Sırlı buluşmaların gizli ‘Sevgili’si

04:0016/02/2019, Cumartesi
G: 16/02/2019, Cumartesi
Leyla İpekçi

Bazen gayet esrarengiz buluşmalar yaşanır. Hiç tanımadığınız, tanışmayacağınız kişiler size umulmadık bir gerçeğin içinde kendinize ait bir sır verir. Ya da siz onlara verirsiniz. Neyin paylaşıldığını anlamak için kuşkusuz tefekkür etmek gerekecektir ardından.Yarım asrı geride bıraktığım hayatımda hepimize olduğu gibi bana da rastlamıştır böyle sırlı anlar. İşte birkaç mini hikâye.***Ramazan. Yıl 2006. Şehirde, evdeyim. Hava sıcak, eşim Semih film çekimi için başka bir şehirde. İftardan sonra teravihe

Bazen gayet esrarengiz buluşmalar yaşanır. Hiç tanımadığınız, tanışmayacağınız kişiler size umulmadık bir gerçeğin içinde kendinize ait bir sır verir. Ya da siz onlara verirsiniz. Neyin paylaşıldığını anlamak için kuşkusuz tefekkür etmek gerekecektir ardından.



Yarım asrı geride bıraktığım hayatımda hepimize olduğu gibi bana da rastlamıştır böyle sırlı anlar. İşte birkaç mini hikâye.

***

Ramazan. Yıl 2006. Şehirde, evdeyim. Hava sıcak, eşim Semih film çekimi için başka bir şehirde. İftardan sonra teravihe gitmek için hazırlanıyorum. Yalnızım. Fakat içimde bir tenhalık var. Kabuğuma çekilmek, sessiz kalmak, içimde kalmak istiyorum. Issız, ücra bir alemde ama kendi içimde yeterince kalabalığım.

Bir yandan da vücudumun ibadete, kıpırdamaya, cemaatle omuz omuza saf tutmaya ihtiyacı var. İftar sonrası oluşan rahatlık, ancak teravih ile gönlü mutmain ediyor. Epey bir kararsızlık çekip son anda koştura koştura varıyorum camiye.

Tabii cemaat iyice doldurmuş içerisini. Zar zor yer buluyorum hanımlar arasında. Ve zaten gelir gelmez ellerini bağlıyor imam! Teravih bitene kadar huşu bulmuşuz hep beraber. Nihayet herkes birbirine selam veriyor, getirilen ikramlar dağıtılıyor, “Allah kabul etsin” sözcükleri uçuşuyor havada.

Kimi su dağıtıyor, kimi tatlı. Kimi tebessüm ediyor. İşte böyle sıcak bir anda, birlikte saf tuttuğumuz genç kızla bakışıyoruz ve ne olduğunu anlamadan sarılıyoruz ansızın birbirimize. Kız yüzüme bakıp ismimi söylüyor.

Şaşırıyorum. Yanında annesi var. Evet sizinle tanışmış mıydık demeye kalmadan, “Anne bak, günlerdir okuduğum kitabın yazarı burada” diyor. Çok etkilendim, çok çok derken sözleri içine gidiyor, gözleri doluyor kızın.

Bu sefer annesi gelip sarılıyor. Bir süre birlikte gözyaşı döküyoruz. Başka bir şey konuşamadan dağılıyoruz cemaatle birlikte. Herkes yoluna gidiyor. Eve dönerken hala yaş akıyor gözlerimden. Ne güzel, ne kutlu bir buluşmaydı diyorum. Gittim sarıldım döndüm. Bunun içinmiş! Ne müthiş hediye.

***

Venedik Film festivalindeyiz, yıl 2008. Filmimiz yarışmada. Biz heyecanla bir filmden diğerine kalabalık bir sinefil topluluğuyla birlikte dalgalanıp duruyoruz. Bir film çıkışında, iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalığın ortasındayız. Kitlenin en dış cephesinde, insan selinin ta ucunda, bir rahibe kadın huşu içinde yürüyor.

Nasıl oluyorsa Semih’le birlikte ona takılıyor gözümüz. Her şeyden bağımsız, bir ara alemde, kendi aurası içinde, ibadet eder gibi yürüyor rahibe. Bunca dekolte ve mini etek arasında ful tesettürlü. Öylesine güzel görünüyor ki.

Birden nasıl olduğunu anlamadan, kadın metrelerce ötede duruveriyor, dönüp bize bakıyor ve kalabalığı yararcasına kararlı adımlarla bize doğru yaklaşmaya başlıyor. Biz etrafa bakıyoruz, ansızın ne gördü de bu yana doğru geliyor diye anlamaya çalışıyoruz.

Rahibenin önünde sanki bir boşluk açılmış, mekân ona yardım ediyor ve zarif hareketlerle yanımıza geliyor. Derken bana bakıyor ve kollarını açıp sarılıyor! Donakalıyorum. Ben de ona sarılıyorum. İngilizce “bana bakıyordunuz” diyor. “Evet” diyorum. “Çok dikkatimizi çekti haliniz. Çok güzelsiniz!”

Yine sarılıyor. Uzun uzun kucaklaşıyoruz. Nasıl fark ettiniz diye sorar gibiyim, ama soruyor muyum acaba, belki sormuyorum bile. Sarılmamız bitince rahibe bir anda yine kalabalığın arasına dalıp yok oluyor!

2016. Yayınevimin (H yayınları) yeni dükkanından çıkıp Üsküdar-Eyüp motoruna biniyorum. Kış vakti. Açık bir hava var. Güneşli bir deniz yolculuğu yapıp Eyüp’te iniyor ve Eyüp Sultan’a gidiyorum. Bir niyetim var. Hallediyorum. Sonra güzelce dua ediyorum. Vakit namazından sonra halkın arasına karışıp caminin yanındaki hazireye doğru ilerliyorum.

Görkemli bir an. Eyüp el Ensari’yi, fetih ile işgal arasındaki ayrımı, gazayı, gerçeğe şahit olmanın manalarını düşünüyorum. Derken arkamdan gür bir ses ismimi söylüyor. Dönüp bakıyorum ama göze çarpmaktan haz etmeyen benim için zor bir an. İçimde hızla sorular. Tüh nasıl tanıdı beni, kim bu diyerek merakla.

Karşımda benden daha yaşlı, kibar bir bey. “Sizi az önce gördüm” diyor. Derviş selamıyla selamlıyor beni, büyük bir kibarlıkla “yazılarınızı takip ediyorum” diyerek bana dualar ediyor. Bir şey dememe imkân vermeden geldiği gibi ansızın camiye doğru seyirtip yok oluyor.

***

İsmini cismini bilmediğiniz kişilerle, ezeli bir tanışıklığın getirdiği aşinalıkla, tam bir güven ve teslimiyet içinde, sarılmak için bir araya gelmek nasıl da müthiş bir ikram. Bulmak buluşmak! Nasıl da tatmin ediyor gönlü, böylesine sözsüz bir sır paylaşmak.

Yakınlarınla gece gündüz bir araya gelir, hasbıhal edersin, istihare eder, bazen dedikodu yaparsın. Yine de kalp kalbe bitişmez bir türlü, paylaşamazsın, idare edersin zaruret miktarınca. Ama bir de böyle anlar var. Hadi son bir buluşmayla bitireyim:

Kabe’nin duvarına yüz sürmüşken, onlarca dilde yükselen duaların ortasında insan-ı kamil’in anlamına yaklaşır gibi olmuşken ezan başlıyor. Bir anda biz hanımları oradan uzaklaştırıp da kadınlar tarafına doğru bir an önce yönlendirmekle görevli trafikerler peyda olmuş.

Ezan bitene binlerce kişilik kalabalığı aşmak kolay olmayacak, nitekim bu cemaati yararak kadınlar tarafına belli bir sürede geçemeyeceğimi fark ediyorum. İşte o an kamet bitip namaz başlayana kadar geçen kısa sürede benim ayaklarım yerden kesilmiş.

Kimseye çarpmadan koca koca adamları aşarak uçuyor uçuyorum, nihayet bir kadının önüne iniveriyorum. Kadın ellerini bağlamak üzereyken çok büyük bir güçle beni çekip alıyor karambolün ortasından. Yer açıyor. Ve ben olmayan yere sığıveriyorum.

Namazdan sonra bir baktım kadın Türk. Boynundaki kimlik kartında Fatma yazıyor. “Benim de ilk adım Fatma” diyorum. Birbirimize sıkıca sarılıyoruz, gözlerimiz yaşlı. Kadın bütün bu sırlı buluşmalarımızın tabiri olacak tek cümlede özetliyor durumu: “Burada herkes Fatma!”

Burada orada şurada, evet aşk ile bulup buluşunca, canında canan olmanın anlamını yakalayıverirsiniz. Bir an. Daimi an.

#Buluşma
#Hikaye
#Ramazan
#2006
#Venedik Film Festivali
#Kabe