15 Temmuz sonrası ABD heyetleriyle yapılan FETÖ görüşmelerinin gizli notları

04:0015/07/2020, Çarşamba
G: 15/07/2020, Çarşamba
Mehmet Acet

90’lı yılların ikinci yarısında mesleğe dış haberler servisinde başladığımız için çalıştığımız ofiste CNN, BBC gibi İngilizce televizyon kanalları sürekli açık dururdu.Uzun yıllar boyunca bu kanallarda Çin’in Tiananmen Meydanı’nda tankların önünde cesaretle duran ‘o gencin’ jenerik görüntülerini izleyip durduk.‘O gencin’ diye özellikle yazdım çünkü dünyanın herhangi bir köşesinde o görüntüyü görmeyen, o genci tanımayan kalmadı.Bunun bir sebebi vardı tabii.Tankların ilerleyişini canını tehlikeye

90’lı yılların ikinci yarısında mesleğe dış haberler servisinde başladığımız için çalıştığımız ofiste CNN, BBC gibi İngilizce televizyon kanalları sürekli açık dururdu.

Uzun yıllar boyunca bu kanallarda Çin’in Tiananmen Meydanı’nda tankların önünde cesaretle duran ‘o gencin’ jenerik görüntülerini izleyip durduk.

‘O gencin’ diye özellikle yazdım çünkü dünyanın herhangi bir köşesinde o görüntüyü görmeyen, o genci tanımayan kalmadı.

Bunun bir sebebi vardı tabii.

Tankların ilerleyişini canını tehlikeye atarak durduran gencin görüntüleri gerçekten ‘jeneriklik’ idi ama asıl gerekçe o görüntülerin Çin’deki otoriter rejime karşı verilen demokrasi mücadelesi sırasında çekilmiş olmasıydı.

15 Temmuz darbe kalkışması gecesi İstanbul ve Ankara caddelerinde çekilen görüntülerde ise, 31 sene önce Çin’de tankların önünde duran o gencin gösterdiği cesaretten çok daha fazlası vardı.

Örneğin, Sabri Ünal isimli bilgisayar mühendisi korkusuz bir genç adamın darbeye katılmak için caddelere çıkmış olan tanklara karşı gösterdiği cesaret.

Bir değil iki tankın karşısında o destansı duruşu sergilemesi.

Safiye Bayat isimli bir hanımefendinin darbeden sonra adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak değiştirilen Boğaziçi Köprüsü’nde eli kanlı darbecilerin üzerine yürümesi, yaptıkları melaneti korkusuzca yüzlerine haykırması.

15 Temmuz gecesi, Tiananmen Meydanı’nda çekilen görüntülerin onlarcası yansıdı kameralara ama o meydanda çekilen görüntüyü jenerik yapıp yıllarca dünyanın gözünün içine sokanlar, Türkiye’de 16 Temmuz sabahından itibaren darbeye maruz kalanların, darbeyi direnenlerin yerine darbeyi yapanların hukukunu korumaya dönük bir yayın çizgisine yöneldiler.

15 Temmuz’u hemen unutup, unutturup, hikayenin devamını 16’sından itibaren sürdürmeyi tercih ettiler.

Batı medyasından girdik, şimdi de yönetimlerin özellikle de ABD’nin 15 Temmuz ile ilgili sergilediği tutuma dair örnekler üzerinden ilerleyeyim.

Darbe davalarının soruşturmasını yürüten, aynı zamanda ABD ile yürütülen görüşme trafiğinde yer alan çevrelerden yeni öğrendiğim bazı bilgileri aktarmak isterim.

Malum, 15 Temmuz’dan sonra darbeyi FETÖ’nün yaptığını gösteren koliler dolusu delillerle ABD’nin kapısı defalarca çalınmıştı.

ABD Adalet Bakanlığı’ndan bir heyetle yapılan bu görüşmelerden birinde, darbenin arkasında FETÖ’nün olduğunu ortaya koyan deliller üzerinde konuşulurken ABD heyetinin başkanı, duruma vakıf olduktan sonra Türk muhataplarına aynen şunu söylüyor:

“Bu darbe girişimi burada olsaydı, bu deliller elimizde olsaydı, buradan mahkumiyet kararı çıkardı.”

E peki, o zaman niye gereğini yapmadılar?

Malum sebepler diyeyim anlayın.

Ama daha fazlası var ve hikayenin bu kısmı ne yazık ki, can sıkıcı ve ABD tarafının kötü niyetini ele verecek türden.

Sözünü ettiğim çevrelerin anlattığına göre, ABD Adalet Bakanlığı yetkilileriyle yapılan görüşmelerde, karşı taraf Türkiye’nin taleplerini dikkate alma ya da karşılama anlamında bir tutum sergilemek yerine Türk heyetinin “Elini görme” niyetiyle hareket ediyor.

Bir tane örnek:

Türk tarafı Amerikan heyetine, “FETÖ’nün iletişim kanallarının gizlice devam ettiğini” söylemesi ve bununla ilgili bir yazılım kullanıldığını söylemesi üzerine Amerikan heyetinden bir isim hemen atılıp “Hangi yazılımı kullanıyorlar” diye soruyor.

Bir başka sefer, Türk heyeti, ABD Adalet Bakanlığı yetkililerine, 15 Temmuz akşamı TRT baskınında yer alıp daha sonra ABD’ye kaçan iki FETÖ’cünün isimlerini ve ABD’deki adreslerini veriyor.

“Hadi gereğini yapın” deniyor.

Ama onlar ne yapıyor?

Bu haberi hemen o iki FETÖ’cüye uçuruyorlar ve onlar da yerlerini değiştiriyorlar.

Buradan ne çıkıyor?

Amerikan tarafının, Türk heyetiyle olan görüşmeleri Türkiye’nin elindeki delilleri öğrenmek için fırsat olarak değerlendirme amacıyla yürüttüğü sonucu çıkıyor.

Bu bir.

İkincisi, şu son örnekte olduğu gibi yeri geldiğinde daha da pervasızlaşıp, FETÖ’cüleri kollamaktan çekinmedikleri sonucu çıkıyor.

Ne büyük bir ahlaksızlık var ortada görüyor musunuz?

Öğrendiğimize göre Türkiye’nin ABD ile yaptığı adli yardımlaşma anlaşması, mahkeme sonuçları üzerine değil, deliller üzerine kurulu imiş.

Bu ne demek oluyor?

Şu demek oluyor:

Adli Yardımlaşma Anlaşması ortada yeterli delil varsa, gereğinin yapılmasını öngörüyor.

Ancak ABD tarafı, Türkiye’nin ortaya koyduğu etkili ve net deliller karşısında işi en son getirip getirip şu cümleye bağlamışlar:

Darbeyi FETÖ’nün yaptığına ikna olmamız için Fethullah Gülen’in yazılı talimatını göstermeniz gerekiyor.

Bu ne demek oluyor?

“Ağzınla kuş tutabilir misin” mi demek oluyor?

Yok hayır!

Ağzıyla kuş tutmuş birisine “Hadi kolaysa burnunla o kuşu tut” demek oluyor!

#15 Temmuz
#ABD
#FETÖ