Ankara’da bir imza günü vesilesiyle sadık okurlarla buluştum. Bir kısmını yıllardır tanıyorum. Yazı ve kitaplar üzerinden birbirimizin değişimlerine şahitlik ediyoruz. Sanatla edebiyatla kurduğumuz ilişki bizleri kelime yoldaşı yapıyor.
Çok seviyorum bu kelime kardeşliğini. Çünkü bizi özümüzden bağlayan o sırra yaklaştırıyor. Orada ne okur övünerek kitapla ilgili ukalalık yapıyor ne de yazar övünerek kalemi kendine mal ediyor. Orada edebiyat üzerinden bizi buluşturan benliksiz bir duygu canlanıyor.
Hadi iddialı olmasın elbette benlik de vardır, lakin bizi bağlayan bağın gücünü hissetmek bu kelime kardeşliğine halis bir niyet katıyor. Bunun farkına birlikte varıyoruz böyle buluşma anlarında.
***
Yazarken kendimizdeki bir gerçeğe yaklaşıyoruz. Okurken de böyle. Bu sebeple olsa gerek yazarken de okurken de yalnızız. Bazen zahiren birlikte okuma veya yazma yapılsa da aslında ortak bir eylemle icra edilemez ne okumak ne yazmak.
Evet. Gönül dilinin alfabesini tek tek ama birlikte okuyoruz ve bize ruh veren kamil nefes misali salihlerden bir amel oluyoruz. Bütün alem bir amel oluyor. Canlanıyoruz.
Tanımadığım okurlarla buluşmak da böyle. Harfler içimize ayna oluyor. Dışımızda halka halka genişleyen ne varsa içimizin derinliklerinde harflerle yankılıyor.
Nitekim Ankara’da da böyle oldu. Kelimelerin nefesinde biz ezelden tanışıyoruz hissi çok yakıcıydı yine.
Hayatımda bundan daha eşsiz bir ikram olmadığına varıyorum böyle anlarda. Kalpten kalbe geçmenin ilk adımları bile olsa aynı şevkin aynı esin ve azmin içinde olduğumuzu görmek bizi dildaş kılıyor.
Kitaplar aracılığıyla gerçekleşen bu buluşmanın gösterişi riyası merasimi menfaati beklentisi pazarlığı benlik senlik davası yok. İçtenlik götürüyor bizi. Yaklaşmaya yetiyor. Genellikle fiziken yakınımız olanların yazdıklarımızla hiç ilgilenmemesi ama hiç tanımadığım bambaşka çevrelerden okurların zevk ve keşf duygusuyla kitap okuması da artık ilahi cümbüş olsa gerek.
***
Evet. Böyledir işte. 20 yıldır yayınlanan romanlarımı şimdi mesela bugünün gençleri okuyor. Bir okurum; “çok muhafazakâr bir çevrede yetiştim” dedi. Ve ekledi: “Sizin Maya romanınızdaki acı aile ve yalnızlık hikayesini yaşamadım ama romandaki kahraman sanki beni anlatıyor.”
Kelime kardeşlerimden bir tanesiydi. Bu sözleri her duyduğumda inanıyorum. Nefsime mal etmeme gerek kalmıyor. Alameti kalbin mahremine yazılmış çünkü. Kalem bunu yazdırırken ben ancak itaat ediyorum. “Attın ama sen atmadın” kelamından mülhem bir tecrübe gelişiyor.
O esnada bambaşka çevreden bir eski kuşak bey geldi ve benzer şeyler söyledi. “Türkiye’nin mayası bu işte” dedi bir diğeri. Hayat tarzları ideolojiler farklı kimlikler bizi birbirimizden ne kadar ayırmaya çalışırsa çalışsın mayamızdaki kopmayan bağın gücüne tutunuyoruz.
Nedir o? “Aşk ile bir daha” niyazının sıradan hayatlarımızdaki tecellisi. Evet sevmeyi bilenlerin nefesini çekiyoruz bizi nefret üzerinden ayrıştırmaya yeminli fitne ehlinin tuzaklarına inat.
Bir edebiyat eserini bambaşka yaş gruplarına ve farklı çevrelerdeki okurlara sevdiren işte bu içimizdeki bilmeden bildiğimiz sırlı dil. Gönül dili. Gerçeğimize perde olan siyasi sosyolojik patolojik tarihi vs ne kadar ezber varsa bir kelime kardeşliğinin bağıyla yıkılabiliyor. Bu yüzden sanat müthiş bir vesile. Yazanın gayreti neye yarardı okurun yazarlığı olmasaydı.
***
Her şey ile her şeyin birbirine bağlantısının kodlarını en çok yazarak çözebilenlerin buluşma noktası bir harf olmalı diye geçiririm hep içimden.
Kalemin nefesi, kamilin kelimesi!
Her kalem nihayetinde yaz emrine itaat etmektedir çünkü. Tapduk’un Yunus’a konuş dediğinde sokakta evde pazarda konuştuğu dili kanatlandıracak sonsuz mana verecek dizeler yazmaya başlaması bizlere bu icra tecrübelerimizin canlı tefsiri olsa gerek. Kelimelerin miracı diyordum 20 yıldır verdiğim söyleşilerde. Bunu nefsimde ispat edebilme ameliyesi benim için yazmak. Ben olmama hali.
İsmin sıfatın eylemin Zât’a ait olduğunu ispat edebilme niyetindeymişim ki bu yüzden hep yazdım. Yazmakta buldum ol kamil nefesi.
20 yıl önce Başkası Olduğun Yer adını vereceğim bir romanı dört veya beş yılda yazarken kimseden duymadan işitmeden ve hiçbir cemaate girmeden İslam’ın kalbiyle yani tevhid kültürümüzle buluştum mesela. Yazarken yaklaşmak beni hiçbir şeyini bilmediğim bir hakikatin ilk basamağına İbn Arabi hazretlerinin bir kitabıyla kondurdu. ‘Harflerin İlmi.’ (Değişik vesilelerle sık sık yeri gelir anarım yazılarımda.)
***
Çünkü: İşte müjde. Kalemin halis niyeti bize ‘müjde’yi yazdıracak kelimeleri kağıtla buluşturmaya böyle başlar!
Kalem ki yaz emrine itaat ettikçe nefesi kaynağından çektiğini bildiriyor demektir. Bir tür müjde veriyor çünkü okuyana. Tabii bu müjde kağıt üzerinde yürüyen kalemi harften harfe geçişteki iniş kalkışlarını onun secde ve kıyamlarına dönüştürüyor.
İşte yazar ile okuru buluşturan mayanın sırlarından biri!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.