Erdoğan-Baydın görüşmesi için, bir saatlik süre ayrıldığı bildirildi.
“Girdisi, çıktısı?”
Hey gidi… Nerelerdedir o kızımız şimdi? Adı neydi unuttum ama sözü hep aklımda.
İki başkanın görüşmesini küçümsemeye, önemsiz göstermeye çalışmıştı kendince.
Aslında küçümsemek istediği, Türkiye idi.
“ABD, ülkemize önem vermiyor, çok az süre ayırdı” deme gayretindeydi. Kulakları çınlasın.
*
Bir saat dediğin, çabucak geçer. Aradaki konuların netliğe kavuşması için iki saat bile yetmez.
Netliğe kavuşmakla da iş bitmez üstelik. Çözüm bulmak gerekir. İşte o biraz zor.
Tam gün konuşsalar… Sıkı pazarlık yapsalar da çözüm için ümitli olamayız. Bakışlar farklı.
*
Rusya pürdikkat bu görüşmeyi takip ediyor.
Ardından Putin de Baydın’la buluşacak.
Buradan çıkacak sonuca, Erdoğan’ın yapacağı açıklamaya göre hareket edilecek.
Avrupa ülkeleri ve NATO için de önem arz ediyor bu buluşma.
Çin bile kulaklarını dikmiş, bekliyor.
*
ABD açısından, görünüşte, S 400 savunma sistemi en önemli konu.
O konuda bugüne kadar mutabık kalınsaydı, “gözünün üstünde kaşın var”a kadar giderdi.
Şu dakika itibariyle görüşme başlamadıysa da hangi konuların ele alınacağını biliyoruz.
Tarafların hangi yaklaşım içinde olduğu da bin defa yazılıp çizildi.
Çerçeve belli. O çerçeve içinde iki liderin konuşmasını tahmin etmeye çalışsak…
Aşağı yukarı şöyle bir diyalog çıkar:
Baydın: Biz S 400’lere karşıyız.
Erdoğan: Parasını verip aldım. Bedava mı sandın? Tiridine banarım gerektiği zaman.
Baydın: Three Di? 3 D mi?
Erdoğan: Yok, öyle değil. Sizin tiridiniz başka, bizim tiridimiz başka. O yüzden anlaşamıyoruz.
*
Konuya nasıl kilitlendiysek, zihnimiz ne kadar meşgul olduysa, uykuda bile uzaklaşamamışız.
Rüyamda Baydın ile tartıştığımı gördüm.
(Hegel ve Gazali ile tartışacak hâlim yok. Onlar zaten meşgulmüş, Ahmet Abi’nin rüyasına misafir olmuşlar.)
Rüya işte. Bir saniyesine bile hâkim olamazsın. Şunu göreceğim diye sipariş veremezsin. İstihare herkesin harcı mıdır? İnce mevzu bunlar.
*
Güya bizim başkan “Beni bunlarla uğraştırma. Git sen görüş. Zaten ne diyecekleri belli. Bizim de görüşümüz ortada” demiş ve ben de haddimi aşarak, bu büyük sorumluluğu kabul etmişim.
Tahmin edildiği gibi (gerçi artık tahmin boyutunu çoktan aştı) S 400 konusu ile konuşmaya başladık. “Karşıyız karşı, yaşasın çarşı” diye el çırparak söze girdi Baydın.
Ardından “Suriye’nin kuzeyinden çekilin” dedi. “Kaç yıldır o kadar silahı cephaneyi boşuna mı gönderdik? Askerinizi uzaklaştırın, biz orada terör örgütüne bir devlet kuracağız” diye ekledi.
Hemen cevap vermedim. Bekledim ki biraz sonra “şeklinde konuşacaktır nasılsa” diye…
Hayret içinde kaldım, zira şeklinde konuşamadan, şekli değişti. Birden Makron’a dönüşüverdi.
“Libya’dan çekilin. Doğu Akdeniz’de gemileriniz dolaşmasın” dedi.
*
İstekler bir bir sıralanıyor, hepsi evvelce bilinen iddialar; fakat karşımdaki kişi sürekli değişim hâlinde. Bir Baydın oluyor, bir Makron.
Azerbaycan’dan, Karabağ’dan, Kıbrıs’tan, her taraftan çekilmeliymişiz, askerlerimiz sınırlarımızı korusa yetermiş.
İHA-SİHA üretmekten vazgeçmeliymişiz. Hepsini S 400’lerle birlikte hurdacı Seyfi’ye satmalıymışız.
Karadeniz’de gaz ve petrol aramaktan vazgeçmeli, evvelce beton dökülen kuyuları da kurcalamamalıymışız, Kanal İstanbul’u ise hemen iptal etmeliymişiz.
Ayrıca Putin’e selâm vermek bile caiz değilmiş. İlişkiyi dondurmalı imişiz, dondurma da vanilyalı imiş.
Ulan hiç sevmem vanilyalı dondurmayı. Birden tepem attı.
*
Karşımdaki bir Baydın bir Makron olurken, ben durur muyum? Bir anda Fransa’daki genç oluverdim.
“Damien Tarel” şeklindeyim ama zihnim aynı. Şeklinde konuşmayı bile boş verdim.
O saçma sapan sözler üstüne, içimden bir Osmanlı tokadı atmak geçti karşımdakine.
Tam elimi kaldırdım, duvara çarpmış olmalı ki uyandım. Hayırdır inşallah.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.