1999 yılında genç bir savaş muhabiri olarak görev yaptığım Kosova’da, insani trajedilerin türlü türlüsüne çıplak gözle şahitlik etmiştim.
Gittiğimiz köylerde, öldürülen insanların cesetlerinin yarım yamalak gömüldüğü toplu mezarlarla karşılaştık.
Çok daha kötülerini de gördük.
Sırp milisler, Arnavut köylerinde katliam yaparken, sonradan gelecekler görsün diye, insanların hangi yöntemlerle öldürülebileceğine dair ders vermek istemişlerdi sanki!
Okuyucular için +18 yaş sınırı koyamayacağım için, burada durayım, daha fazla detay vermeyeyim en iyisi.
Miloseviç’in teslim bayrağını çekmesi ve savaşın bitmesinden sonra, Hollandalı ve Macaristan’dan iki gazeteci ile bir sabah erkenden Priştine’ye doğru yola koyulduk.
Kente yaklaştığımızda, kasaları ev eşyalarıyla doldurulmuş onlarca traktörü yolda dizili halde ilerlerken bulduk.
O yaşımda daha neler görecektim acaba?
Kâbil Havaalanı’nda Taliban’ın şehri devralmasından sonra yaşanan o trajik görüntüler, 22 yıl önce Kosova’da gördüklerimi hatırlattı bana.
O yüzden yazdım ama herhangi bir karşılaştırma yapma niyetiyle değil.
Sadece, savaş ve kaos ortamlarının nasıl felaketler ürettiğini düşünmek için bir karşılaştırma yapılabilir belki.
ABD Başkanı Joe Biden ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in açıklamalarına bakalım.
İkisi de, Afganistan’dan neden çekildiklerini, ya da çekilmek zorunda kaldıklarını aynı argümanla anlatıyorlar.
Bu buz gibi açıklamalar hem itiraf içeriyor, hem de Amerikalıların arkada bıraktıkları utancın gerekçesini.
Bir mantık kurgusu ile bu açıklamalara baktığınızda, ABD makamlarının ülkeden çekiliş nedenlerinin daha iyi anlaşılması için bu olup bitenlere göz yumdukları sonucu çıkmaz mı?
Amerika’nın 20 yıllık savaşta, 2 trilyon dolardan fazla para harcadığı tahmin ediliyor.
2 bin 442 askerin öldüğü, 20 bin 666 kişinin yaralandığı bir bilançodan söz ediyoruz.
Sonuç?
Kocaman bir hiç.
Belki de bunun öfkesiyle böyle davranıyorlardır.
Afganistan’ın yeni sahibinin belli olmasından sonra, birçok ülke Kâbil’deki elçiliklerini kapattı.
Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkeler ise, temsilciliklerini açık tutmaya devam ediyor.
Taliban dahil tüm taraflarla diyaloğu sürdürdüklerini dile getiren Çavuşoğlu, ’Şu anda ülkenin bir sakinleşmesi lazım. Şu ana kadar Taliban’ın verdiği mesajları da olumlu karşıladığımızı söylemek isteriz. Biz Türkiye olarak kardeş Afganistan›ın ekonomik kalkınmasını, istikrarını, barışını ve huzurunu desteklemeye devam edeceğiz’ dedi.
Hatırlayalım, geçen hafta Kanal D - CNN Türk ortak yayınında Cumhurbaşkanı Erdoğan da Taliban yönetimiyle kendisinin de görüşebileceğini açıklamıştı.
Bu sakin ve rasyonel politikanın, hem Afganistan’daki askeri ve sivil Türk varlığının güvenlik ve selameti, hem Afganistan halkının Türkiye’ye dönük teveccühünün koruması, hem de bu ülkeden Türkiye’ye yönelecek düzensiz göçleri önleme anlamında en ideal politika olduğu ortada.
Afganistan özelinde bir başlığımız daha var.
Birkaç aydır ABD ile yürütülen Kâbil Havaalanı’nın güvenliğinin Türkiye tarafından sağlanmasına dair müzakereler.
Son gelişmeler, bu konuyla ilgili planların da suya düşmüş olabileceğine işaret ediyor.
Açıklama yok, ama Reuters’ın geçtiği ismi açıklanmayan Türk yetkililere dayandırılan bir haber var.
Haberde Türk makamlarına atfen iki şey söyleniyor:
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.