Manevi hayatımızın ruhu dindarlık seviyemizin ilmihal ölçümüne sığdırılmaya çalışıldığı sürece ne hayatın görünmez bağlarından ne gönülden gönle ulaşan çift yönlü yollardan ilham alabiliyoruz. Ne de bilmeden devam ettiğimiz ve eşyanın içinden yükselen o kesintisiz zikirden.
Misal bir sanat eserine güzel diyebilmemizin yegâne koşulu icracısının hangi mahalleden olduğuyla belirleniyorsa, kültür sanat zevkimiz şahsi kriterlere ve egolara endeksliyse ebette medeniyetin yapı taşı olan manevi hayatın kalbine değemeyiz.
Gelgelelim ısrarla düşünsel, fikrî, ideolojik, felsefi ve mahalleli söylemlerin kıskacındayız ve bu şekilde kalbimizin içindeki nurun parıltılarında gerçeğe odaklanmamız imkânsız hale geliyor.
***
Gerçeğe odaklanmak neden şart? Çünkü bizzat maneviyat bu. Kalbin sırrında zuhur eden mananın sahibi olmak! Eskiler ‘gerçek’ dermiş Hazreti insana. Yani insan ‘tammodel’ olduğunda ‘en güzel suret’ ile ‘kendi’ bir oluyor. Gerçek’leşmiş oluyor.
Manevi gerçeğimiz eğer manasını tabir edemediğimiz ve nefsimizde ispat edemediğimiz itikadî bilgilerden, hatta farz ibadetleri yerine getirmekten ibaret olsaydı, cemaatler evliya kaynardı.
Hele cemaatlerin egosu! “Gel vatandaş, hak yol biziz, bize katıl, bu kitapları okumadan olmaz, bırakın şunları, bize katılın!” Böyle ayrımcılık yapa yapa gençleri ateist deist hale getirip bir de günah keçisi ilan etmek nasıl da körleştiriyor gerçeğe bakma melekesini kaybeden gözlerimizi, gönlümüzü.
Dini cemaatlere katılıp devletin belli kademelerine eleman yerleştirmekle ‘güzel ahlak’ımız tamam olsaydı, bugüne kadar milyonlarca kâmil insanımız yetişip yeni nesillere ‘canlı Kuran’ modeli olarak sunulurdu!
Hangi itikadî tartışmalarla, hangi cemaat tarafından tekele alınmış dini bilgilerle bir kalbin imanına katkıda bulunabilirsiniz ki? Toplu irşad diye bir gerçek olsaydı, nefsin merhalelerinde süluk yapmanın, mücahede ve müşahadenin bir anlamı olmazdı.
İlme’l yakîn bilgiyle nefsini Müslüman etmek mümkün olsaydı, bilgi çağında binlerce kâmil yetişmiş olup gönül fethine çıkardı, Semerkand’dan Saraybosna’ya.
***
Emperyal niyetlilere karşı içte ve dışta direnirken kendi nefsimizin zaaflarına karşı da savaş veriyor, bilerek bilmeden mücahede ediyoruz. İçerde ve dışarıda, enfüste ve afakta sonsuz bir mücadele bu. Yeryüzünün bütün savaşları bir tür ‘kendini bilme’ savaşı aslında. Ki güçlü silahlarını karşılıklı pazarlıklarla etkisiz hale getirebileceğiniz bir düşman ülkeyi belki yenebilirsiniz ama nefsin askerlerini her cephede birden yenmek kolay değil.
Her fırsatta yazdığım gibi: Kini yensen kibir çıkıyor, kibri dizginlesen haset çıkıyor, onu yensen, gazap, şehvet, gırla gidiyor. Nefis ordusunu dağıtacak silahlar kişiye özel bir imalat gerektiriyor. ‘Kültür ve sanat’ işte bu yüzden kendini bilme yolcusu için kalp ilminin hazine sandığı.
Bilinmeyi seven Rabbimiz var, kalp ilminin ifadelerini çoğaltıyoruz güzelin dilinde. Kalbin anadilinde. Nefsin sığ katmanlarından birlikte yükselmenin ifadelerini dil zevkiyle bulmaya çalışıyoruz. Evet bizlerin de kültür ve sanat cephesindeki dil / gönül direnişimiz bu şekilde kesintisiz sürüyor.
Artık defalarca söylediğimiz, her vesileyle başka bir yönünden ele aldığımız gibi, güçlü bir toplumun kültür sanatının olmazsa olmazı olan maneviyatın belli bir zevk ve birikimle, bir adap, edep ve üslupla oluşması için gerçeğe talip olan ‘gönül erleri’ gerekiyor.
Bunların yetişmesi için yani birlikte öğrenmemiz ve güzelleşme yolculuğuna çıkmamız için artık ideolojik, çekişmeli, polemikli, sen ben davalı bütün üslupların terk edilmesi gerekiyor.
Gerçeğin bilgisi talibin nefsinde ispat edilmediği sürece, ayne’l yakin olarak hayata geçmediği sürece, manayı tabir edemiyoruz. Ne de cereyan eden olayların tabirini yapabiliyoruz hakkıyla. İçimizdeki tortuların dışarıya nasıl aksettiğine dair iz süremiyor ve her şey ile her şeyi birbirine bağlayan o ‘uçsuz ip’e tutunamıyoruz.
***
Acizane acil önerim şudur. Tasavvuf tarikat üzerine övgü ve sövgülerine, cemaat yobazlığına, iman tekelciliğine, ideolojik İslamcılık kavgalarına, nefs-i emmare seviyesindeki şahsi tartışmalara bir son vererek: İç dünyalarımızda yankılayan o ‘gerçek dili’ ifade etmeye başlayalım. Ki kültür sanat birikimi canlansın!
Anadolu irfanına nefes veren o ümmi dil elan işitiliyor mayamızda. Bu dili sanatın her alanına yepyeni ifade biçimleriyle tahvil edebiliriz. Mana dili, insanlığımızın gerçeğindeki evrensel dildir aynı zamanda.
Hiç umulmadık bir ‘yabancı’ eserden ilham almanız, tevhid gerçeğine dair bir yakîn yaşamanız her zaman mümkündür. Sanatın gücü buradadır, kalpten kalbe her daim kendi yolunu bulmasında. (Tevhid sanatçısının izinde, güzelin ölçülerine dair kitabımızda mevzuyu farklı yönlerden ele aldık. Bkz: Güzelin binbir yüzü / H yayınları, 2015)
Şiire, edebiyata, romana, minyatüre, mimariye, çevreye, ilahilere, divanlara, menakıplara, mesel ve kıssalara bugünün ruhuyla katmanlı, derinlikli, sırlı manalar vermekle gerçeğin içine doğru süluk etmeye başlayalım artık.
Hakikat diline ki gündelik hayatın gerçeğidir, anlam katabilen gönül ehli her devirde mevcut. Tıpkı her devirde ve her coğrafyada gönül titreten eserler vücuda getiren sanatçıların insanlık kültürüne her daim kıymet kattığı gibi.
Enfüste ve afakta bu gerçeğin dilini işitebilmek bizim marifetimizle mümkün. Dini vaazlarından öte gönüldeki manasıyla işiteceğiz gerçek erleri, erenleri, eserleri! Bazen bir notanın nefesinde toplumun türkü şarkı zevki yeniden gelişir. Evet, marifet bugün için kültür ve sanat alanında hakkıyla eserler vücuda getirmektir.
Tasavvuf düşmanları, ayet tartışan ilahiyatçılar, selefi kafalar, şekilden öte manaya odaklanmayı sünnet dışı bulanlar vesaire ateist deist gençleri günah keçisi ilan etmekle vakit kaybetmesinler artık.
En azından tasavvuf kültürünün geleneğimizde bugüne kadar ürettiği hemen her alandaki eşsiz sanat eserlerine odaklansınlar, zevk edinsinler, birikim kazanıp sonraki kuşaklara evrensel emaneti taşımaya katkıda bulunsunlar vesselam.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.