Bilinenler ve bilinmeyenler yan yana duruyor. “Seçimle gelen, seçimle gider.” Bu bilinen kural. Hem de temenni.
“Kasetle gelen, kasetle mi gider?” Bu ise meçhul.
Aynı tarzda devam edelim: “Yeşil yolda olan, yeşil yolda kalır.”
“Kapalı kapılar ardında verilen sözler, kapalı kapılar ardında mı kalır?”
Sanatçımızın yakında çıkabilecek bir kasetinden söz ediliyor ya... İnsanın aklına deli sorular geliyor.
*
“Sana söz, sana söz, sana da söz...” Herkese söz veriyor. Çiftçiye, işçiye, memura, emekliye, esnafa...
Keşke bu kadarla yetinseydi. Kese bol. Başkalarına da sözler vermiş. En önemli olan kısım da bu nokta maalesef. Bilinmiyor kime ne söz verdiği. Birazcık pırtlayan taraf var ama millet verilen sözlerin tamamından habersiz.
Açıkla diyenler var... Sırrı Sakık mesela. “Kapalı kapılar ardında verilen sözleri açıklayın” deyip hepimizi meraklandırdı. Ayrıca endişe duyduk tabii. Kemal Bey’i ise zora soktu o sözler. Sonra bir cümle daha sarf etti.
“Öcalan dâhil cezaevindeki tüm arkadaşlarımız için genel af çıkarılacak ve yurt dışında olanlar geri dönecek.”
Bir aydan fazla oldu, çıt yok Kemal Bey’de. Duymamış gibi yapıyor.
Kimi yaşlı kadınlar yolun karşısına geçerken, araba gelip gelmediğini kontrol etmekten çekinir ve sağa sola bakmadan dümdüz geçmeye çalışır. Bakmayınca araba gelmeyecek sanki.
Kemal Bey, köyden yıllar önce göç etmiş fakat şehir hayatına alışamamış yaşlı kadınlar gibi davranmasa iyi edecek.
“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; / Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.”
Yüz yıl önce böyleydi. Şimdi vaziyet biraz değişti.
“Siper et oy’unu, boz bu oyunu” desek yakışır. “Verdiğin oyla, dursun bu hayâsızca akın” desek de olur. Yüz yıl önce büyük savaşlar vardı. Mermiler havada uçuşuyor, hatta çarpışıyordu. Bombalar insanların yanıbaşına düşüyordu.
Bugünkü hayâsız akınlar, bir parça değişti. Hem devşirme kullanarak silah gücüyle saldırıyorlar, hem basın yoluyla. Ekonomik, kültürel ve siyasî tarafı da var ama en çok gözle görülen taraf medya araçları.
Avrupa ve ABD’nin gazeteleri, dergileri, televizyonları hücuma geçti.
Erdoğan gitsinmiş, gitmeliymiş, gidecekmiş.
Avuçlarınıza iyi bakın. Birkaç gün sonra hep beraber yalayacaksınız.
Ekmeğimizi paylaşırız, aşımızı paylaşırız. Vatanımızı kimseyle paylaşmayız. Sağcısıyla solcusuyla vatanı sevenler böyle düşünür, böyle konuşur.
Fakat şimdi solcunun da sağcının da hormonlusu çıktı. Domates biberdeki gibi.
Nerede o eski solcular?
“Tam bağımsız Türkiye”, “Kahrolsun Amerika” diyerek canını ortaya koyan...
Amerikan askerlerini Dolmabahçe’den denize döken gençler?
Nerede o eski Ülkücüler?
“Ne Amerika, ne Rusya, ne Çin, her şey Türkiye için”, “Kanımız aksa da Zafer İslâm’ın diyen” gençler?
Atatürk Havalimanı’nda miting için 12.600 görevli bulunuyordu. Bazı partilerin yaptığı mitinglerdeki katılım bunun altında. 15 otopark vardı, 15 de giriş. Manzara muhteşemdi. Bilhassa hava çekimleri. Reis ne dedi, hatırlayalım.
“14 Mayıs’ta emekliye sevk edeceklerimiz var.”
Kimi için müjde sayılır. Onlara bir anlamda EYT vurmuş olacak. Bazıları içinse GYT dense yeridir. “Geç Yaşta Tekaüt.”
Teknofest, gençleri nasıl çekiyor, hepimiz gördük. Akın akın geldiler, çalışmalar sergilendi. Takdirler tebrikler sunuldu.
Uçakları yakından görmek, heyecanı paylaşmak, ülkemiz adına umutla dolmak, fotoğraf çektirmek, dokunmak için onca zaman harcadılar.
Dokunmak dedik. Öyle diyen biri vardı değil mi? SİHA’lara dokunacağını söylüyordu. Gelseydi Teknofest’e... Selçuk Bayraktar izin verirdi. Sadece dokunması için değil, fotoğraf çektirmesine bile ses çıkarmazdı.
“Yu ken taş diz...” Elbette taşları dizebilirsiniz. Takoz olarak kullanmayın ve kendiniz de takoz olmayın yeter.
Sandık güvenliği hususunda Kemal Bey önemli bir açıklamada bulundu. “Her sandıkta birden fazla görevlimiz olacak. Bir buçuk yıldır bunun için çalışıyoruz.”
Aman bunu bir kenara not edin. Sonra mızıkçılığa yönelmesin kimse.
Her sandıkta görevli bulunacak. Çıkan sonuçlar merkeze bildirilecek. Hem YSK’ya iletilecek hem partilerin merkezlerine. Kimsenin hile hurda yapma imkânı yok. Herkesin elinde kayıtlar olacak, zabıtların fotoğrafları olacak. Bir oy bile şaşmaz.
Ülkü Ocakları’nın astığı “Verdiğin oy Mehmetçiğe kurşun olmasın” afişine Canan Hanım çok kızmış. Bir müjde verelim. Bir daha olmaz.
Sonraki seçime öyle bir afiş asılmayacaktır. Çünkü öyle bir uyarıya ihtiyaç kalmayacak.
Eşbaşkan konuşuyor: “Bu uçaklar bomba atacak. Ayıptır, günahtır, yazıktır. Türkiye halkının bombalara ihtiyacı yok. İnsanların ihtiyacı barış, kardeşlik...” Cart curt... Kim barış kardeşlik diyorsa, tersiyle meşgul.
Uçaklar leblebi mi atacaktı? ABD’nin sizinkilere TIR’larla gönderdiği leblebiyle kuru üzüm mü? Elli bin TIR mı oldu, yüz bin mi?
“Duyanlara, duymayanlara” meğer ne güzel şarkıymış.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.