Erken seçim deyip duruyoruz. Aslında her şey kendi zamanında vuku buluyor. Ne kadar az vakitte bu çok çetrefilli süreç tamamlanırsa o kadar az çekişme, cedelleşme, o kadar az yalan dolan kampanyası, o kadar az nifak fesat fitne yaşayacağız diye pek çok kişi için için sevindi bu haberi duyunca.
Bu hale geldik çünkü işte. Demokrasinin edebi ve işleyişi içinde hallolmayan kuvvet çekişmelerini ille meşruiyet dışı yöntemlerle halledelim derken herkesi kendi menfaatine kendi ikbal hırsına kilitledi bu sistem.
Gül Cumhurbaşkanı iken bir gün Anadolu yakasına motorla gelip sahile çıkacaktı. Vapur iskelesinin hemen yanındaki balık lokantasında oturan laik kitlenin çatal bıçaklı protestosuna maruz kalmıştı. Gezi günlerinin hemen akabindeydik. Hiçbir şey olmamış gibi devam etmişti yoluna.
Şimdi o kitlenin kendi içinde Türkiye’ye söz söyleyecek bir lider çıkarma uğraşı sürerken Gül’den medet umduklarını gündelik konuşmalarda duyuyor ve Allah’ın cümbüşü diyorum. Gül, o protesto karşısında sustuğu için belki de o kitleyi hiçbir zaman karşısına almadı.
***
Bu işler böyledir. Orada Gezi protestolarından mülhem çatal bıçak sesleri yüzünüzde patlarken susarsanız burada muhalif tuzakların geniş ittifak pazarlığına -birileri anlaşamadı diye- yem de olursunuz. Maksat hakkaniyet adalet olduğunda bütün ittifak pazarlıklarının ötesinde bir mert duruş vardır çünkü.
Küresel güçlerin suyunda hareket etmek bazen devletin liderleri için hakkaniyetli yol oldu bu konjonktür ehli ülkemizde. Bazen de olmadı. Lider ve yöneticilerin asıl duruşunun kendine yeterli ve hür olduğu sürece adaletle hükmetmenin tecellilerini ise her seferinde gördük. Gerisi ise zulüm oldu hep.
Ya astık liderleri, ya darbelerle indirdik, ya ehlileştirip yem ettik küresel ittifaklara, ya Lahey’de yargılatacağız diye suikastlardan isyanlara, darbe girişimlerinden parti kapatmalara, ekonomik taarruzlara top gibi oynatıp durduk.
Kimi zaman hukuku tersyüz ederek, kimi zaman hukuku sömürerek, kimi zaman ve sık sık gençlerin eline silah, molotof kokteyli verip vücutlarını bizzat canlı bomba yaparak vesaire. Kaç kez kim bilir canına kastedildi adaletin.
***
Bu kez de bazıları için duruş farklı değil. AK Parti’nin sadece yalakalığını yapan, elini taşın altına koymak gerektiğinde buhar olan, onun bunun ayağını kaydırma mesaisinde bütün emeğini harcayan, kendinden daha yalaka biri olunca onu günah keçisi gibi ortaya atıp arkasına saklanan nicesi bir anda siyasete soyundu yine. Şaşıramadık.
Ah diyorum gördükçe. Kıymetli, birbirinden değerli onca isim de bu liyakat dışı girişimler yüzünden zan altında her zamanki gibi. Memleketin gidişatını, dünyada ve bölgemizde olup bitenleri yerli yerince değerlendirecek ve icradan kaçınmayacak nice mert, cesur, sevdalı genç ve yetişkin var şüphesiz. Ama onların önünü açacak bir irade nerede?
Özellikle belediyelerdeki kadroların liyakatsız işlerle anılması, kültür sanat hayatımıza yön verme iddiasındaki kadroların kibirli yetersizliği, bürokratik kadronun devletin nefs-i emmaresi olarak iş görmesi artık bir seçim daha AK Parti’ye gerçek hedefine ulaşması yönünde taşıyıcılık yapamaz. Çünkü bu parti kendisini defalarca aşan bir sosyolojik hareketten daha fazlası oldu artık.
Ne sınırları belirli bir fikri zemine sığabiliyor çoktandır bu parti. Ne kuramsal olarak tanımlanmış tek tip ideolojisiyle bir çatı altına toplayabiliyor seçmenlerini. Ne de belli bir tanıma indirgenecek bir dünya görüşünün ve hayat tarzının savunuculuğunu yapabiliyor ne zamandır. Bunların hepsinin ötesine geçti adeta 15 asır gibi geçen 15 yılda bu parti. Bütün değişimlerin üzerinde dalga dalga dönüştürdü herkesi ve her şeyi bu ülkede.
Saniyelerle yılların devrildiği ülkemizde ve bölgemizde ahtapot kollu güçlerle boğuştu bir yandan. Şimdi bu çoğulcu hareketin geldiği noktada 15 Temmuz direnişini bile küçümseyen, analizlerinde halkın iradesinin mertçe tecellisini kaale almayan, devletin içindeki kripto bağlantıları dert etmeyen siyaset adaylarıyla adalet duygumuz nasıl tatmin bulacak?
***
Şimdi bu partiyi bekleyen en büyük tehlike sırf ikbal uğruna AK Partili kesilen ama bugünlere kadar ülkenin bağımsızlık direnişini küçümseyen muhafazakar adaylara bütün icrayı rehin bırakması ve liyakatsız kadrolara pek çok alanda teslim olmasıdır.
Bu tehlikeyi bertaraf etmek içinse en azından kendi nefsine karşı dürüst olabilecek şahsiyetli elemanlar gerekiyor. Oysa ülkesini seven yerli ve milli duruşa sahip olanlar bile bu söylemin içini hızla boşaltıyor gözümüzün önünde.
Bir de oldum olası her seçimde alenileşen cemaatleşmeler var. Fetö gider metö gelir diyor herkes. Sözümona tedbirli davranmak lazım diyerek. Ama sonra bir bakıyorsunuz hemen herkes birilerine sırtını dayamış.
Bütün bu karmaşıklık içinde, bu badirelerden geçerken kim ne der hesabını hiç yapmadan elini daima taşın altına koymuş, defalarca yalnız bırakılmış, bedel ödemiş bir lider partisini de sırtlamış yürüyor elan!
Kendi kendine yeterli olabilmek, gücünü kendi kaynağından çıkarmak büyük bir kudret gerektiriyor şüphesiz. Gücünü başka kişi, topluluk ve kurumların sırtına dayayarak, onların suyuna gidip riyakarlık yaparak devşirmeye çalışanlar her tür pazarlık ittifakına yem olmaya mahkumdur.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.