TBMM’nin açılış günü 1 Ekim sabahı Ankara’nın orta yeri Kızılay’da bomba sesi duyuldu. Ardından silah sesleri.
Hedef İçişleri Bakanlığı idi. İki polis yaralandı. Teröristin biri üzerindeki bombayı patlattı, havaya uçtu. Diğerini polisler vurdu.
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşma metinlerine ikişer paragraf ekledi.
Erdoğan’ın “Kulaklardan hiç eksik olmasın” dediği “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözünü, bir şarkıdan ibaret zanneden kimse yoktur herhâlde.
*
Saldırının pazar günü sabah saatlerinde yapılması, ayrı bir anlam taşıyor olsa gerek. Terör örgütü, kalabalığın olmadığı vakti seçerek, ne kadar iyi niyetli (!) olduğunu göstermek istedi belki.
Saldırının asıl hedefi iki polisi yaralamak ve Meclis açılış törenindeki konuşmaların metninde bir değişiklik yaptırmak değildir. Muhakkak bir mesaj vardır.
Yakında İçişleri veya Savunma Bakanlığı camından içeri atılan taşa sarılı bir kâğıtta şunlar yazacak muhtemelen:
“Gördünüz, ne kadar insancılız. Pek çok sivilin öleceği bir zamanda da saldırabilirdik. Niyetimiz sadece bir uyarıda bulunmak ve yapmayı düşündüğünüz sınır ötesi operasyondan vazgeçmenizi sağlamak.”
*
Tükenişe geçmiş terör örgütünün bu tür yakarışlarının bir karşılığı, bir anlamı, bir kıymeti olmaz.
Yakarış kelimesine takılmayın.
Terör örgütünün yakarışı da böyle olur tabii, adam öldürerek, polise saldırarak, kendi elemanlarını patlatarak, havaya uçurarak.
Arabasını gasp ettikleri kişiyi de öldürmüşler. Aracını istediklerinde direndiyse, “Ben kendimi patlatacağım, sen ne diyorsun?” düşüncesiyle basmıştır kurşunu gözü dönmüş terörist.
*
Şimdi burada Cumhurbaşkanı’nın sözünü tekrar etme gereği var mı?
Artık içeride olduğu kadar dışarıda da herkes biliyor o şarkıyı.
ABD’li komutanların gide gele yol etmesi de kurtarmaz. O harekât mutlaka yapılacak. Sadece, hangi gece ve tam olarak hangi noktaya yapılacağı belli değil. Orası da sürpriz olsun. Ansızın olacağı kesin.
Haset erbabı, payına düşenle yetinsin.
İsveç’te bir kişi daha, aklınca, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı protesto etti. Daha önce de Kur’an-ı Kerim yakmıştı aynı kişi. Resmî makamlardan izin alıyor, sonra çakmağı çakıyor. Her ne yakacaksa tutuşturuyor.
Sonrası da rutin, öncesi gibi. Çevredekilerden alkış, değerli dost ve müttefiklerimizden destek, Türkiye’den kınama.
“İstediğim tam olarak buydu” dedi o protestocu. İsveç’in NATO’ya girmesine karşı olduğunu ve bu yüzden böyle bir eylem yaptığını söyledi.
E biz de karşıyız. Niye yakıyorsun Erdoğan’a benzettiğin oyuncağı? Öp de başına koy.
Ters manyel, düz manyel uğraşma.
Paris’in başı dertten kurtulmuyor. Ya protestocuların gösterileri, sokak çatışmaları ya hayvan saldırıları.
Tam fare istilasını savuşturduk derken şimdi de tahtakurusu alarmı çıktı.
Hem de 2024 Olimpiyat için kolları sıvamışlarken.
Tahtakuruları evleri sarınca, insanlar sokaklara taştı.
Artık tahtakurusu denilince aklımıza Paris gelecek. Paris denilince tahtakurusu. Hattâ, Makron.
Sırp Cumhurbaşkanı, sınırına askerî yığınak yaptığı Kosova’yı ömrü billah tanımayacaklarını söylüyor.
Arkadaş, böyle komşuluk olur mu?
Önce tanıyacaksın, sonra anlaşacaksın. Yoksa rahat oturamazsın. Kavga edeceksen bile tanıman şart. Sıkıntı varsa, biz gelip tanıştıralım. “Sırbistan, aha bu Kosova! Kosova, bu da Sırbistan!”
Bu seneki Erdal Öz Edebiyat Ödülü Füruzan’a verildi.
Çok daha önceden verilmesini beklerdim.
Her satırıyla, her cümlesiyle hak edilmiştir.
İsrail’de fanatikler sokakta başı açık bir kadına saldırdı.
Soru, değerli arkadaşımız Kâmil Uğur Yaralı’dan: “İsrail, İran olur mu?”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.