Mevlana’nın ailesiyle Karaman’dan Konya’ya gelişinin 700’üncü yıldönümü vesilesiyle 27 Nisan ile 3 Mayıs arasında “Uluslararası Sevgi ve Barış yürüyüşü” üçüncü kez yapılacak. Konya’daki mülki amirlerin belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarının üniversite öğrencileri ve okulların ve halkın katılımıyla gerçekleşecek olan yürüyüşün haberini Uluslararası Mevlana Vakfı’nda duyduğumda, Konya’dan okurların bana yolladığı el işi hediyeyi yeni almıştım.
Ne vakit İstanbul’dan Anadolu’ya yola çıksam, tabiri caizse yürüyüşe başlasam (ister arabayla, ister uçakla) vasıta değişse de, gönül içi bir yolculukta olduğum hissine kapılırım. Çünkü tıpkı Mevlana’nın ailesiyle karşılandığı gibi, nereye gidersem gideyim muhabbetle karşılanırım.
Evet en dikenli, en fitne fesat anlarımızda bile açık kapıdan içeri girene elinde neyi varsa verilir. Eskiden Tanrı misafiri derlerdi. Ulaşım zordu, iletişim yoktu. Gelen ne zaman gider bilinmezdi. Ama gelen her zaman sultandır. Kapı açıldığında gönüldür açılan.
***
İstanbul’daki çevremde genellikle yakınlarım okumaz yazdıklarımı. İlgilenmezler, küçümserler. Merak etmezler. Ama Anadolu’da bazılarıyla yolda yürürken karşılaşırım, beni buyur ederler hemen. En uzak kasabalarda okurlarımdan hediyeler alırım.
Sohbetlerde, imzalarda bana yazdıkları mektupları getirirler, yaptıkları el işi eserlerden takdim ederler. Altı çizilmiş satırlarla dolu romanlarımı imzalatmaya getirirler. Buluşmalar gönlü genişletir, ihya eder.
Bugün İstanbul’da ya da Anadolu’da büyük kentlerde eskiye oranla buluşmalar daha az yaşansa da. Kasabalarda, köylerde olan hep budur: Teklifsizce evlerini / gönüllerini açan, aşını döşeğini paylaşan insanlarla hemhal olurum.
Anadolu’nu da dahil olduğu bu Ortadoğu Kafkas Balkan coğrafyasında her yan toz toprak haline getirilmekteyken evet Türkiye halen ayakta. Terörle, darbe girişimleriyle, ekonomik müdahalelerle, hile, isyan ve işgal yöntemleriyle çok uzun süredir yıkılmaya çalışılsa da: Hayatın en ıssız dehlizlerinde gümbür gümbür atan yürek olarak işitiyorum kendimizi.
***
Dünyanın doğularına batılarına epey gittim yıllar içerisinde. Suriye’ye, Lübnan’a, Ürdün’e, Mısır’a, İran’a, Kuzey Irak’a, Filistin’e ve dahi Hicaz’a gidişlerim hep böyle oldu. Bu kan gölü olmuş coğrafyaya iyileşmeye geldim hep. İbadet niyetine.
Bazen bombardımana tutulan toprakların çok yakınlarında, bazen sığınmacılarla iç içe, bazen iç savaştan kaçan mağdurlarla hemhal oldum. Ama bazen de lüks ve konforun tam ortasındaydım, dünyanın doğularında olduğu kadar batılarında.
Dünyanın neresine gidersem gideyim Anadolu’da aşılandığım bir maya vardır ve bu mayanın çözeltisinde / özünde ne varsa, bu sırrı hep beraberimde taşıdığımı fark ederim.
Evet Anadolu’nun mayasındaki gerçeğin mayamızdaki aşk ve irfan dili. Hiçbir ırka meşrebe atıf yapmadan bizim gerçeğimizdir ve dile gelirken kıssalarıyla masallarıyla türküyle şiirle menakıpla duayla ağıtla muhakkak ki bizim ruhumuzdur Anadolu. Issız kalmış anaların, yetim büyümüş evlatların, gidip de dönemeyen yiğitlerin rüzgarla kulağımıza çalınan acıklı hikayesini anlatır durur.
Anadolu’yu da bir coğrafi mekan olarak değil, bir mecaz olarak kullanıyorum. Sevdiğimiz yer. Bizi seven, barındıran, içine alan yer. Sevgilimiz. Aşık ve maşukların buluştuğu vücud diyelim. Bir tevhid mahalli. Gözümüzün nuru. Çünkü biz sevdiğimiz yerin yerlisi, sevemediğimiz yerine yabancısıyız hep söylediğim gibi.
***
Anadolu’da muhabbetle karşılanan Mevlana’nın, Şems-i Tebrizi’nin, Yesevi’nin, İbn Arabi’nin, Emir Buhari’nin, Nurü’l Arabi’nin ve daha nice sultanın (ks) aslımıza kavuşma yolculuğumuza bıraktığı izlerle mayalanır ruhumuz. Her seferinde Efendimiz’in (sas) Medine’de ilk karşılandığı o birlik anını duyumsarım.
Gönlü açık bir zattı muhakkak. Gelen sultanın cevheri nasıl parladıysa onun yüreğinde, nasıl bitiştirdiyse gönülleri birbirine.. Yesrib’den Medine-i Münevvere’ye dönüşen gönlün sırrından bir nağme yükseldi:
“Ay doğdu üzerimize / Veda tepesinden / Şükür gerekti bizlere / Allah’a davetinden” dedi içinden ve dışından: “Sen güneşsin sen aysın / Sen nur üstüne nursun / Sen süreyya ışığısın / Ey sevgili ey Rasûl / Ey bizden seçilen elçi / Yüce bir davetle geldin / Sen bu şehre şeref verdin / Ey sevgili hoş geldin!”
Benim gibi kelimelerle yaşayan bir romancı için birbiriyle karşılaşan herkesten, her şeyden ses gelir Anadolu’da. Ancak şiirle, türküyle, ilahiyle, menakıpnamelerle anlatılabilen remizli, katmanlı dilin yankısını duyabilenlerle mayalanmaya devam ediyor ruhumuz / sırrımız.
Mevlana’nın ailesiyle Karaman’dan Konya’ya gelişinin yıldönümünü ihya edecek ahali gibi hepimiz için nefsten ruha, zihinden gönle, Yesrib’den Medine’ye hicret olsun her yürüyüş! “Sen ey esenlik yıldızı / Senin sevginle doluyuz!”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.