Demokrasiyi önce kendi partine getir

04:0012/11/2021, Cuma
G: 11/11/2021, Perşembe
Mehmet Şeker

Bir zamanlar ‘demokrat’ kelimesinden hiç hoşlanmaz, köşe bucak kaçarlardı.Sebep, “Yeter Söz Milletin” sloganıyla seçim kazanan Demokrat Parti’ydi.Ecevit’in birkaç yıllık parantezi hariç, CHP 1950’den sonra iktidar yüzü görmedi.1946 seçimi “açık oy, gizli sayım” yöntemiyle yapılmasaydı, sandıktan hangi partinin birinci çıkacağını tahmin etmek zor değil.O arkadaşların demokratlığı bu kadardır.*“İsteyen parti kurabilir, şartları yerine getirince seçime de girebilir… Ama biz yetkililer olarak, sandıktan

Bir zamanlar ‘demokrat’ kelimesinden hiç hoşlanmaz, köşe bucak kaçarlardı.

Sebep, “Yeter Söz Milletin” sloganıyla seçim kazanan Demokrat Parti’ydi.

Ecevit’in birkaç yıllık parantezi hariç, CHP 1950’den sonra iktidar yüzü görmedi.

1946 seçimi “açık oy, gizli sayım” yöntemiyle yapılmasaydı, sandıktan hangi partinin birinci çıkacağını tahmin etmek zor değil.

O arkadaşların demokratlığı bu kadardır.

*

“İsteyen parti kurabilir, şartları yerine getirince seçime de girebilir… Ama biz yetkililer olarak, sandıktan çıkan oyları içerideki odaya geçer, kendi kafamıza göre sayarız. Gizlice…”

Çünkü kanun böyle.

Bilin bakalım o kanunu kim yazmış, kim oylamış?

O kanunun geçtiği Meclis, baştan sona hangi partinin vekilleriyle doluymuş?

*

Burada, Ecevit’in CHP’den güç bela ayrıldıktan sonra kurduğu partinin adını da hatırlamak gerekir.

Demokratik Sol Parti.

Taklit maksadıyla değil, o vurgunun önemini ve gereğini en iyi bilenlerdendi.

*

Aradan yıllar geçti. Bugün, Allah eksikliğini göstermesin, bir “demokrat amcamız” var.

Gençlerin kendisini öyle görmesini istiyor: “Ben sizin demokrat amcanızım.”

“Yaşasın” diye haykırıyor gençler de hep bir ağızdan… “Size amca diyebilir miyiz?”

*

Demokrat amca, bir söz daha verdi önceki gün.

Ülkeye demokrasi getirecekmiş. Helal olsun… Bravo… Yaşa… Var ol…

Diyelim ki öyle bir ihtiyaç içindeyiz. Bir yiğit de çıkmış meydana, getireceğim diyor.

İyi ama önce kendi partisine demokrasi getirmesi gerekmez mi?

*

İnandırıcılık sıfır… Neden sıfır, anlatalım.

Bir bardağa su dolduramadan, koca bir fıçıyı suyla doldurmak mümkün mü?

Muharrem İnce nasıl püskürtüldü?

Kurultay için imza veren delegeler, hangi yöntemle Viyana’dan dönen yeniçerilere dönüştürüldü?

İnce niye gidip başka bir parti kurdu?

Mustafa Sarıgül nereden ayrıldı da kendine başka bir yol çizdi?

Demokrasi bu tablonun neresinde?

Demokratlık, o amcaya bir tulum gibi giydirilse, sırtında tutamaz.

ADAYLIĞIMI AÇIKLARSAM

Kemal Bey, “adaylığımı açıklarsam ittifak darmadağın olur” diye önemli bir gerçeği dile getirdi.

Samimiyetine, açık sözlülüğüne gurban.

(O nasıl bir ittifaktır ki aday açıklanınca darmadağın oluyor?)

Terörist örgütün tepesindekilerden biri, tezkereye hayır oyu verdikleri için CHP’ye teşekkür ederken, aynı şekilde samimi ve açık sözlüydü.

(O nasıl bir partidir ki teröristin takdirini teşekkürünü alıp kabul ediyor?)

İyi Partili Lütfü Efendi de şehidin bacısına küfrederken öyleydi.

(O nasıl bir milliyetçiliktir?)

Öte tarafta bir dingildek turizmci, arada kaynar zannıyla, 10 Kasım’da ümmete hakaret ederken de… (Buna soru gerekmez.)

SIRPLARIN YAPTIĞI SOYKIRIM

Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Zeljko Komsic, röportaj sırasında Srebrenitsa’daki soykırımdan bahsedince, Sırp muhabir itiraz etti.

“Soykırım değil, korkunç bir suç bence.”

Komsic soykırım tanımlamasında ısrar edip, uluslar arası mahkeme kararında da o şekilde geçtiğini söyleyince, muhabir inadını sürdürdü.

Bunun üzerine Komsic ayağa kalktı, yakasındaki mikrofonu çıkardı ve “O zaman röportaj yapacak başka birini bulmanız gerek” deyip salonu terk etti.

Biz de o sahneyi görünce ayağa kalktık, alkışladık.

Eğer Srebrenitsa’da Sırpların yaptığı soykırım değilse, dünyada hiçbir yerde soykırım olmamıştır.

Aradan otuz yıl değil, yüz otuz yıl da geçse, Sırp kafasına soykırımı kabul ettirmek mümkün değil.

Ne mahkeme kararı dinler, ne yapılanları görür.

#Demokrat Parti
#CHP
#Ecevit
#Bosna Hersek