Seçen de biziz, seçilen de!

04:009/03/2019, Cumartesi
G: 9/03/2019, Cumartesi
Leyla İpekçi

"Belediyeden bir tanıdık arıyorum” dedi. Mahalleden selamlaşırız, nadiren konuşuruz ayaküstü. Her seferinde devlete hükümete saydırır, adamlar her şeyi kirletti, bozdu, çürüttü vesaire.Hayırdır dedim. Ormanlık bölgede arazisi varmış, ev yapmak istiyormuş ama kanun onun arzusuna uygun olacak şekilde izin vermediğinden tanıdık arıyormuş işini yaptırmaya.Nutkum tutuldu. İşte biz önce kendi hırslarımız yüzünden nasıl hak yediğimizi, nasıl kötülüklerin bize süslü püslü göründüğünü fark edelim. Suçu hep

"Belediyeden bir tanıdık arıyorum” dedi. Mahalleden selamlaşırız, nadiren konuşuruz ayaküstü. Her seferinde devlete hükümete saydırır, adamlar her şeyi kirletti, bozdu, çürüttü vesaire.



Hayırdır dedim. Ormanlık bölgede arazisi varmış, ev yapmak istiyormuş ama kanun onun arzusuna uygun olacak şekilde izin vermediğinden tanıdık arıyormuş işini yaptırmaya.

Nutkum tutuldu. İşte biz önce kendi hırslarımız yüzünden nasıl hak yediğimizi, nasıl kötülüklerin bize süslü püslü göründüğünü fark edelim. Suçu hep yöneticilerde buluyoruz da, biz çok mu masumuz peki dedim.

Şimdi belediye seçimleri için caddeler, kavşaklar, park yerleri bangır bangır siyasilerin propagandasıyla inliyor. Acaba şu neredeyse 20 milyonluk şehirde kim bu gümbürtülerin etkisiyle gidip oy kullanacak, her seferinde merak ediyorum. Olumsuz tesir dışında bir işe yarıyor mu bu yöntem hiç bilmiyorum.

Lakin şunu biliyorum. Hangi partiden hangi başkan adayı hangi meclis üyesi şusu busu seçilirse seçilsin, malzeme biziz. Seçen de seçilen de. Kendimiziz. Birinin gidip diğerinin gelmesinden ibaret bir belediye seçimi neredeyse hiç yaşanmadı bu memlekette.

Zira burada seçimler tamamen Türkiye’nin dünya ölçeğindeki durumuyla ve onu içerden ve dışarıdan yönetmeye kalkışan küresel aktörlerle kurulan ilişkiyle ilgili. Ve her seçim döneminde olduğu gibi bambaşka siyasi tuzaklar yüzünden yine çok kritik.

Seçimlerin her seferinde olağan amaçtan çok öte, bambaşka sonuçları doğurmak için kullanıldığını fazlasıyla bilecek kadar yaşadık bu ülkede.

Bunun dışında: Şu parti talan etti dediğimizde parti değişiyor talan sabit kalıyor ama! Hep böyle oldu.

Nefsimiz o bizim. Zaaflarımız, gem vuramadığımız kötü huylarımız, arızalı yanlarımız. Bizi gerçeğin nurundan perdeleyen benliğimiz. Dizginleyemediğimiz.

Elli santimetrekarelik boş alan için komşunun hakkını çiğnemekte bir beis görmeyen heves ve hevâmız.

***

İster şuna ister buna gitsin oylar, yıllar geçtikçe İstanbul denilen bu ülkenin giderek dünya üzerindeki bütün sınırları kaldıran özelliği ortaya çıkıyor. Bir yandan nefsimizin en alt mertebesinde bize ayna tutuyor İstanbul.

Bizi bütün açık mazgallarına, yer bulunamayan otoparklarına, çamurlu çukurlarına, trafikten mustarip otoyollarına esir ediyor, benliğimizi en irili ufaklı tuzaklarına düşürerek. Ama bir yandan da azizlerin nefesiyle genişletiyor ruhumuzu, yüceltiyor, nasıl yapıyorsa!

Ülke demekle bile onu indirgemiş oluyoruz artık. Çünkü İstanbul, çok uzun zamandır tıpkı bütün zaman kiplerini içine aldığı gibi, bütün paralellerle meridyenlerin kesişme noktasında, hudutlarını gitgide genişleten, mânâsını çoğaltan, ruhunu derinleştiren bir mahal. Gönül gibi. Sınırsız, çerçevesiz.

Hem çok dikenli, kıymıklı, toz duman içinde. Hem çok sevecen, işveli ve kıvrak. İstanbul celâl ve cemâli buluşturan bir tevhid beldesi. Lakin onu yönetmeye talip olmak, gerçek anlamda muktedir olmayı gerektiriyor. Adaleti tesis edemeyen bir kudret asla gerçek bir güç değildir.

Buradan hareketle denilebilir ki, İstanbul’u yönetmeye talip olan her kim, kendi nefsinden ruhuna sülûk etmeye de talip olmuş demektir. Ol yönetici ki mahareti ve kudreti adaletle yönetmesinde!

***

“Sosyal meselelere çok duyarlıyım” dedi. O da buralarda oturuyor. İkinci konutu var, iki yılda bir arabasını, elektronik akıllı cihazlarını yeniliyor. Tabii duyarlı da. Hepimiz öyleyiz artık ya! İç savaşlar, hastalık ve sömürgecilik yüzünden, işgal yüzünden hayatta kalma mücadelesi veren çaresiz insanların halini sosyal medyadan takip ediyor.

Ve tivit atıyor. Vicdanını rahatlatıyor. Sonra aynı yaşantısına devam ediyor. Gidip oy kullanacak. Türkiye’de dolar şu kadar artacak diye spekülâsyon yapmak suretiyle ekonomiyi kilitleyen kişileri sorgulamak yerine n’olur n’olmaz ben tedbir alayım diyerek, kendi menfaatine odaklı yaşayıp gidecek.

Birileri de bedel ödemeye devam edecek. Bizim mahallede taş işleyen Afgan işçiler gibi.

***

Evimizin tam karşısında ikinci dereceden tarihi eser olarak yıkılıp yeniden yapılan ahşap bir konak var. Temelini aslına uygun olarak taştan yaptıkları için haftalarca süren vinç, dozer, gibi gürültüler yerine tak tak sesleriyle sabahı akşam etti mahallemizin sakinleri.

Taş kesme taş yontma ve taş işleme sesleri duyuna bir zanaat yapma şevki veriyordu. Derken biraz konuştuk bu taş işçileriyle. Hemen hepsi Afgan’dı. Günde on beş dolara, sigortasız, güvenliksiz bir biçimde çalıştırılıyorlar genellikle. Karın tokluğuna.

Kendi ülkelerindeki savaştan, sefaletten, fakirlikten, işgallerden, sömürüden çıkıp hayata tutunmaya çalışıyorlar. Bizim semte yakın yerde mahalleleri var. Ailelerini bırakıp tutunmaya gelmişler.

Geri dönmeye kalksalar savaş yüzünden aileler geçinemeyecek. Sabahları caddede bekliyorlar, ırgat ihtiyacı duyanlar gelip onları seçsinler de günlük yevmiyelerini kazansınlar diye.

***

Başka bir ilçede bu kez de Çin tahakkümündeki Doğu Türkistan’dan gelip burada tutunmaya çalışan gençlerle konuşuyoruz epeydir. Kimi baba olmuş, yavrusunu görememiş daha. Kiminin ailesi tutuklu. Yaşadıkları mezalimi anlatmaya kalktıklarında kelimeler siliniyor.

Çıkıp gidiyoruz sonra, rahat koltuklarımızda ergonomik yastıklarımızda eleştirip kızdığımız siyasetçileri seçimleri konuşuyoruz. Küresel hegemonyanın istediği gibi. Sistem gündelik hayatımızın ritmini bozmadan, zeminimizi durmadan kaydırıyor altımızdan.

Suriyeli, Afgan, Türkmen, şu bu, fark etmiyor. İstanbul’un bağrı geniş. Herkes ev sahibi, herkes göçmen. Bizim semtin en yerlileri mesela büyük oranda Karadenizli!

Lakin kimi seçersek seçelim; nefsimizin neye esir düştüğünü bilmiyorsak bunun halka halka yansımasıyla dünyanın nefsini de besliyoruz vesselam.

#Belediye
#Tanıdık
#İstanbul
#Çin
#Doğu Türkistan