100 milyar dolarlık paket kulağa hoş geliyor ama…

04:0026/09/2019, Perşembe
G: 26/09/2019, Perşembe
Mehmet Acet

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda liderler konuşurken, yayın servisini yapanların başarılı bir‘reji’çalışması yürüttüğünü gördük.Kürsüde konuşanlar hangi ülkeden bahsediyorsa, dinleyici koltuklarında oturan o ülkenin temsilcileri‘resim masası’tarafından saniyeler içinde ekrana getirildi.Önceki gün TSİ ile akşamüstüne denk gelen bölümünde ABD Başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarını izlerken, konuşulanlar kadar dinleyenlerin tepkilerini gözlemlemek de hayli ilgi çekici oldu.BM

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda liderler konuşurken, yayın servisini yapanların başarılı bir
‘reji’
çalışması yürüttüğünü gördük.
Kürsüde konuşanlar hangi ülkeden bahsediyorsa, dinleyici koltuklarında oturan o ülkenin temsilcileri
‘resim masası’
tarafından saniyeler içinde ekrana getirildi.


Önceki gün TSİ ile akşamüstüne denk gelen bölümünde ABD Başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarını izlerken, konuşulanlar kadar dinleyenlerin tepkilerini gözlemlemek de hayli ilgi çekici oldu.

BM kürsüsünde Ak Parti Meclis grubuna hitap eder gibi güçlü bir ses tonuyla hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın neresinde ne tür bir haksızlık varsa, neredeyse hepsini birden gündeme taşıdı.

Konuşma sürerken, salondaki İsrail heyetinin reflekslerini birkaç kere izleme imkanı oldu.

Erdoğan, haritayı gösterip
“İsrail’in sınırları neresidir”
diye sorduğunda, İsrail’i temsilen orada bulunan üç kişiden ikisi
‘istifini bozmadan’
dinlemeye devam ederken, bir tanesi,
“bu anlattıklarının bizimle ne alakası var”
der gibi
‘hayret’
ifadesi takınırken yakalandı kameraya.
Bir
‘propaganda makinesi’
için burada hayret edilecek bir durum yok tabii.
İzlerken, 2009’da Davos’ta
‘one minute’
dediğinde, bir Yunan televizyonunun yorumuna yansıyan
“Erdoğan, şu gezegende herkesin söylemek isteyip de söyleyemediği şeyi söyledi”
ifadesi aklıma geldi.
Dün sabah Anadolu Yayıncılar Derneği’nin organize ettiği kahvaltıda bir araya geldiğimiz Ak Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş,
“bu soru Birleşmiş Milletler’de ilk defa soruluyor”
deyip, Cumhurbaşkanı’nın ifadelerine atıf yaptı:

“İsrail’in sınırları neresidir?” Bu sadece İsrail’e karşı söylenmiş bir söz değil, uluslararası siyonizmin yayılmacı politikalarına karşı dikkatleri çeken önemli bir ikazdı. Bunu, bütün dünya kamuoyu da takdirle karşıladı.”

Erdoğan’ın BM kürsüsünde gösterdiği haritalardan biri de, Suriye’nin kuzeydoğusu için öngörülen Güvenli Bölge’yle ilgiliydi.

O haritada dikkat çekici olan şey, ABD ile Ağustos başında sağlanan mutabakatın aksine, 30 kilometre derinliği olan bir Güvenli Bölge için gösterilen kararlılık mesajıydı aynı zamanda.

Cumhurbaşkanı, New York’a gitmeden önce, bu talepten vazgeçmeyeceğini, ABD ile ancak bu şartın yerine getirilmesi halinde işbirliğine devam edeceğini ihsas eden beyanatlarda bulunmuş ve Eylül sonunu bir milat olarak deklare etmişti.

Bu anlamda New York’a giden Türk heyetinin
‘heybede’
nasıl bir yükle geri döneceği son derece önemli.
ABD tarafı ise, Türkiye’yi
‘hizaya çekmek’
için bu defa daha yumuşak bir formülle ilerlemeye çalışıyor.
Temmuz ortasına doğru dozajı artarak gelen tehdit ve şantaj dilinin yerini, cazip tekliflerle
‘yola getirme’
yöntemi almış görünüyor.

Ankara’ya gelmeden önce Senato’da katıldığı oturumda temel misyonunun Türkiye’yi ABD’nin istediği çizgiye çekmek olduğunu dile getiren ABD Büyükelçisi Satterfield’in yürüttüğü bir çalışmadan söz ediliyor.

Bu çalışmaya göre, 2023’e kadar Türkiye ile ABD arasındaki ticaret hacmi 100 milyar dolara çıkarılacak, Patriot satışı yeniden gündeme gelecek, askıya alınan F-35 programı kaldığı yerden devam edecek.

Özellikle 100 milyar dolarlık ticaret vaadinin, Erdoğan’ı işin neresinden tutarsak istediğimiz çizgiye çekeriz sorusu üzerinden geliştirilen parlak bir fikir olarak gündeme geldiği belli.

Ancak bunların olabilmesi için, Ankara’dan baştan beri değişmeyen koşulları yerine getirmesi bekleniyor.

Nedir o koşullar?

İki tanesi çok net bir şekilde ortada:

-Türkiye, satın alıp hangara koyduğu S-400 sistemini konuşlandırmayacağını garanti edecek.
-Kuzeydoğu Suriye’de ABD ile işbirliği ekseninden çıkmayacak.

Temmuz ayında S-400 bataryaları ağır tehditlere rağmen Ankara’ya getirilince, Washington B planına yöneldi.

“Tamam ilk dediğimiz olmadı, bu bataryalar geldi ama eğer bu sistemi konuşlandırmazsanız ilerlemeye devam ederiz”
denilmeye başlandı.
O günlerde Beyaz Saray’da
“hadi Türkiye’ye yaptırım uygulayalım”
diye bastıran Kongre üyelerini Trump’ın
“müzakere ederek ilerleyelim”
sözleri kısmen yatıştırmıştı.
Bu teklifin de
‘müzakere’
kararının yansıması olarak gündeme geldiği ortada.

Ancak her iki konuda da, yani hem S-400’lerin konuşlanmaması, hem de Fırat’ın doğusunda ABD’nin sınırlarını çizdiği bir çerçeve içinde hareket edilmesi şartına Ankara’nın teslim olacağını gösteren bir işaret gözükmüyor.

#BM
#Recep Tayyip Erdoğan
#AK Parti
#Numan Kurtulmuş
#ABD
#S-400
#Beyaz Saray