Zülfü Livaneli’nin siyasetten elini eteğini çektiğini, karlı kayın ormanlarında yürüyüşler yapıp, güneş topladığını düşünenler, içinde nasıl bir canavar beslediğini son mülâkatında söyledikleriyle fark etmiş olmalı.
Son aylardaki kampanya ile başlangıç vuruşu yapılan, Türkiye’ye yeni bir elbise giydirme çabaları, belli ki Livaneli’yi de heyecanlandırmış.
Gazeteduvar isimli internet sitesine verdiği mülakatta Bülent Ecevit’i mezarından çıkarıp tekrar gömmesi, aynısını Deniz Baykal’a tekerlekli sandalye ile tutunduğu hayattayken yapması, böyle bir misyonun ürünü gibi duruyor.
Bu, bana göre kıymetli bir mülâkat yalnız.
Şu bakımdan kıymetli:
Türkiye’ye son dönemde yeni bir psikolojik harekâtla giydirilmek istenen elbisenin, nasıl bir elbise olduğunu anlamanıza yardımcı olabilecek türden bir mülâkat.
Livaneli’nin uhdesine almaya çalıştığı misyon dediğimiz şey bu.
Ya da kendisi bu işe talip olmuş.
Bu durumda, Livaneli’nin Kasım 2014’te kaleme aldığı yazı üzerinde daha fazla düşünmek, daha fazla önem taşır hale gelmiş oluyor.
Yazı, 3 Kasım 2014’te, yani Ak Parti’nin iktidara gelişinin 12’inci yıldönümünde yayınlanmıştı.
İlk defa bir cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği 2014 Ağustos seçimlerinin atmosferi içerisinde.
Livaneli o yazısında, Tayyip Erdoğan’ı da bir kenara bırakıp, doğrudan halka dönük suçlamalarda bulunuyor.
Marksist ağzıyla, (Son mülâkatında kendisi “Ben Marksist çizgiden gelen, bunu hayatıma rehber etmiş bir insanım” dediği için böyle diyoruz) Erdoğan’a oy veren kitleleri aşağılıyor, hakaretler savuruyor.
Bu korkunç tanımların devamında küçük bir geri adım gibi gözüken bir cümle geliyor:
Livaneli’nin o günkü yazısından bu 40 milyon dolayında olduğunu tahmin ettiği kitleye ne yapılması gerektiğine dair nasıl bir fikre sahip olduğunu öğrenemiyoruz.
O konudaki fikrini kendisine saklamış.
Çin’in Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türklerine karşı uyguladığı, ‘toplama kampları’ projesi aklının bir köşesinden geçiyor mudur acaba?
Yoksa, bu ‘lümpen proletarya’ daha fazlasını da mı hak etmektedir?
Hayır, sanmıyorum.
En iyisi kendisi söylesin kendi fikrini.
Suriye’de Esed’in yaptığını öneriyor olabilir mi?
20 milyonluk Suriye’nin yarısı boşalmışsa, Türkiye için 40 milyon, yine aynı orana, yani nüfusun yarısına tekabül etmiyor mu?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.