EDISYON:

Susan köy

04:0010/09/2024, Salı
G: 10/09/2024, Salı
Mehmet Şeker

Diyarbakır’da kaybolan Narin, 19 gün sonra ölmüş hâlde bulundu. Resmî kayıtlara göre, Türkiye’de bir günde ortalama 32 çocuk kayboluyor. Kalabalık bir ekip tarafından Narin aranırken, 608 çocuk daha kaybolmuş demektir. Ne kadarı bulunacak, kaçı öldürülecek? Küçük kızı öldüren/ler müebbet alsa, 36 yıla tekabül ediyor. Yatarı ise 20 yıl. İnsanlar kızlarına Narin ismini veremez uzun süre. O köye Narin’in Köyü derler, sonra Narinköy olur. Aslında Susanköy ismi daha çok yakışır. PUTİN’İN PİŞMANLIĞI VE



Diyarbakır’da kaybolan Narin, 19 gün sonra ölmüş hâlde bulundu. Resmî kayıtlara göre, Türkiye’de bir günde ortalama 32 çocuk kayboluyor.

Kalabalık bir ekip tarafından Narin aranırken, 608 çocuk daha kaybolmuş demektir.

Ne kadarı bulunacak, kaçı öldürülecek?

Küçük kızı öldüren/ler müebbet alsa, 36 yıla tekabül ediyor. Yatarı ise 20 yıl.

İnsanlar kızlarına Narin ismini veremez uzun süre.

O köye Narin’in Köyü derler, sonra Narinköy olur. Aslında Susanköy ismi daha çok yakışır.


PUTİN’İN PİŞMANLIĞI VE ÇAY DAVETİ

Ülkesini gezerken ücra bir köyde yaşlı bir kadın Putin’e bir mektup vermiş.

Putin hemen ilgileneceğini ve gereğini yapacağını söylemiş. Ancak mektubu yanındaki görevliler kaybetmiş. Her tarafı aradıkları halde mektup bulunamamış.

O mektup bulunamadığı için Putin büyük bir üzüntü ve pişmanlık duyduğunu açıkladı bir röportajında.

Okunamadığı için mektupta ne yazdığı, yaşlı kadının talebinin ne olduğu bilinmiyor.

Bu durum, insana derin bir boşluk duygusu yaşatır.

Mektubu kaybeden görevlilerin akıbeti ne oldu, bir trafik kazası yaşadılar mı yoksa aniden bir kalp krizi geçirdiler mi bilmiyoruz.

*

Öyle bir sahneyi ülkemiz için düşünecek olursak…

Yaşlı bir köylü kadın, isterse şehirli olsun fark etmez, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mektup verirse, o mektubu alıp cebine koyar ve gereği neyse imkân nispetinde yerine getirir.

Şayet yanındakilerden birine verdiği mektup kaybedilecek olursa, tekrar o yaşlı kadının köyüne gider, öğrenir.

*

Camdan veya balkondan seslenip çaya davet edenleri geri çevirmediğini biliyoruz.

O sıra vakit müsait değilse, başka bir zaman geleceği sözünü verir.

Hatta ameliyata giderken dahi aklına gelen “Şurada bir teyzemiz bizi davet etmişti, gidip bir çayını içelim” demiş ve bu sebeple ameliyata geç gidilmişti.

Tam o sırada ameliyatta olduğu hesap edilerek “dört harfli iyi saatte olsunlar” bir teşebbüste bulunmuştu.

MİT Başkanı Hakan Fidan’ı ifade vermeye çağırmışlardı.

Fidan’ın Erdoğan’ı araması üzerine, bir darbe teşebbüsü önlenmişti.

“Hiçbir yere gitme, yanılıp da seni almaya gelen olursa imkân verme, gerekirse çatışmaya gir” demişti.

Biz buna bir bardak çayın hatırı diyoruz.

O hatıra binaen gönül almış olmanın güzelliği…

O gönül güzelliğinin hediyesi, bereketi…

Bir de kahveyi düşünün.

*

Bir sahne daha hatırlayalım.

Kalabalık içinden “Tayyip Dedeee…” diye bağıran küçük bir çocuğa verilen cevabı…

“Efendiiim…”

Bu tür diyalogların güzelliği insanı gülümsetiyor ama o kadarla bitmiyor.


DARBE-SEL

Bangladeş’te önce darbe oldu, ardından ülkeyi ağır şekilde etkileyen sel geldi.

Sel gider, darbe kalır.

*

Sevimli ve ılımlı solcu gazeteci kontenjanından programa katılan bir güzel insan şöyle söyledi:

Her türlü darbeye -dünyanın neresinde olursa olsun- itiraz etmek, bir insanlık görevidir.

Ah be arkadaş! Keşke öyle olsa!

Birçok ‘eleman’ dünyanın neresinde olursa olsun her türlü darbeye itiraz eder, kabullenmez, bunu bir insanlık görevi olarak görür… Ama içlerinden bazıları Türkiye’deki darbelerden yana konumlanır.

Yetmez, destekler. O da yetmez, içinde rol alır.

Darbe başarılı olamazsa, derin bir üzüntü duyar ve hafifletmeye, basitleştirmeye çalışır. Tiyatro miyatro yakıştırması yapar.

Kimler mi onlar?

İsim isim sayabiliriz bir kısmını.

Fakat niye lüzum olsun!


DİLİMİZ DE ZENGİNLEŞİYOR

İftihar ettiğimiz uçaklarımızdan biri olan Hürjet Mısır’da gösteri uçuşu yaptı.

Piramitlerin arasından… Alçak irtifayla yeri göğü inleterek.

Kısa görüntüye güzelce süslenmiş bir deve girdi.

Böylece “İneğin trene baktığı gibi” deyimi nur topu gibi bir kardeş kazandı.

“Devenin Hürjet’e baktığı gibi…” veya “Devenin uçağa baktığı gibi…”

Bu uçaklarımız sadece savunmamızı güçlendirmiyor, dilimizi de zenginleştiriyorlar işte bu şekilde.

Arzu eden itirazda bulunsun. Kim kabul eder ki!


NOHAVIMIZ DA GELİŞİYOR

– Hocam “Nohav” ne demek?

– Havlamak yasaktır demek.

– Köpekler okuyamaz ve yasaktan anlamaz ki Hocam.

– Görüyoruz, biliyoruz Çekirge, anlamıyorlar. Olur olmaz yerde, olur olmaz zamanda havlayıp duruyorlar.


TEK KELİMEYLE

Belli başlı meslekleri tek kelimeyle tanımlamaya çalışalım.

Aşçılık denildiğinde akla gelen ilk kelime: Yemek

Öğretmenlik denildiğinde akla gelen ilk kelime: Ders

Bankacılık denildiğinde akla gelen ilk kelime: Para

Çiftçilik denildiğinde akla gelen ilk kelime: Ziraat

Askerlik denildiğinde akla gelen ilk kelime: Disiplin

Yeterince açık mı?

#Narin Güran
#Diyarbakır
#Mehmet Şeker
#Rusya
#Bangladeş

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.