Paris’e gidelim, Eyfel Kulesi’ni minareye çevirelim

04:001/06/2021, Salı
G: 1/06/2021, Salı
Mehmet Şeker

Ülkenin birinde bir şehir. O şehirde bir meydan… Meydanın kenarında bir inşaat… İbadethane inşaatı.Proje hazırlanır, temeli atılır, duvarlar yükselir.Titizlikle tamamlanır.Günü gelince de hizmete açılır.Kime ne?İster kilise olur bu, ister havra.İster cami, ister Budist tapınağı.Ya da başka bir şey.Ülkenin neye ihtiyacı varsa.Kimseyi ilgilendirmez. Hiç kimseyi.*Fakat öyle değil.O ülke Türkiye, o şehir İstanbul, o meydan Taksim olunca, her kafadan bir ses çıkıyor.Nedense herkes kendinde itiraz etme

Ülkenin birinde bir şehir. O şehirde bir meydan… Meydanın kenarında bir inşaat… İbadethane inşaatı.

Proje hazırlanır, temeli atılır, duvarlar yükselir.

Titizlikle tamamlanır.

Günü gelince de hizmete açılır.

Kime ne?

İster kilise olur bu, ister havra.

İster cami, ister Budist tapınağı.

Ya da başka bir şey.

Ülkenin neye ihtiyacı varsa.

Kimseyi ilgilendirmez. Hiç kimseyi.

*

Fakat öyle değil.

O ülke Türkiye, o şehir İstanbul, o meydan Taksim olunca, her kafadan bir ses çıkıyor.

Nedense herkes kendinde itiraz etme hakkı buluveriyor.

Amerikalısı, Almanı, İngilizi, Fransızı…

Hollandalısı, İsraillisi, Yunanı…

*

Sizi ne ilgilendirir dediğimizde, küfretmişiz gibi karşılıyorlar.

Tasmalı tasmasız, içerideki bütün köpeklerini de salıveriyorlar.

Salyasını akıtıp, sivri dişlerini göstererek, üstümüze saldırmak üzere.

“Üç o yandan, beş bu yandan…

Bir de Keleş yaylasından…”

Sanki gidip onların en büyük şehirlerinin meydanlarına cami yapmışız.

Sanki onları o camilere sokmak için zorlamışız.

*

Paris’e gitsek, Eyfel Kulesi’ni minareye çevirsek.

Yanına da çelikten bir kubbe inşa edip heybetli bir cami yapsak, ancak bu kadar tepki gösterirlerdi.

Yok yok, korkmayın.

Böyle bir niyet taşımıyoruz.

Eyfel’iniz sizin olsun.

*

Çok çocuklu bir kadının çocuklarından birinin yaşı sorulunca, “Ne bileyim” demişti, “kim saydı onun yaşını?”

Onca iş güç arasında, senede bir defa yaş artırmak için titizlikle takip etmek, akılda tutmak gerekirmiş gibi.

Ya da doğduğu seneyi akılda tutacak ve içinde bulunduğu seneden çıkaracak.

Okula gitmiş değil ki, toplama çıkarma bilsin.

*

Biz o kadın gibi davranmıyoruz.

Az buçuk mürekkep yalamışlığımız var.

O yüzden, içinde bulunduğumuz seneden 1453’ü çıkardığımızda, İstanbul’un kaç yüz senedir bizde olduğunu hesap ediveriyoruz.

Sadece biz değil, o her gelişmeye itiraz eden zirzoplar da hesap ediyor.

Hem de bizden daha iyi farkındalar senelerin, ayların.

İstanbul’a göz dikmiş, fırsat kollayan ve ilk marazada işgal etmek için teyakkuzda hazır kıta bekleyenlere sorun, kaç ay, kaç saat geçtiğini bile söyleyiversin.

*

Fetih kutlamalarında da ısrarla o neticeyi tekrarlayıp duruyoruz.

Kaçıncı sene olduğunu vurgulamak şart mı?

Artık hiç kimse bizi bu şehirden ayıramaz.

Beş yüz sene daha geçse, on bin sene daha geçse bile.

Allah’ın izniyle kıyamete kadar buradayız.

Bağımsızlığımızın farkındayız ve istediğimiz yere, istediğimiz şekilde tasarrufta bulunabiliriz.

*

Hatırlatalım…

Fethin sembolü Ayasofya’yı daha yeni açtık.

Taksim’e cami yapmak, ancak bugünlere kaldı.

Tam bağımsız olduğumuzu yeni ispatladık.

Dobermanlara, Pitbullara, Kanişlere ağır gelse de.

#Paris
#Eyfel Kulesi
#Taksim Camii
#Ayasofya