Medeniyetlerin arası olmaz!

04:0012/02/2019, Salı
G: 12/02/2019, Salı
Leyla İpekçi

Gücü olanın, herkesi kendi değerlerine yönelttiği şeye medeniyet demekten kurtulamıyoruz. Medeniyet bizim nezdimizde ister ‘medine’den, ister uygur’dan (uygarlık) gelsin, kesinlikle bugün pratik ettiğimiz işgal ve terörü meşru gösteren aktörlerin algı operasyonları ve çatıştırma yöntemleriyle temellendirilmiş bir süslü söylemden ibaret değil.“Medeniyetler arası iletişim ve etkileşim” gibi diplomasinin üstün olana göre dizayn edilmiş kavramları yüzünden baskın olana kendimizi anlatma gibi bir zafiyete

Gücü olanın, herkesi kendi değerlerine yönelttiği şeye medeniyet demekten kurtulamıyoruz. Medeniyet bizim nezdimizde ister ‘medine’den, ister uygur’dan (uygarlık) gelsin, kesinlikle bugün pratik ettiğimiz işgal ve terörü meşru gösteren aktörlerin algı operasyonları ve çatıştırma yöntemleriyle temellendirilmiş bir süslü söylemden ibaret değil.



“Medeniyetler arası iletişim ve etkileşim” gibi diplomasinin üstün olana göre dizayn edilmiş kavramları yüzünden baskın olana kendimizi anlatma gibi bir zafiyete düşüyoruz daha en başından. Medeniyetlerin arası olmaz.

Kıymetli bir kurumumuzun gayretiyle modül modül oluşturulmakta olan bir eğitim yöntemi var şimdi önümde. Gerçekten takdire şayan bir çaba diyerek âcizane emanet duygusuyla bir şerh düşmeye, kayda geçirmeye niyet ettim bir önceki yazımda. (Bkz: Küresel diplomasiye ‘kesrette vahdet’ dili gerek)

Küresel dilin zamanın ruhuna uygun kavramlaştırdığı söylemlerle kendi gerçeğimizin evrenselliğini asla ifade edip paylaşamayacağımızdan dem vuruyorum sık sık. Tevhid şuurunu kavramlaştırıp siyasetin sosyolojinin canlı kavramları haline getirmeyen bir küresel diplomasi yine baskın aktörlerin söylemlerini çoğaltmamıza yol açıyor çünkü.

***

‘Bizim için medeniyet ne demektir’den başlamayan bir diplomasi gerçek bir buluşmayı ve kalpten kalbe geçişi öngörebilir mi? Aydınlık bol ışıklı spotlu bir şehre medine denilemeyeceğinden hareketle, Medine-i Münevvere’nin yani ‘nurlanmış şehrin’ vücudumuzdaki / içimizdeki canlı mekanizmaya nasıl yansıdığına bizi ulaştıracak bir sanat okuması olmadan tevhid mimarisini, hat ve tezhibin ruhunu, çevre ve eşyayla ilişkimizi yorumlayabilir miyiz?

Süleymaniye’nin taşında yankısını bırakan diri ruhun dilini Anadolu medeniyetleri söyleminin içine nasıl koyabiliriz kadim İslam kültürümüzdeki irfan ve nefsini bilme eğitiminden bahsetmeden? “Medeniyet karşılaşmaları” kavramını, toplumun nefsinde canlı ispatı olmadan hoşgörü sempozyumlarında kayda geçirmekle adaletli bir medeniyetler arası bir karşılaşma gerçekleştirebildik mi bugün kadar?

Misal, kimlik söyleminin de bir küresel tuzak olarak hep etnik kökenlere, sorunlu azınlıkların hak ihlallerine filan esir düştüğünü bunca iç çatışma senaryolarına maruz kaldıktan sonra elan öğrenemedik mi?

Kimlik kelimesinin bir siyasi sosyolojik aidiyetten ziyade bizim için hüviyet anlamına geldiğini, bunun da ‘Hüve’ algısından geçtiğini, her eyleminde muhatabının Hak olduğu şuuruyla donanmış bir diplomatın marifetlerinin neler olabileceğini… tefekkür etmemiş bir kültürel diplomat bugün ne değer katar insanlığın evrensel / kültürel değerlerine?

“Kimlik politikaları” gibi siyaseten doğrucu kavramların içinde aidiyetin özüne varmanın inceliklerini içeren senlik eğitimi gibi vakıf kültürümüzün daha geniş parametreli algılarını mümkün kılan bir söylemine kapı aralayamayacak mıyız?

***

Diğerini tanıma deyince bizim yaşantı kültürümüzde ‘öteki’ diye bir kavram olmamasının yansımalarını edebiyattan şiire, menakıptan kıssalara, masallara izleyemeden ‘kesrette vahdet’ veya ‘benliksiz ben’ algısını nasıl ortaya atabiliriz?

Âlemlerin nefsin her mertebede sureti olduğu bilinciyle ve “senden görünen de benim” düsturuyla dışarıda bir ‘gayrı’ bırakmayan tevhid algısının hakkaniyet ve adalet temelinde nasıl mümkün olabileceğini… Hakkı sırf kendine izafe etmeden varlığın her mertebesinde Onu görme gayretinin bugünün diplomatlarına ne katacağını öngörmeyen bir eğitim ne söyleyebilir küresel hayata?

Yunus Emre’den mülhem ‘bir ben var bende benden içeri’ sözünü nasıl yorumlayabiliriz kendimizi egodan ibaret yüzeysel bir ‘ben’ ve ‘öteki’ algısına hapsederek? ‘Öteki’nin bizde en fazla nefsi emmare için kullanıldığını göz önünde bulundurursak, diğerini tanımayerine biz de bir söylem armağan edebilirdik diplomasiye. Mesela kendini diğerinde tanıma diyemez miydik bir karşılaşma yöntemi olarak?

‘Gayrı’ olanı kendi dışında aramanın dünyayı işgal etmeye ve zayıf olanı sömürmeye katkıda bulunduğunu söyleyemeyen bir diplomasi dili neye yarar? Ya da sözgelimi “ağyârdan yâr yüzüne” adlı bir modüler çalışma ile tasvire hapsolmayan ama sonsuz tahayyül içeren bir ‘evrensel yüz’ terennümü yapılamaz mıydı?

Her baktığının ‘sevgili yüzü’ yani dost olmasının inceliklerini sanatın ifadelerinde izlemek kültürel diplomasi diline de bir imkân sunmaz mıydı? Celalin de cemaliyle ‘bir’ algılandığı kültürümüzde zulmün, şiddetin, gazabın bu yüze dahil olmasının ‘güzel’ ile ilişkisini nasıl kuracağımızı siyasette sanatta örneklerle anlatamaz mıydık küresel diplomasinin diliyle?

***

Yine misal merhamet ile adalet ilişkisinin, gazanın, kul hakkı yememenin, helalleşmenin, helal gıda amelinin içimizden dışımıza yaşantı kültürümüzdeki izlerine işaret etmek küresel diplomasiye yeni terimler kazandırmaz mıydı?

Kültür endüstrileri ve estetik laboratuvarı derken içinde tevhid, irfan, nefs eğitimi gibi en temel ve en genel kavramlar geçmeyen bir modüler söylemden hangi sanatsal estetiği vücuda getirecek bir küresel ahlak önerisi çıkarabiliriz?

Kültürü bir endüstriyel çıkarım, bir menfaat ağı, bir hegemonik yönetim biçimi olarak değil de güzelin bir ifadesi, kalbin, aşkın, sanatın bir ahlaki kodu olarak görebilen diplomasinin küresel hayata katacağı değerler yok mudur?

Zerreden küreye her şeye gönül gözüyle bakmanın edebini ihya etmiş bir kültürün varlığın Hakla kaim olduğundan hareketle her canlının konuşma biçimini dile getiren sanat anlayışından bugünün sesiyle yepyeni formlar oluşturamaz mıydık romanda, musikide, mimaride?

Algılar, olgular, bireysel ve kitlesel davranışlar derken, proje bazından pratiğe biraz olsun kendi davranış kodlarımızı yakına getirsek insanlık adına fena mı olurdu?

#Medeniyet
#Küresel Dil
#Tevhid
#Hüve