Batı Trakya Türkleri ve Sadık Ahmet’in mücadelesini hatırlama zamanı

04:008/01/2022, Cumartesi
G: 7/01/2022, Cuma
Mehmet Acet

Daha önce Batı Trakya’ya, Gümülcine’ye yaptığım iki seyahatin ikisi de, güzel ama enteresan hatıralarla geçmişti.Haziran 2017’de dönemin başbakanı Binali Yıldırım’la, 2020 Mayıs sonunda da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Gümülcine’ye gidip oradaki programlara eşlik etmiştim.Gazetecilik faaliyeti açısından bu seyahatlerin ikisi de, hem dolu dolu geçmiş, hem de göz açıcı mahiyette olmuştu.2017 Haziranında gittiğimizde Atina’daki yönetimde, “Türkiye ile sorunlar bizi daha fazla ticaret, daha

Daha önce Batı Trakya’ya, Gümülcine’ye yaptığım iki seyahatin ikisi de, güzel ama enteresan hatıralarla geçmişti.

Haziran 2017’de dönemin başbakanı Binali Yıldırım’la, 2020 Mayıs sonunda da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Gümülcine’ye gidip oradaki programlara eşlik etmiştim.

Gazetecilik faaliyeti açısından bu seyahatlerin ikisi de, hem dolu dolu geçmiş, hem de göz açıcı mahiyette olmuştu.

2017 Haziranında gittiğimizde Atina’daki yönetimde, “Türkiye ile sorunlar bizi daha fazla ticaret, daha fazla yatırım yapma imkânı yerine daha fazla silahlanmaya yöneltiyor” yakınmasıyla, gerçekçi bir politika arayışı içinde olan Çipras ve partisi vardı.

O yüzden o gezi ılımlı bir atmosferde geçmişti.

Geçen yılın mayıs sonunda yaptığımız gezi ise, Yunanistan’ın artık paranoyaya dönüşen Türkiye fobisinin yansımalarıyla tamamlandı.

Yunan medyasından kalabalık bir grup, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Batı Trakya gezisini tam bir ‘tarassut/gözetleme’ refleksiyle takip edip, bu paranoyayı haberlerine taşıdılar.

Meselâ, Çavuşoğlu Gümülcine sokaklarında yürürken Türk toplumundan yaşlı bir kadına Türkçe selam verip birkaç kelam edince, Yunanistan medyasından bir muhabir hemen atılmış, “Bakın işte Türkçe konuşuyorlar, acaba Çavuşoğlu bu kadına ne dedi, niye Türkçe konuştu” gibisinden anonslar yapmıştı.

Paranoya lafını gelişi güzel kullanıyor değilim.

2020 yılının yaz aylarında yaşanan Doğu Akdeniz gerilimi sırasında Yunanistan ordusu, Türkiye’nin karadan gelerek Batı Trakya’yı işgal edebilir korkusuyla Türk azınlığın yaşadığı köylerde askeri tatbikatlar yapmıştı.

BATI TRAKYA’DAKİ HAK İHLALLERİ HAFİFE ALINACAK GİBİ DEĞİL

Bu anlattıklarımızdan da anlaşılabileceği gibi Türkiye-Yunanistan arasındaki gerilimler, Batı Trakya’da yaşayan Türk azınlık üzerinde hemen etkisini gösterebiliyor.

Zaten öteden beri hak ihlallerinde, asimilasyon politikalarında istikrarlı bir kötüye gidiş durumu söz konusu.

Atina yönetimi Batı Trakya Türklerinin ‘Türk’ kimliğini bile tanımıyor.

Düşünebiliyor musunuz?

Sırf politik gerekçeler ve Türkiye karşıtlığı nedeniyle “Ben Türküm” diyen insanlara “Hayır, sen Türk değilsin” diye dayatmada bulunuyorlar.

Batı Trakya’da yaşayan Türklerin Müslüman kimlikleri evet tanınıyor, hatta onlar için tanım olarak ‘Müslüman azınlık’ tabiri kullanılıyor ama bu demek değil ki, dini özgürlüklere dönük olarak da müdahaleler, asimilasyon politikaları izlenmiyor olsun.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2008 yılında Yunanistan aleyhine verdiği kararda, derneklerin isimlerinde Türk sözcüğünü taşıma hakları olduğunu hükme bağlamasına rağmen, Yunanistan yönetimi bu hakkı Batı Trakya Türklerine tanımama anlamında direncini koruyor.

YTB’DEN SADIK AHMET’İ ANMA PROGRAMI

Batı Trakya denince hemen akla gelen bir isim var.

Dr. Sadık Ahmet.

Ömrünü Batı Trakya Türklerinin hak mücadelesini adamış bir siyasetçi olarak Dr. Sadık Ahmet, 1995 yılında geçirdiği şüpheli bir trafik kazasında, tam da Lozan anlaşmasını yıl dönümü olan 24 Temmuz’da hayatını kaybetmişti.

Bu acı olay, Türkiye’de de hiçbir zaman unutulmadı.

Sokaklara, caddelere Sadık Ahmet’in ismi verildi.

Son dönemde Batı Trakya’daki hak ihlallerini yakından takip eden kurumlardan biri de, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluğu Başkanlığı (YTB).

YTB, Türkiye’nin yumuşak gücünü etkili şekilde kullanan, yurtdışındaki Türkler ve diğer akraba toplulukların sorunlarıyla yakından ilgilenen, gönül coğrafyasıyla köprüler kuran başarılı bir kurum.

Kurumun başında ailesi, büyükleri ‘kimliksizleştirme’ politikaları nedeniyle Batı Trakya’dan, Türkiye’ye göç etmiş bir isim olan Abdullah Eren görev yapıyor.

Eren, hem görevinin bir parçası olduğu için hem de bu özel durumu nedeniyle doğal olarak Batı Trakya ile yakından ilgileniyor.

7 Ocak, Sadık Ahmet’in doğum günü imiş.

Bu vesile ile, dün akşam Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Millet Kütüphanesi’nde YTB tarafından bir anma programı gerçekleştirildi.

Sadık Ahmet’in ailesinin özel davetli olarak katıldığı programda onun bıraktığı mirası gelecek kuşaklara tanıtmak amacıyla hazırlanan kitap tanıtıldı.

Dün, bu yazıyı tamamlamadan önce Abdullah Eren’i aradım, bu programı yaparken neyi amaçladınız diye sordum.

Şöyle söyledi:

“İki amacımız var: Birincisi, genç yaşta vefat eden Sadık Ahmet’e olan vefa borcumuzu yerine getirmek istedik. Bugüne kadar böyle bir anma programı yapılmadı ve kitap basılmadı. İkincisi bunu gençlere aktarmak ve Batı Trakya Türk/Müslüman azınlığın kendi haklarını daha iyi bilmesi için ve nasıl mücadele edilmesi gerektiğini Sadık Ahmet’ten öğrenmesi için bunu yapıyoruz.”

Ben de bu vesile ile Doktor Sadık Ahmet’i rahmetle anıyorum.

Son bir not:

Batı Trakya’daki Türk azınlığını günümüzdeki nüfusu 150 bin civarında.

Bir zamanlar toplam nüfusun yüzde 85’ini Türkler oluştururken, zaman içinde bu oran yüzde 30’lara kadar gerilemiş.

Gerekçelerini az çok tahmin etmiş olmalısınız.

#Batı Trakya
#Sadık Ahmet
#Gümülcine