Bastığın yerleri halı diyerek geçme tanı

04:004/04/2023, Salı
G: 4/04/2023, Salı
Mehmet Şeker

Özür dilemek erdemdir. Böyle biliriz. İnsan hatasının farkına varınca özür diler, mesele kalmaz. Affı mümkün olmayan konuları hariç tutalım. Hangi konu var ki affı mümkün olmasın demeye güç yetmez. Bir anda insanın başına geliverir. Belki sözü bile bitmeden. Aman dikkat! Kemal Bey seccadeye basmış. Fotoğraf çekmişler. Çekilen pek çok fotoğraf arasından bir ikisini seçip servis etmişler. Herkes görmüş. Fakat aksiliğe bakın. Biz de bakalım. Herkes denen kitle, o fotoğrafa bakınca bir de ne görsün?

Özür dilemek erdemdir. Böyle biliriz. İnsan hatasının farkına varınca özür diler, mesele kalmaz. Affı mümkün olmayan konuları hariç tutalım.

Hangi konu var ki affı mümkün olmasın demeye güç yetmez. Bir anda insanın başına geliverir. Belki sözü bile bitmeden. Aman dikkat!

Kemal Bey seccadeye basmış. Fotoğraf çekmişler. Çekilen pek çok fotoğraf arasından bir ikisini seçip servis etmişler.

Herkes görmüş. Fakat aksiliğe bakın. Biz de bakalım. Herkes denen kitle, o fotoğrafa bakınca bir de ne görsün?

Kemal Bey ayakkabılarıyla seccade üstüne çıkmış. Dedik ya aksilik işte. Dalgınlık. Farkındasızlık. Neredeyse bütün siyasetçilerin ağzında yer bulmuş farkındalığın tam tersi.

Pek çok kişi normal karşılamış. Bu işte bir sakınca görmemiş. Halıdır halı deyip geçmiş.

Pek çok kişi ise normal karşılamamış. Bu işte bir iki sakınca görmüş. Halı deyip geçilmez demiş.

İkinci grup pek çok kişi daha kalabalık olduğu için, bu filmin başrolündeki kişi olan Kemal Bey, özür dilemiş. Üzgün olduğunu söylemiş. Görmedim, fark etmedim falan demiş.

O zaman konu kapanmıştır.

Zaten seccade dediğin, kutsal bir şey de değilmiş.

O nasıl bir metre karelik halı veya halımsı parça ise, başörtüsü de bir metrelik kumaştı.

Daha nice kutsal olmayan şeylerimiz var. Tek tek tespit edilse yeridir.

Onlar da sırası geldiğinde devreye girer, gündemdeki yerini alır.

Sırası gelenle tanışılır. Gafı mafı yapılır, potu motu kırılır. Sonra özür dilenir.

Özür ile erdem kazanılır.

Erdemle tanışmak güzeldir.

Yine de bir hatırlatma yapmakta fayda görüyoruz.

Şöyle diyelim:

Bastığın yerleri toprak… Hayır o başkaydı. Baştan alalım.

“Bastığın yerleri halı diyerek geçme tanı

Düşün üstünde binlerce namaz kılan Müslümanı…”

*

Kemal Bey adına hayıflanmak bize düşer mi bilmem. Yine de belirtelim.

Keşke daha önce tanışmak mümkün olsaydı erdem olan özür dilemeyle.

Yüzlerce pot kırıldığında. Yanlış yunluş sözler söylendiğinde.

“Sönmez bu şafaklarda yüzen alçak” dediğinde mesela.

“Suriye’de bizim ne işimiz var? Bizim Suriye’de ne işimiz var? Ne işimiz var bizim Suriye’de?” dediğinde mesela…

Ama o zamanlar Cumhurbaşkanlığı seçimi pek uzaktı. Yakın zamanda adaylık görünmüyordu. Ne gerek var idi? Edi ile büdü ne güzel yaşayıp gidiyordu.

Affedin, şimdi bütün potları, bütün gafları sayamayız. Aşırı can sıkıcı olur. Yerimiz de yetmez zaten.

Bildiğimiz, günde üç beş tanesini devirmekte olduğuydu çamların. Bilmediğimiz çamların devrilmesiyle ilgili yorum yapıp fikir yürütemeyiz. Çok olduğunu bilmek görmek duymak yeter. Çoktu hakikaten. O çoka bir tane daha eklenecekti ki özür geldi. Ne güzel.

Üstüne gitmeye gerek yok.

Neyse diyelim geçelim, güzel mısralara bakalım. Müştehir Karakaya, candan geçmiş cânâna sesleniyor:

“bir adım yaklaşmak sana

vurdu beni her yandan

sıkılmış bir yumruktum bir doğu ikliminde

bir sıcak rüzgâr vurdu bozbulanık bir ege

züleyha beklerken ben, can dedin, aşkla yandım

içimi acıtan nehir gibisin

ruh tarlamı sel gibi silip süpürdün…”

#Kemal Kılıçdaroğlu
#Seccade
#Mehmet Şeker