sonra yapılan yorumlarda, FETÖ’cüler dışında bu gelişme ile bir Türkiye bağlantısı kurana rastlamadık.
Tillerson’un son dönemde özellikle Suriye bağlamında Türkiye’nin pozisyonuna hak veren bir tutum sergilemesi, PKK’ya karşı Ankara’nın kadir kıymetini bilen eylemlere yönelmesi, Trump’ın böyle bir karar almasının gerekçesi ya da gerekçelerinden biri olabilir mi?
Dediğim gibi FETÖ’cüler dışında henüz bu işi böyle yorumlayan yok.
Ama gerekçeler arasında bir gerekçe de bu olabilir mi diye soracak olursanız, bu soruyu yabana atmam mümkün değil.
Tillerson meselesi üzerinde dururken başka bir yerden iz sürerek ilerlediğimizde bir takım yeni kuşkularla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim.
Dediğim gibi Tillerson’un gidişini Türkiye ile doğrudan ilişkilendiren yorumlar henüz pek yapılmasa da, bu gelişmeyi Mısır/Birleşik Arap Emirlikleri/Suudi Arabistan üçlemesinin bir zaferi olarak görenlerin sayısı az değil.
O halde iz sürmeye oradan devam edelim.
Suudi Arabistan’ın resmi olmasa da fiili kralı Muhammed Bin Salman, şu yakınlarda önce Mısır sonra da İngiltere’ye şaşaalı iki gezi yaptı.
Salman, 19 Mart’ta da Washington’a giderek Başkan Trump tarafından ağırlanacak.
O halde burada azıcık durup şöyle bir soru sorabiliriz:
Tillerson’in gönderilişinin zamanlamasını bu ziyaretle ilişkilendirmek mümkün olur mu?
Bu işi bu üçlünün zaferi olarak göreceksek, evet, elbette mümkün.
Veliaht Prens Muhammed Bin Salman’ın bu trafiğinin bizi ilgilendiren kısmı, Mısır’da yaptığı iddia edilen ama yapıp yapmadığı bir türlü netleştirilemeyen bir açıklaması ile ilişkili.
İddia olunan açıklama şöyle idi:
“İran, Türkiye ve terörist gruplar çağımızın şer üçgeni. Erdoğan’ın yönettiği Osmanlılar, Müslüman Kardeşler’i de kullanarak halifeliği yeniden tesis etmek istiyor”
MBS’nin böyle bir açıklama yaptığı iddiasını kendisinin de orada olduğunu söyleyen Mısırlı bir gazeteci duyurdu.
Hemen ardından Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçiliği, “Veliaht Prens o sözleriyle Türkiye’yi değil, Müslüman Kardeşler’i kast etti” diyen bir yalanlama duyurusu yaptı.
Açıklamanın tam metni şöyleydi:
‘’Veliaht Prens’in Kahire’de, medya organlarına bölgede şer güçleri olduğunu söylediğine dair haberler yayımlandı. Bu medya kaynaklarından bazıları, yanlış şekilde, kendisinin Türkiye’den söz ettiğini duyurdu.
Şunu netleştirmek isteriz ki, Veliaht Prens Hazretleri, Müslüman Kardeşler ve radikal grupları kast etmiştir.’’
En nihayetinde Suudi Arabistan elçiliğinin açıklamasına itibar etmek durumunda olsak da, “Bir yerlerde yine bir şeyler mi pişiriliyor acaba” duygusu/kuşkusundan kurtulmak o kadar kolay olmuyor.
Ayrıca, şöyle bir gerekçemiz de var:
Trump’ın Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaret sırasında sergilenen ‘ışıklı küre şovunun’ arkasından neler çıktığını biliyoruz.
Katar krizi başta olmak üzere birden fazla hadisede “Bunlar hep o ışıklı kürenin sonuçları” diye yorumlar yapılmamış mıydı?
Şimdi 19 Mart’ta MBS’ın Washington’a yapacağı geziyi bekliyoruz.
O gezinin öncesi ya da sonrasında yeni bir takım tuhaflıkların karşımıza çıkması halinde, “Demek ki Tillerson da bu işlere takoz olmasın diye gönderilmiş” diye düşüneceğiz demektir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.