Toprağı ve hakikatı yakın etmek

04:001/08/2018, Çarşamba
G: 1/08/2018, Çarşamba
Kemal Öztürk

Sakarya bizim için huzur şehridir. Ömrünün bir kısmını Sakarya’da geçiren herkesin hissettiği şey budur.İstanbul’un artık dayanılmaz hale gelen trafiği, betonlaşması, gergin insan ilişkileri ve aşırı kalabalığı; birçok İstanbul sakini gibi beni de şehir dışında bir yaşam alanı kurmaya itti.Belki de artık görmeye, işitmeye ve yaşamaya dayanamadığım, bozulan ve yozlaşan hayat biçimimiz nedeniyle arayıştaydım. Yılın belli sürelerini Sakarya’da geçirmeye karar vermem bu yüzden.DOĞAL İNSAN İLİŞKİLERİNİYENİDEN

Sakarya bizim için huzur şehridir. Ömrünün bir kısmını Sakarya’da geçiren herkesin hissettiği şey budur.

İstanbul’un artık dayanılmaz hale gelen trafiği, betonlaşması, gergin insan ilişkileri ve aşırı kalabalığı; birçok İstanbul sakini gibi beni de şehir dışında bir yaşam alanı kurmaya itti.

Belki de artık görmeye, işitmeye ve yaşamaya dayanamadığım, bozulan ve yozlaşan hayat biçimimiz nedeniyle arayıştaydım. Yılın belli sürelerini Sakarya’da geçirmeye karar vermem bu yüzden.

DOĞAL İNSAN İLİŞKİLERİNİ
YENİDEN KEŞFETMEK

Sapanca civarındaki köylerden birinde geçiriyorum günlerimi. Henüz gelişmemiş, şehirleşmemiş, doğal köy hayatının olduğu bir yerde kalıyorum.

Sabahları erken saatte uyanıp yürüyüşler yapıyorum. Gördüğüm her köylüyle tanışıp, ahbap olup, sohbet edip uzun yıllardır kaybettiğimiz doğal ve sade insan ilişkilerini yeniden keşfediyorum, hissetmeye çalışıyorum.

Gördüğüm ilk şey, şehir hayatında, modern yaşamda ne denli büyük erozyona uğradığımız oldu. İneğin memelerinden sağılan sütün kovaya çarparken çıkardığı sesi sanırım en son 30 yıl önce duymuştum. Tavukların, kazların toprakta eşelenmesi keza yine öyle.

Daha birçok şey sayabilirim uzun yıllar önce kaybettiğim ve şimdi yeniden gördüğüm.

HAKİKATI BURADA HİSSETMEK

Ancak beni şaşırtan, kaybettiğimiz şeylerden birinin nedense hakikat olduğunu burada düşünmeye başlamam oldu.

Gerçek olmayan ilişkilerin, gerçek olmayan nezaketin, samimiyetin, gerçek olmayan dürüstlüğün ve insan ilişkilerinin karmaşık halini ancak buradan, yani uzaktan bakınca daha iyi anlıyorsunuz.

Size ısrarla yeni topladığı fındığı vermeye çalışan Hatice abla, yeni sağdığı sütü pet şişeye doldurup elinize tutuşturan Mehmet abinin, iki gündür yumurtlamayan tavuklardan dert yanana Rüstem amcanın ve iki tavuğunu tilki kapan Türken ablanın her söylediği hakikatin ta kendisi. Balkondan aşağı bağırıp, “kahvaltı hazır hadi gelin” diyen hiç tanımadığım emekli dayımın samimiyeti de öyle (isimlerin tümünü hayali olanlarla değiştirdim).

Sohbetin, iltifatın, ikramın, hatta yumurtadan bazen 1 TL para almaları da bana nedense şüphe edilmeyecek bir hakikat, yani yaşamın gerçek hakikati gelmesi dikkatimi çekti.

MANAV TÜRKLERİNİN
HARİKA YAŞAM FELSEFESİ

Köyün yarısı Karadeniz göçmeni. Çoğu akraba. En zor yamaçlarda, arazilerde evlerini onlar kurmuş her zamanki gibi. Ve her zamanki gibi en çalışkan insanlar bunlar.

Diğer yarısı ise ‘Manav’ dediğimiz Sakarya’nın yerlisi. Manav Türkleri bu bölgenin en güzel huylu insanlarıdır. Onlarla ilgili şeyler okurken dikkatimi çeken bir bilgiye ulaştım.

Kendilerini korumak, yerleşik düzenlerini sürdürmek, hayatiyetlerini devam ettirmek için Manavlar kimseyle tartışmaz, kavga etmez, itiraz etmezlermiş. Sakarya’nın birçok ilçesinde ve merkezinde Manav Türkleri yaşar ve hepsi, yetiştirdikleri kirazlar kadar tatlı insanlardır.

Bir manav ailesi ile tanıştığım gün, öylesine samimi olduk ki, etraftan görenler yıllardır tanışıyoruz sandılar.

Oysa insanın doğal iletişim şekli budur. Sabah tanıştığın komşunla akşam çayı evde içersin. Yeni tanıştığını bildiğin komşuna bir tencere türlü yapıp götürmek (fasulye, kabak, patlıcan bahçeden toplanmış), yaşamın doğal seyridir. Bu doğallığı unuttuğumuz için bunlar şimdi şaşırtıcı geliyor bize.

TOPRAKLA TEMAS ETTİĞİNDE
HİSSETTİĞİN HAKİKAT

İnsan kendini bırakıveriyor burada. Yani samimiyetin ve dürüstlüğün olduğu yerde tüm savunma mekanizmalarınızı, bariyerlerinizi, kaygılarınızı bırakıyorsunuz.

Ancak daha çarpıcı olan şey, toprakla temas ettiğinizde hissettiklerinizdir. İnsanın toprakla olan teması kesildikçe, kendine ve hayata yabancılaştığını anlıyor burada.

Çıplak ayakla tertemiz bir toprağa basmak, o toprakta bir şey yetiştirmek, ağaçtan bir meyve koparmak yabancılaştığın hayatın sızısını biraz olsun dindiriyor.

Toprağın cömertliğini, alçak gönüllülüğünü ve herkesi kucaklayan halini insana benzetiyorsunuz. Az bulunur insan özelliğine.

Hakikat, insanın toprakla ilişkisinin kesilmesiyle, kaybolmaya başlar. Bunu anladım. Çünkü insanın aslı topraktır.

Buralara gelmek, toprakla, sade ve samimi insanlarla bir arada olmak, zorluktan kaçmak değil, hakikati yeniden yakın etmeye çalışmaktır. Yozlaşmış ilişkileri, bozulmuş yaşam biçimlerini düzeltmek ve mücadele etmek için toparlanmaktır.

Hakikati yakın etmek ve insanı yeniden hissetmektir burada yaşamak.

#Sakarya