Büyükelçiler bildirisi gerçekten kimin fikriydi? Parçalar birleşince çok enteresan bir resim ortaya çıkıyor

04:0027/10/2021, Çarşamba
G: 27/10/2021, Çarşamba
Mehmet Acet

Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’de seçim takvimi yaklaştıkça, ABD Başkanı Joe Biden’ın 2019 sonunda başkan adaylığı için kolları sıvadığı günlerde, New York Times editörlerine söylediği şu sözleri daha sık hatırlayacağız:“Bence yapmamız gereken ona (Tayyip Erdoğan’a) karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz.“Ama hâlâ, geçmişte yaptığım gibi, onlarla (muhalefet) doğrudan iletişimde olup, hâlâ var olan unsurlarını destekleyip onları Erdoğan’ı

Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’de seçim takvimi yaklaştıkça, ABD Başkanı Joe Biden’ın 2019 sonunda başkan adaylığı için kolları sıvadığı günlerde, New York Times editörlerine söylediği şu sözleri daha sık hatırlayacağız:

“Bence yapmamız gereken ona (Tayyip Erdoğan’a) karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz.
“Ama hâlâ, geçmişte yaptığım gibi, onlarla (muhalefet) doğrudan iletişimde olup, hâlâ var olan unsurlarını destekleyip onları Erdoğan’ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil, darbe ile değil, seçimle.”

Geçtiğimiz günlerde, aynı New York Times gazetesi, ABD dâhil Ankara’da temsilciliği bulunan 10 ülkenin büyükelçiliği adına açıklanan 18 Ekim tarihli Osman Kavala bildirisinin arkasında Beyaz Saray yönetiminin, yani Başkan Joe Biden’ın olduğuna değinen İstanbul çıkışlı bir haber yayınladı.

Bu işin
‘fikir babasının’
nerede olduğu, nasıl bir organizasyonla bu bildirinin hazırlandığı konusunda ufuk açıcı, zihinlerdeki soru işaretlerini gidermeye yarayan bir haber oldu bu.
ABD DIŞİŞLERİ AÇIKLAMASI, BİLDİRİ FİKRİNİN WASHİNGTON’DAN GELDİĞİ TEZİNİ GÜÇLENDİRİYOR

ABD Büyükelçisi David Satterfield’in bildirideki rolüne gelmeden önce, krizin aşılmasından sonra ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya bakalım.

Açıklamada kullanılan ifadeler şöyleydi:

-Erdoğan’ın açıklamalarını not ettik.

-18 Ekim’de Kavala ile ilgili açıklama Viyana Anlaşmasının 41’inci maddesiyle tutarlıdır. ABD büyükelçisi Türkiye’dedir.

-Tüm anlaşmazlıkları dile getirmeye devam edeceğiz. İnsan hakları ve hukukun üstünlüğünü öne çıkarmaya devam edeceğiz. Biden yönetimi Türkiye ile ortak çıkar alanlarında işbirliğini önemsiyor. Görüş ayrılıklarında diyalogla çözüme devam edeceğiz.

Bu satırların zihinlerde bıraktığı çağrışım, böyle bir bildirinin hazırlanması fikrinin Washington’dan geldiği, Ankara’daki büyükelçinin rolünün ise,
“talimatı yerine getirmekten ibaret”
olduğu intibaını destekliyor.
‘GERİ ADIM’ AÇIKLAMASI NASIL GELDİ? BÜYÜKELÇİ MÜZAKERELERDE
NASIL DAVRANDI?
Pazartesi günü yine ABD büyükelçiliğinin öncülüğünde gerçekleşen
‘geri adım’
çağrışımlı duyuru da kendiliğinden gelmiş değil.

Krizin derinleşmesini önleyen bu açıklamanın arka planında da müzakerelerle elde edilen bir sonuç var.

Pazar günü Cumhurbaşkanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’ndan ilgili isimler, muhataplarıyla koordineli bir şekilde yoğun bir görüşme trafiği yürüttüler.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD Büyükelçisi David Satterfield ile bütün gün devam eden görüşmeler yaptı.

Karşılıklı tekliflerin gidip geldiği, Erdoğan’ın bilgisi dâhilinde, metinler üzerinden yürütülen bir müzakere trafiği oldu bu.

Nihayetinde, bir orta yol bulunarak, Türkiye’nin içişlerine karışmama taahhüdünü teyit eden o tek cümlelik duyuruyla kriz aşıldı.

Kaynaklardan edindiğim izlenim, bu görüşmeler sırasında ABD Büyükelçisi Satterfield’ın makul ve çözüm odaklı bir yaklaşım sergilediği biçiminde.

Bu tutumun gerekçelerinden biri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Joe Biden’ın bile beklemediği şekilde üst perdeden bu bildiriye tepki vermiş olması olabilir.

O tepki nedeniyle geri adım atma hissi baskın gelmiş olabilir.

Ama yine de, büyükelçinin bu krizin aşılmasındaki rolünün pozitif bir rol olduğunun altını çizelim.

BİLDİRİNİN AMACI NEYDİ? ROMA ZİRVESİ ÖNCESİ ERDOĞAN’I HIRPALAMAK, ELİNİ ZAYIFLATMAK MI İSTEDİLER?

Bu bildirinin zamanlaması ile ilgili kafa yorarken, bu fikrin hafta sonu Roma’da gerçekleşecek olan Erdoğan/Biden zirvesiyle ilişkisiz olduğunu düşünmek için epeyce saf olmak gerekir.

Yukarıda aktardığım ABD Dışişleri Bakanlığı açıklaması, Beyaz Saray’daki mevcut yönetimin Türkiye politikasının da bir özeti aynı zamanda.

Özetle,
“Diyalog halinde kalacağız ama bize ters gelen şeyleri de söylemeye devam edeceğiz”
diyor Amerikan makamları.

Peki, neden şimdi?

El cevap:

Biden yönetimi, Roma’ya gelirken Erdoğan’ı böyle bir bildiri ile hırpalayarak elini zayıflatmak istemiş olmalı.

Karşısına çıktığında Erdoğan’ın gözlerinde bu bildirinin ezikliğini görmek istemiş olmalı.

Muhtemelen Cumhurbaşkanı da, bunun okumasını tam da böyle bir yerden yaptığı için o tepkiyi verip, bu kurguyu bozmuş oldu.

Hatırlar mısınız?

Obama’nın başkan, Biden’ın yardımcısı olduğu dönemlerde de, Erdoğan’ın ne zaman ABD başkanıyla bir randevusu olsa, o randevu öncesinde mutlaka enteresan bir şeyler olurdu.

#Türkiye
#ABD
#Joe Biden