Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan randevu talep etmesi, Erdoğan’ın bu talebi sıcak bir şekilde karşılaması ve iki isim arasındaki görüşmenin 2 saat 15 dakika kadar sürmesi, siyasette yeni bir dalgalanmaya yol açtı.
Şimdi kanepe meselesini geçip gerçek gündem üzerinden ilerleyelim.
Sorularımız şunlar:
Bu sorulara cevap aramaya geçmeden önce, Türkiye’nin yoğun ve karmaşık gündemi arasında fark edilmemiş olabilecek birkaç hatırlatmada bulunalım.
Malum olunduğu üzere, Saadet Partisi’ne özgü bir mekanizma olan ve zamanında Erbakan Hoca’nın siyaseten yasaklı olduğu dönemlerde, bu yasakları aşması için tesis edilen Yüksek İstişare Kurulu’nun başkanlığını, vefat ettiği 1 Ekim tarihine kadar Oğuzhan Asiltürk yürütüyordu.
Asiltürk aynı zamanda Erbakan’ın vefatından sonra, Milli Görüş hareketinin liderliğini de kendi uhdesine almıştı.
Peki, şimdi ne oldu?
Asiltürk’ün vefatından çok kısa bir süre sonra, Yüksek İstişare Kurulu Başkanlığı için seçim yapıldı ve bu kurulun başkanlığına da Temel Bey getirildi.
Yani, orada artık ikili bir yapı, ya da ayrışma durumu da söz konusu değil.
Bu şekilde Temel Bey, Oğuzhan Bey’in hayattayken aleni şekilde dillendirdiği, AK Parti’ye karşı sert söylemi yüzünden Saadet Partisi’nin de marjinal bir parti olarak kaldığı yönündeki eleştirilerinden kurtulmuş oldu.
Bu cümleyi özellikle kurdum çünkü Karamollaoğlu’nun Erdoğan’la diyalog kanalı açarak yeni bir manevra yapmasının yine böyle bir bağlamla ilişkili olduğunu tahmin ediyorum.
Asiltürk’ün Cumhur İttifakı ile yakınlaşma girişiminin olduğu günlerde nabzını yokladığım Saadet Partisi çevrelerinden, parti içinde iki türlü eğilim olduğu, bir tarafta AK Parti ve Erdoğan’la işbirliğine hiçbir şekilde yanaşmak istemeyenlerin, diğer tarafta ise partinin kazanımlarını hesaba katarak buna yeşil ışık yakabilecek durumda olanların bulunduğunu duymuştum.
Ama Asiltürk’ün temsil ettiği ‘Milli Görüş’ refleksinin parti yönetimine dönük asıl eleştirisi, AK Parti tabanı ile Saadet Partisi tabanı arasındaki fikri ve inançlara dayalı yakınlığın parti söylemine yansıtılmamasına dönük olmuştu.
Bu doğru mu?
Evet, doğru.
Oğuzhan Asiltürk hayattayken tam da buna itiraz ediyordu zaten.
Bu üslup nedeniyle Saadet Partisi’nin büyüyemediğinden şikâyet ediyordu.
Bu durumda, Karamollaoğlu’nun bu girişimini anlamlandırmak için yürüttüğümüz fikir egzersizi bizi şöyle bir yere çıkartıyor:
“Bakınız Oğuzhan Bey artık hayatta değil ama görüşlerini ben yine de dikkate almaya devam ediyorum” demiş oluyor.
Dolayısıyla bu girişimi, Saadet Partisi’nin Millet İttifakı’ndan koparak Cumhur İttifakı’na yöneldiği biçiminde değerlendirmek için vakit henüz çok erken.
Bu girişimler özlü bir yönelimin başlangıç anı mı olacak?
Yoksa görüntüden ibaret mi kalacak?
Şimdiye kadar aldığı tutuma bakılacak olursa, Karamollaoğlu’nun Cumhur İttifakı’na yönelmek üzere böyle bir başlangıç yaptığını düşünmek şu an için akla yatkın bir ihtimal gibi durmuyor.
Ama her durumda böyle bir diyalog kanalının açılmış olması da önem taşıyor.
Erdoğan, bu yılın başında Asiltürk görüşmesiyle araladığı kapıyı belli ki açık tutmak istiyor.
Saadet Partisi’nin de aynı niyette olup olmadığı, seçim döneminde daha iyi anlaşılabilecek.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.