Kamuoyu araştırma şirketleri İyi Parti’nin yükselişte olduğunu söylüyordu.
İyi bir çizgi yakaladığına vurgu yapıyorlardı.
Salgın aylarında ilden ile gezerek halkla yakın temas içinde olduklarına dikkat çekiliyordu.
CHP’yi geçerek, ana muhalefet partisi olma yolunda ilerlemekteydi raporlara göre.
Ana muhalefet olmakla kalmasın, isterlerse tek başına iktidar olsun.
Burada altı çizilmesi gereken kelime: ‘istemek’.
Çünkü istemiyorlar. Cumhurbaşkanlığına adaylık söz konusu değil; hedef, olmayan başbakanlık.
İstemediklerini bir de küfürlerden anlıyoruz.
*
Lütfü Bey, şehit bacısına küfrederken kameralara yakalandı.
Önce inkâr yolunu seçti ama işe yaramadı.
Ardından bir özür videosu yayınladı, orada da genel başkanından bir kadın olması dolayısıyla özür diliyordu.
Genel başkan erkek olsaydı, o zaman ona da gerek duymayacaktı.
Bir kadın olan genel başkan da bu konuda konuşurken, okkalı küfürler, hakaretler savurdu.
İyi ile parti arasına bir takım sıfatlar yakıştıranların yeni bir terkiple çıkarak “İyi -küfreden- Parti” demeleri yakındır.
Hay aksi, geçmişiz bile.
*
Neredeyse her tarafta bu konu ele alınınca, İP’liler “Bize provokasyon yapıldı, komplo kuruldu” gibi açıklamalar yapmaya başladı.
Kimse kavrayamadı tabii. Anlayan olmadı ki kavrayan çıksın.
Nasıl yani? O küfürleri birileri mi sipariş etti?
Öyleyse kimler?
CHP yapmaz, HDP hiç uğraşmaz, MHP semtine uğramaz.
Açık söyleyin, sizi iktidar kanadı mı yönlendirdi?
Saçmalamanın da bir ölçüsü olsaydı keşke.
*
Canlı yayınlara katılan İyi Partili yöneticilerden inci taneleri gibi cümleler duyduk.
Kimi çok konuşuyor fakat bir şey söylemiyordu.
Kimi de başkalarını suçluyordu.
Yirmi dakika konuşup hiçbir şey söylememek de bir sanat türü olsa gerek.
Şu cümleleri de nasıl olduysa kulaklarımızla duyduk:
“Niçin bu kadar çok duruyorsunuz? Büyütmeyin. Siz İyi Partili değilsiniz. İyiliğimizi istemiyorsunuz.”
Hay Allah iyiliğinizi versin. Niye istemeyelim?
Dedik ya, isterseniz iktidar olun. Ama hiç yanaşmıyorsunuz ki. İlle başbakanlık. Vallahi ondan kalmadı.
*
Sonra, şöyle racon kesildi.
“Kimse bize rota çizemez, ne yapacağımızı söyleyemez…”
İyi… Kimse rota çizmesin, ne yapacağınız söylemesin.
O zaman gereğini siz yapın.
Böyle deyip yapılması gerekenden uzak durmak da bir siyaset anlayışı mıdır?
*
Lütfü Bey, yanlış yapmış ama sonra da özür dileyip bedelini ödemiş. Anlayış bu.
Tekrar edelim: En başta ettiği küfrü inkâr yoluna gitmesi var ki, düpedüz yalancılık.
Neymiş ödenen bedel? Hanimiş özür?
Göster bakayım amcana özrünü desek, ortaya sürülecek bir cümle yok.
Bedel dedikleri de Meclis Grup Başkan Vekilliği görevinden istifa etmek oluyor.
Eğer o istifayı ceza olarak göreceksek, farklı ceza alternatifleri sunalım.
İster aradan seçsinler, ister hepsini birden uygulasınlar…
- Belli bir süre hiç ağzını açmamak
- Yurt gezilerine bir ay boyunca katılmamak
- Grup toplantıları sırasında tek ayaküstünde durmak
- Çayı şekersiz içmek
- Ütüsüz pantolon giymek
- Ellerini devamlı cebinde tutmak
- Defterine yüz defa “Küfür ettiğim için şehit ailesinden özür dilerim” yazmak
- Yüz defa “Başta, küfrü inkâr ettiğim için yalancı olduğumu kabul ediyorum” yazmak
Vekilinki hallolur da liderinin söylediği çirkin ve yakışıksız sözler ne olacak? Sıkıntı orada.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.