Gezi davasından hiç haberimiz olmasa…
Mesele üç beş tane ağaç mıymış, ağaçların yanında açan boynu bükük birkaç çiçek miymiş yoksa hükümet devirmek miymiş bilmesek.
Taksim Meydanı’nda günler boyunca olan bitene dakika dakika şahitliğimizi rafa kaldırsak.
O günleri hafızamızdan silsek.
Uzaydan dün gelmiş gibi davransak.
Yargılama süreci hakkında zırcahil olsak.
Bu konuda yazılanları çizilenleri görmemiş, konuşulanlarla ilgili bir cümle bile duymamış olsak.
*
Yok artık diyeceksiniz belki.
Fakat bu kadar da değil.
Varsaymanın sınırı mı olur?
Elbette devamı var.
*
Kavala’yı tanımasak.
Diğer sanıkların adını bile duymasak.
Soros denilince aklımıza Saros Körfezi gelse de tashih var sansak.
Yabancı kanalların olaylar başlamadan önce, her ne hikmetse, Taksim’e kamp kurmalarını yok saysak.
Sadece son bir haftada yaşananları veri olarak ele alsak.
*
Yani…
Gezi davası hakkındaki mahkeme kararı üzerine Almanya’nın tepkisini görsek ve büyükelçimizi çağırıp “şöyle şöyle yapın” deyişlerini göz önünde bulundursak.
Kemal Bey’in çıkışını üstüne eklesek.
Rahatlıkla diyebiliriz ki karar çok isabetlidir.
*
Almanya kim ki bize diskur çekiyor, aklınca azarlayıp hizaya sokmaya yelteniyor?
Mahkemelerimizin kararına karışma hakkını nereden alıyorlar?
Hangi mantıkla yol tayin ediyorlar?
Kaldı ki bu kararın temyizden dönme ihtimali de var.
Onaylanacağı kesin değil.
Ya tuzlu bulunur da dönerse?
Biraz su katılabilir pekâlâ.
O zaman Almancıklar memnun mu olacak?
Biz müdahale ettik de korkuttuk mu diyecekler?
Ya ters teperse?
O taktirde zarar vermiş olmazlar mı?
*
Ne Alman’ın, ne İngiliz’in, ne Fransız’ın haddidir bu konuda lâf söylemek.
Hiç kimsenin üstüne vazife değil.
Haddini aşana ağzının payı verilir.
Nitekim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu gereğini yerine getirdi.
Ne dedi Çavuşoğlu?
“Alman Büyükelçisi’ni çağırdık bakanlığımıza, hadlerini bildirdik. Bizim iç işlerimize karışamazsınız. Yani Almanya olarak benim iç işlerime karışamazsın, haddini bileceksin. Aynı şekilde Alman Büyükelçi’ye de Türk iç siyasetine müdahale etmemesi gerektiğini hatırlattık.”
*
Ardından şöyle söyledi:
“Türkiye’yi küçük göstermeye çalışmak ne olursa olsun, kim olursa olsun, yani özellikle muhalefet için söylüyorum, bu Türkiye’ye yakışan bir tavır değildir. Haksızlıktır, kendi milletini, ülkesini hor görmeye çalışmak doğru bir yaklaşım değildir. Başkalarına şikâyet etmek doğru bir yaklaşım değildir.”
*
Görüldüğü üzere gayet açık, gayet net.
Peki, anlaşılmış mıdır?
Hiç sanmam.
Yine benzer bir durum yaşansa, aynı densiz tavırla bir daha karşımıza çıkarlar.
Çünkü kafa başka türlü çalışıyor, gözleri başka türlü görüyor.
Aslında son derece iyi biliyorlar da anlamamış gibi davranıyorlar.
“Bir şansımızı deneyelim bakalım, ne kaybederiz” hesabı.
*
Onlar öyle de, berikine ne demeli?
Ona da bir yerden Almanlık bulaşmış olmasın?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.