Okuduğu fakülte hukuk olduğu için, önünde birkaç seçenek vardı. Hâkimlik, savcılık, avukatlık ya da hukuk danışmanlığı.
İlk ikisi devlet memuriyeti. Alacağı maaş belli.
Parayı sevdiğini bilenler, “Avukat mı olacaksın?” diye sordular ona.
Kesin bir dille reddetti.
“Hayır” dedi, “Avukat olmayı düşünmüyorum.”
Pek inandırıcı bulunmamıştı ama o net konuşuyordu.
Tekrar sorduklarında yine aynı şekilde cevap verdi.
“Avukatlık yapmak gibi bir niyetim yok. Hiç yok.”
*
Zaman geçti… Bizim eleman avukatlığa başladı.
“Ne demiştin, niçin caydın sözünden?” diyenlere “Hevesin bir an mıydı, yeminin yalan mıydı?” diye eşlik etti.
Makamına, usulüne uyarak hem de.
Onları şarkı söyleyenler olarak algıladığını gösterdi.
Fakat makul ve mantıklı bir cevap vermedi.
*
Gösterişli bir ofisi vardı artık.
Kocaman masası, heybetli koltuğu.
İlk davasını aldı.
Hevesle girdi.
İştahlıydı ama pek umutlu sayılmazdı. Maalesef kazanamadı.
Mesleğe yeni başlayan bir avukat için ilk davayı kaybetmek hiç de hoş bir şey değil elbette.
Neyse. Sonraki davalarda inşallah…
*
İkinci dava geldi.
Onu da kazanamadı.
Üçüncü, dördüncü, beşinci…
Hep aynı şekilde sonuçlandı.
Girdiği bütün davalardan yenik ayrılıyordu.
Hani, mahkemedeki duruşmalar ring olsa, ağzı yüzü dağılmış ayrılırdı her seferinde.
Güreşçi olsa, bu sefer de sırtı nasır tutardı.
*
İşin garip tarafı, davaları kazanamamasına rağmen, havasından geçilmiyordu.
Büyük ofisinin, gösterişli masasında oturmayı daha çok önemsiyordu sanki.
Koltuğunda dönüp durmasının keyfi başkaydı.
Hâline tavrına bakanlar, aldığı her davayı kazandığını zannedebilirdi.
Neşesini asla kaybetmiyor, caka satmaya devam ediyordu.
*
“Artık buna kimse dava getirmez” diyenler yanılmaktaydı.
Davalar da gelmeye devam etti.
Müvekkiller ve müvekkil adayları ona güveniyordu her nedense.
Herhâlde havasına aldanıyordu görenler.
Altıncı, yedinci, sekizinci davalar geldi.
Durum değişmedi. Her seferinde kaybetti. Ya da hiçbir seferinde kazanamadı.
*
Kazanamamak, kaderin çizdiği bir yol muydu?
Yeteneksizlik, beceriksizlik, iş bilememek gibi faktörlerden bahsedilebilir miydi?
Ona sorarsak, “ne münasebet” der, başka bir şey söylemeye gerek görmeden sırıtırdı.
Güzel sırıtıyordu.
Kazanamamak, umurunda değildi sanki. Önemli olan, onu bürosundan ayırmasınlar, yeter.
Oyundan maksat ütmek, çobanlıktan maksat hayvanları gütmektir.
Ancak onun ne oyundan, ne çobanlığın gereğinden haberi vardı.
Dokuzuncu, onuncu, on birinci ve sonraki aldığı davalar da aynı şekilde sonuçlandı.
Söylemeye gerek yok tabii ki, onları da kazanamadı.
Bundan sonrakiler için umudu var mıydı?
Neden olmasın?
Sorsak, adına ve şanına yaraşır şekilde konuşur: “Olabilir de olmayabilir de. Kazanırsam kazanırım, kazanamazsam kazanamam. Kazanamadıysam, kazanamamışım demektir.”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.