Cumhuriyet Halk Partisi’nde Kemal Kılıçdaroğlu yönetimi, HDP ile ilişkiler konusunda bugüne kadar tabanın bir bölümünden tepki gelir korkusuyla, yarı açık yarı kapalı bir ilişki yürütüyordu.
Daha doğrusu görüşüyorlar ama resim vermekten korkuyorlardı.
En son, HDP heyetinin CHP ziyaretinde bu böyle olmuştu örneğin.
İçeride görüşmüşler, ancak birlikte fotoğraf çekilip kamuoyuna servis etmekten uzak durmuşlardı.
HDP cenahı ise, bu durumdan elbette rahatsızdı ve son dönemde bu rahatsızlığı sözcüleri üzerinden daha net iletmeye başladı.
Ve çok temel bir konuda istedikleri sonucu almayı başardılar.
Irak ve Suriye’ye asker gönderme tezkeresinin uzatılması için yapılan oylamayı kast ediyorum.
Bugüne kadar, bu iki ülkeye sınır ötesi operasyon yapılmasına imkân veren tezkerelerin hepsinde CHP “Evet” oyu kullanmıştı.
Parti yönetimi bundan dolayı çok mutlu değildi tabi.
Kılıçdaroğlu, iki yıl önceki tezkere sırasında, “İçimiz yana yana evet oyu vereceğiz” demişti.
Ölümle sıtma arasında bir tercih yapmaya zorlanıyor bu kesim.
O gözle bakınca, ölüm, AK Parti iktidarının devamı; sıtma ise, HDP ile işbirliği yapma zorunluğu anlamına geliyor.
Asıl gerekçe acaba HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın 10 gün önce yaptığı açıklama olabilir mi?
Sancar, tezkere konusunda muhalefet, özellikle ana muhalefete, yani CHP’ye seslenerek şöyle demişti:
Sancar’ın aynı açıklamasında dikkat çeken bir cümlesi daha var.
CHP’nin tezkere kararının gerçek gerekçesini anlamak için o cümle de önem taşıyor:
Tezkeredeki hayır oyuyla CHP, HDP’nin şartlarını belirlediği ilk imtihandan geçmiş oldu.
Ama belli ki önümüzdeki süreçte, CHP açısından bu ilk imtihana başka imtihanlar eklenecek.
Neden derseniz, HDP yönetimi çıtayı bir hayli yüksek bir yerde tutuyor.
Partinin diğer Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın, parti grubunda yaptığı konuşmadan şöyle bir alıntı yapalım:
“Ülke yönetiminde yer almaya adayız dedik, bunu demeye de inadına devam edeceğiz. Birlikte kazanmak için birlikte yönetmeye talibiz dedik, demeye de devam edeceğiz.”
Ama bunun fiili sonuçlarının ne olacağı, sadece CHP’yi de değil, bütün ülkeyi ilgilendiriyor.
Yani Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde oy potansiyeli anlamında bir varlık sergileyemeyen, sergileme niyeti de olmayan CHP, bu bölgeleri fiilen HDP’ye bırakmayı kabul etmiş oluyor.
Bu da, fiili bir CHP/HDP iktidarında, o bölgedeki iktidar alanının bütünüyle HDP ve PKK çizgisine terk edilmesi/teslim edilmesi anlamına geliyor.
Bir başka deyişle bölgenin fiilen HDP’lileşmesi, PKK’lılaşması.
Bugün için AK Parti’yi iktidardan uzaklaştırma hedefi, böyle bir tehlikenin öne çıkmasını engellediği için, bu anlamda bir farkındalık oluşmuş değil.
Oysa böyle bir durumun fiili sonucu, PKK’nın terör yöntemiyle ulaşamadığı hedeflerine siyasi kazanımlar üzerinden ulaşması dışında bir anlam taşımaz.
CHP eski CHP olmadığı için, mevcut yönetim kendi zihninde bu soruyu çoktan aşmış görünüyor.
Peki ya İYİ Partililer bu konuda ne düşünüyor?
Öyle bir durumda, öyle bir fiili durumu engelleyebileceklerine inanıyorlar mı acaba?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.