Yeni kölelik düzeni

04:0027/09/2018, Perşembe
G: 27/09/2018, Perşembe
Kemal Öztürk

Birleşmiş Milletler’in son toplantısında Trump değil de, Obama ya da Clinton bu konuşmayı yapmış olsaydı, bugün dünya çalkalanıyor olacaktı. 11 Eylül saldırısından sonra Bush’un “Yeni dünya düzeni” diye ilan ettiği sistemin etkilerini görecektik kamuoyunda.Gelin görün ki, Amerikalıların bile ciddiye almadığı bir başkan bu konuşmayı yaptı. Konuşma, bırakın dünyada yankı uyandırmasını, salonda bulunanları güldürdü üstelik. Trump da şaşırdı, ‘gülmenizi beklemiyordum’ diyor. Niye şaşırıyorsa!ABD’NİN

Birleşmiş Milletler’in son toplantısında Trump değil de, Obama ya da Clinton bu konuşmayı yapmış olsaydı, bugün dünya çalkalanıyor olacaktı. 11 Eylül saldırısından sonra Bush’un “Yeni dünya düzeni” diye ilan ettiği sistemin etkilerini görecektik kamuoyunda.



Gelin görün ki, Amerikalıların bile ciddiye almadığı bir başkan bu konuşmayı yaptı. Konuşma, bırakın dünyada yankı uyandırmasını, salonda bulunanları güldürdü üstelik. Trump da şaşırdı, ‘gülmenizi beklemiyordum’ diyor. Niye şaşırıyorsa!

ABD’NİN KÜRSELLEŞMEYE VEDASI

Ancak konuşan turuncu kafalı, ciddiyetten uzak, dengesiz bir iş adamı değil sonuçta. Bir zamanlar yaptığı gibi, ekranda şov da yapmıyor. BM Genel Kurulu’nda dünyanın en büyük devletini temsilen, başkan sıfatıyla konuşuyor. Ciddiye almak zorundasınız.

Tartışma yaratması gereken cümle şuydu:

“Biz küreselleşme doktrinini reddediyoruz. Tüm dünyadaki ülkeler kendi ülkelerini korumalıdır.”

ABD’nin icat ettiği ve öncülük ettiği globalleşme/küreselleşme doktrininin, yine ABD Başkanı tarafından reddedilmesi, “haa öyle mi olmuş?” diye geçiştirilecek basit bir şey değildir. Trump söylediği için kimse ciddiye almıyor ama bu tüm dünyadaki ekonomik ve sosyal düzeni alt üst edecek bir kırılmaya neden olacaktır.

YENİ KÖLE DÜZENİ

Buna, ‘ABD’nin dünyadaki köle düzenini yenileme hamlesi’ desek çok da abartmış olmayız. Zira küreselleşme dünyada çok büyük bir haksız kazanç, sömürü ve dengesizlik üzerine Amerikalılar tarafında kurulmuş, parayı ve gücü o ülkede toplamıştı.

Ancak sürdürülebilir bir sistem olmadığı için, yine bizzat ABD toplumu tarafından son 10 yıldır sürekli eleştirilen bir hale dönüşmüştü. Alt Right hareketi ya da ‘Redneck’ camiası bu düzeni yerden yere vururken, kendileri gibi hafif kırık bir lider buldukları için dipten gelen dalga uç bulmuş oldu.

Basitçe şöyle açıklayabiliriz itirazlarını: Apple fabrikasını Çin’de kurmuş işçileri oradan alıyor. Şirket genel merkezini İrlanda’ya taşımış vergiyi az veriyor. Peki ABD vatandaşının ve devletinin kazancı nedir?

Her ne kadar Apple dünyanın en büyük Amerikan şirketi de olsa, globalleşme nedeniyle Trump kafasındakiler bundan memnun değil. Bu yüzden bu tür şirketleri tehdit ederek, fabrikaları ve merkezlerini Amerika’ya taşımalarını istiyorlar.

İşsizlik düşsün, vergi geliri artsın diye yapıyorlar bunu. Kısa vadede iyi ama Apple bir süre sonra dünyada rekabet edemeyecek hale gelecek. Zira ABD’ye taşınınca maliyetleri muazzam artacak.

ABD ÇIKMAZA GİRDİ, BİZİ DE SÜRÜKLÜYOR

Küreselleşmeyi reddetmek, öyle turuncu kafalı bir adamın fantezisi değil, geniş kitlelerin talebinin dışa yansımasıdır. O yüzden Trump olmasa, mesela Başkan Yardımcısı Pence olsa da aynı konuşmayı (muhtemelen daha ciddi) yapacaktı.

Konuşmayı yapıp dünyayı, hatta kendi şirketlerini tehdit etmek kolay da, sonrasında büyük kaos bekliyor onları. Maliyetleri artan ABD mallarını kimse almazsa o zaman göreceğiz “Turuncu devrimi”.

Aslında Süleyman Seyfi Öğün hocamızın demesiyle, “ciddi bir çıkmazın içine girdiler.” Beter olsunlar da, olan bizim gibi gelişmekte olan ülkelere, hatta tüm dünyaya olacak. Çünkü küreselleşme hepimizi bir yerinden tutup ağına dahil etti ve sistemin parçası yaptı. Şimdi adam ‘başınızın çaresine bakın, ben etrafıma duvar örüyorum’ diyor resmen. ‘Lanet olası federaller’ on senede bir sistem değiştirip bütün dünyayı perişan ediyorlar.

Bir de diyor ki, “globalleşme bitti tüm dünyadaki ülkeler kendi ülkelerini korumalıdır.” Lakin, Ortadoğu’da (Suud, BAE, Kuveyt, Ürdün, Mısır), Pasifik’te (G. Kore, Japonya), Avrupa’da (Almanya, Fransa, Polonya) “sizi korumam, Rusya/Çin/İran sizi yer” diyerek, haraç kesen de bizzat kendisi. Silah satan, zorla ticari anlaşmalar imzalayan ya da anlaşmaları bozan, sonra da başınızın çaresine bakın diyen bir ülkeye kim güvenebilir?

BANA KÖLE OLANA YARDIM YAPARIM

Tüm bunlardan dolayı, “bundan sonra ABD’ye güvenemeyiz” diyor Macron ve Merkel. Zaten Trump dostluk ve yardım konusunu da şöyle açıklıyor aynı konuşmasında:

“Bundan sonra sadece bize saygı gösteren ve açıkçası dostumuz olan ülkelere yardımda bulunacağız.”

Bunun tercümesi, “bize köle olan ülkelere yardım yapacağız”. Bizim gibi ülkelerin ABD’nin kirli yardımına ihtiyacı yok ama yüzlerce ülke ABD ile girdikleri ilişkilerin sonucunda bağımsızlıklarını, iradelerini ve özgürlüklerini kaybedecekler. Gerçi bazılarının bundan şikayet edeceği sanmıyorum. Gönüllü olarak ABD kölesi olmuşlar hali hazırda zaten.

Diyeceğim o ki, ABD globalleşme doktrinini reddedip, ‘önce benim çıkarlarım, benim kazancım, benim ülkem’ diye daha bencil ve acımasız bir doktrine geçti.

Karamsar olmak istemem ama daha kötü bir dünyaya doğru sürüklüyor bizi bu Yankiler. Turuncu kafalıyı ciddiye almak zordayız.

#​Birleşmiş Milletler
#ABD
#Köle Düzeni