Korkmuşlardır

Olmaz, yapamayız, otomobil üretmek bizim işimiz değil, biz ancak yabancı markaların montajını yapabiliriz… Kendi markamızı üretemeyiz.

Bu düşünce deri altına inmiş, iliklerine işlemiş. Tıptaki adı aşağılık kompleksi.

Yaparız diyenle dalga geçmek, yapmaya çalışanı engellemek hep bu kafanın işi.

“Hani fabrika nerede?” eleştirisinde bulunanlara Başkan Erdoğan, Gemlik’teki fabrikadan cevap verdi: “İşte burada.”

Biz bu sözü içimizden tamamladık: “Siz neredesiniz?”

Davet edildiler fakat katılmadılar. Aleyhinde o kadar söz söyledikten sonra, küçümseyip dalga geçmeye çalıştıktan sonra nasıl gelsinler ki? Hangi yüzle?

İnanın korkmuşlardır.

Ya Erdoğan konuşması sırasında, dev ekrandan bizim o olmaz dediğimiz, her fırsatta itiraz ettiğimiz görüntüleri yayınlarsa! Cümle âleme rezil oluruz.

Öyle bir şey olmazdı ama gel de ikna et.

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan zorlamasaydı, babayiğitlere destek vermeseydi, bu fabrika hayalden öte geçemezdi.

Düğün sonunda güveyin sırtını yumruklar gibi baskı yaptı, teşvik etti, itekledi, yol gösterdi, yer gösterdi.

Her aşamada aleyhinde konuşanların yüzü kızarmış mıdır?

Olanınki belki biraz pembeleşmiştir kuytu bir yerde.

*

Vatandaş bu durumdan memnun. Yerli ve millî otomobil herkesi heyecanlandırdı. Anketlere göre halkın yüzde 95’i olumlu karşılamış.

Yüzde beşlik kesim için yapacak bir şey yok.

Bildikleri yolda devam etsinler, ne isterse yesinler. Perhiz gerekmez.

Savunma sanayii, tarım, otomobil ya da başka bir şey, hangi konuda olursa olsun “yerli ve millî” sözünden hiç hoşlanmayanlar, küfre maruz kalmış gibi davrananlar için elden bir şey gelmez. Şifa Allah’tan.

*

Bunların bir de akıl vericileri var.

Seri üretimin başlamasına laf ediyor, dışarıya satamayacağımızı iddia ediyor, Almanların dev markalarıyla yatırım hacmi üzerinden mukayese ediyorlar vs.

Diyelim hepsi doğru… Dışarıya hiç satamayalım.

Üretilen Togg otomobiller, sadece yurt içinde kalsa, ne kadar dövizin yurt dışına gitmesini engeller?

Oturup bir hesap yapsa… Hayır, onu da beceremez.

Eleştirmek kolay. Yıkmak kolay. Kötülemek en kolayı bunlar için.

*

Devrim otomobilinde de aynı tavırdaydılar. Benzin konulmamış diye dalga geçmeyi vazife bilen basın mensupları daha sonra utanmış mıdır? Hiç sanmam. Üstlerine düşen neyse, onu efendice yerine getirdiler. Ne efendicesi yahu, elbette kölece. Efendiler ayrı. Onlar talimat verenler.

İnanır mısınız, bu üretilen Togg’lara da benzin koymadılar. Benzini mazotu geçtik, deposunu bile yapmamışlar.

Önden bakınca da farları Muhlis Bey’in bıyıklarına benziyor. Oğuz Aral’ın Gırgır’da çizdiği Muhlis Bey’in bıyıkları gibi ince, uzun, sarkık.

Niye diğer arabalar gibi yapmamışlar diyecek bir Yavlum Mithat çıkmaz mı aranızdan?

KIŞ SAATİ

Gün ışığından daha fazla yararlanmak, elektrikten tasarruf etmek gibi halis niyetlere dayalı olarak, mevsime göre saat uygulaması değişebiliyor. Her ülke kendine göre karar almakta serbest.

Yine bir haber dolaşıyor: Kış saati gelecek.

İyi, gelsin de…

Bizim demokrat amca o saati de kaybeder.

Amerika’da sekiz saat kaybettikten sonra, kış saati dediğin nedir ki!

TERS ASILAN MODERN RESİM

Soyut resimleriyle tanınan Hollandalı ressam Piet Mondrian’ın bir tablosu, 75 yıldır ters asılmaktaymış.

Bilmeden, yanlışlıkla, doğru sanılarak…

Kaç galeri dolaşmış, hepsinde aynı şekilde baş aşağı sergilenmiş.

Modern resmin öncülerinden olan ressamın tablosunun yanlış asıldığı, yeni fark edilmiş.

Nasıl olur, kimse anlamamış mı, hayret bir şey falan demenin âlemi yok. Resim dikey ve yatay çizgilerden oluşuyor. Kırmızı, sarı, mavi renkli çizgiler. Ağaç, insan, bina, hayvan, dağ gibi bir nesne bulunmadığı için ters asıldığı fark edilmiyor. Düz asılsa ne olur, yan asılsa ne çıkar?

Bizde de tam 72 yıldır ters asılan bir resim var, kimse düz asmayı başaramadı.

Arada, bir ressam (Fatma Nazlı) oğlu olan Bülent Bey tabloyu düzeltmeye çalıştı, hemen değiştirdiler eski hâline çevirdiler.