İsrail’in Filistin davasını tarihe gömme, Kudüs’ü Yahudi kenti haline dönüştürme girişimleri

04:0012/05/2021, Çarşamba
G: 12/05/2021, Çarşamba
Mehmet Acet

Birkaç yıl önce bir mecliste, Kudüs’te uzun yıllar Türkiye adına diplomatik misyon yürüten bir isimden şöyle şeyler dinlemiştik:-Kudüs’teki Filistinlileri boğazı sıkılı tutulan bir tavuğa benzetiyorum. Filistinliler gururu olan bir toplum.-Doğumdan ölene kadar işgali her gün yaşıyorlar. Bir ailenin bebeği mi doğdu, kaydettirmek için erkenden gidip uzun kuyruklar oluşturmak zorunda. Mezarlıklarda alanlar daraltılmış durumda. Ciddi bir mezarlık zorunu var.(Yani, öldüğün zaman nereye gömüleceğini bile

Birkaç yıl önce bir mecliste, Kudüs’te uzun yıllar Türkiye adına diplomatik misyon yürüten bir isimden şöyle şeyler dinlemiştik:

-Kudüs’teki Filistinlileri boğazı sıkılı tutulan bir tavuğa benzetiyorum. Filistinliler gururu olan bir toplum.
-Doğumdan ölene kadar işgali her gün yaşıyorlar. Bir ailenin bebeği mi doğdu, kaydettirmek için erkenden gidip uzun kuyruklar oluşturmak zorunda. Mezarlıklarda alanlar daraltılmış durumda. Ciddi bir mezarlık zorunu var.
(Yani, öldüğün zaman nereye gömüleceğini bile önceden bilemiyorsun. M.A)

Dikkat etmiş olmalısınız.

Doğumdan ölüme kadar işgali yaşamak ifadesinin içini doldurmak için bu örnekler veriliyor. Arada geçen bir ömür boyunca yaşananları gün be gün siz düşünün artık.

O konuşmasında
“Filistin toprakları İsviçre peyniri gibi delik deşik”
demişti aynı isim.

Bu sözü işitince, birkaç sene evvelinde Türkiye’den bir bakanla birlikte Ramallah’a gittiğimizde gördüğümüz, delik deşik edilen o toprakların haritası gözümün önüne geldi.

NETANYAHU HİTLER’İN POLONYA GENEL VALİSİ GİBİ DAVRANIYOR
Hitler’in İkinci Dünya Savaşı sırasında işgal edilen Polonya’ya genel vali olarak atadığı Hans Frank isimli Nazi Subayı,
“Polonya halkı üzerinde ölüm ve yaşam hakkını elimde tutuyorum”
diyordu.

O dönemde Polonya halkının zayıflığı o adamı bu kadar pervasızlaştırabilmişti.

Benzeri bir durum günümüzün Filistin’i için geçerli değil mi?

İçinden geçtiğimiz günlerde Benjamin Netanyahu çıkıp,
“Filistin halkı üzerinde ölüm ve yaşam hakkını elimizde tutuyoruz”
dese, bu durum, fiilen yürüttükleri eylemlerle ters düşüyor denebilir mi?
FİLİSTİN DAVASINI TASFİYE GİRİŞİMİ
Son yıllarda ortaya çıkan gelişmelerle birlikte, Filistinlilerin
‘haklı olmak’
dışında bir güçleri kalmadı.

Trump döneminde ABD, İsrail’in bugünkü barbarlığına yol veren bir kararla başkenti Kudüs’e taşıdı.

Birleşik Arap Emirlikleri’nin başını çektiği bir grup Arap ülkesi, İsrail’le ilişkiler normalleştirmek için Filistin davasını satmaktan geri durmadılar.

Dün Habertürk yayınında Mehmet Akif Ersoy’un sorularını cevaplandıran Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın bu ülkelere çağrıda bulunarak
“İsrail’le bir şey yapacaksanız, Filistinlilerin haklarını koruyacak adımları da atmanız gerekir”
dedi.

Halbuki onlar ne yaptılar?

Tam tersini yaptılar.

İsrail’le normalleşme adımlarını atarken, bu normalleşmenin önünde engel olarak gördükleri Filistinlileri bir dövmedikleri kaldı.

İSRAİL KUDÜS’Ü YAHUDİLEŞTİRME PROJESİNE HIZ VERMEK İSTİYOR. BU ZORBALIĞIN SEBEBİ BU

Peki, bütün bu yaşananların anlamı nedir?

İsrail’in Filistin davasını tarihe gömme ve Kudüs’ü bütünüyle bir Yahudi kenti haline getirme projesinin ayak seslerini işitiyor olmalı herkes.

Kudüs, 7 Mayıs’ta yatsı namazı sırasında ortaya çıkan İsrail saldırısı ile Türkiye ve dünya gündemine geldi ama öncesinde bu kanlı olaylar zaten “
Geliyorum
” diyordu.

Belli ki, Kudüs’teki Müslümanlara hayatı zindan etmek için, Ramazan ayı bilerek tercih edilmişti.

Başka zaman, Ortadoğu’da işleyen tek demokrasi biziz, farklı inançları kolluyoruz, bütün dinlerin sembollerine saygı gösteriyoruz diye caka satan, Batı’da bu laflar üzerinden prestij devşiren kendileri değilmiş gibi sanki.

Fanatik bir Yahudi’nin Filistinli bir ailenin kapısına dayanıp, ailenin elinden o evi zorla alma niyetini açıkça belli etmesi,
“Burası senin değil, bizim evimiz”
diye kendisini ikna etmeye çalışan Filistinli genç kadına büyük bir pişkinlikle
“Evinizi ben almazsam başkası alacak”
dediği görüntüyü izlemiş olmalısınız.
Filistinlilerin doğrudan ‘
gururunu
’ hedef alan, aşağılayan başka gelişmeler de oldu son zamanlarda.

Mesela, Mescid-i Aksa’ya giden Müslümanların üzerlerine panzerlerden lağım sularının boşaltılması gibi.

TÜRKİYE FİLİSTİN HALKININ YANINDA OLDUĞUNU YİNE GÖSTERİYOR
2009’da Davos’taki
‘One minute’
olayı patladığında, bir Yunan televizyonunda spiker olayı,
“Türkiye Başbakanı Erdoğan, şu gezegende herkesin söylemek isteyip de söyleyemediği şeyi söyledi”
cümlesiyle duyurmuştu.

O günden bu yana, ‘One minute’u bundan daha iyi anlatan bir cümle kuruldu mu bilmiyorum.

Filistinlilerin haklılığına, İsrail’in zorbalığına karşı dünyada güçlü şekilde ses veren ender ülkeler arasında kaldık.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, çeşitli ülkelerin liderleriyle görüşmeler yaparak, Kudüs, Mescid-i Aksa ve Filistin konusunda ortak bir duyarlılık geliştirmeye çalışıyor.

Böyle bir çabaya ön ayak olması beklenebilecek başka bazı ülkelerin sessizliği ya da çaresizliği ise gözlerden kaçmıyor.

Irak, Suriye parçalanmış durumda. Körfez’deki son duruma dair yukarıda küçük bir özet geçtik.

Mısır’ın, Lübnan’ın, hatta İran’ın ne kadar mecali var, tartışılır.

Ama bir de şu var:

Yeryüzünde yaşayan herkes birden insanlığını bütünüyle yitirmediği sürece, Filistin meselesi vicdanlarda yara olarak kaldığı sürece, İsrail de rahat yüzü göremeyecektir.

#İsrail
#Filistin
#Kudüs
#Yahudi
#Siyonist