Papa (karpuz), bila (balık), labi (kalem), Iveo (yoğurt), çuta (çikulata), hopşuduk (hoş bulduk), naçık (yastık), alla (anne)…
Duyduğum en güzel ve telaffuzu en sevimli kelimelerdi. Dupduru bir aklın ürettiği, saf ve lekesiz bir zihnin dillendirdiği kelimeler.
Sanırım beni en çok etkileyen şey, bu kelimelerin saflık derecesiydi. Bir melek tarafından dillendirilmişti.
Kızım Rabia’nın 1,5 yaşından itibaren kendi ürettiği ve benim çözümlemeye çalıştığım kelimeler bunlar. Hiçbirini düzeltmeye çalışmadık. Bilakis biz de onun gibi konuşup, bu yeni doğan dilin yaşaması için çaba gösterdik.
Bu muhteşem kelimeler nasıl oluştu, neye göre seçildi, nasıl türedi? bunu bulmaya çalıştım.
Kelimelerin kökenlerini araştıran Etimoloji bilimine merak saldım bu yüzden. Onlarca farklı kelimenin içinden sadece birinin nasıl etimolojik olarak doğduğunu keşfedebildim.
Elimde kalem kağıt, kızıma bir şeyler çizerken, adını kağıda yazardım: R-A-B-İ-A… ardından telaffuz ederdim. Ama o “R” harfini söyleyemediği için “labi” derdi. Adını yazmamı istediğinde, “labi” dedi sonradan. Bir dahaki sefere de kalemi istemek için Labi” demeye başladı. Böylece etimolojik olarak “labi” kelimesinin doğuşuna şahitlik etmiş oldum.
“Labi” kelimesinde bir mantıksal kurgu vardı ama, çü (yumurta), ii (üzüm), Papa (karpuz) gibi kelimelerde bu mantıksal ilişkiyi kuramıyordum. Bu kelimeleri nasıl üretmişti acaba?
Hopşuduk (hoş bulduk), hadıt (hayır), bo (balon), adü (alo), pete (patik) gibi kelimelerde ses benzerlikleri, kısaltmalar söz konusuydu ve kelimenin doğuşuyla ilgili bir mantık kurabiliyordum.
Ancak ses benzerliği, kısaltma ya da ilişkili cisme atıf (Rabia-Labi/kalem) gibi bir şey söz konusu değilse, kelimenin etimolojik yapısını çözemiyordum…
Her geçen gün büyüdükçe bu kelimler evrim geçirdi.
Önce iki harfli kelimeler ortadan kalktı: Po (top), sü-(süt), ee (ekmek), de (gel)…
Sonra çok yanlış söylediği kelimeleri daha az yanlış telaffuz etti: ki-kipat-kitap, Afuu-bapur-vapur…
Bana göre dünyanın en güzel diliydi ve yok oluyordu yavaş yavaş. Tüm aksi yönde çabalarıma rağmen, yanlışlarını kendi düzeltti.
Bense masumiyetin ve saflığın doğurduğu bu kelimelerin hep var olmasını istedim. Tüm bu muhteşem kelimeleri not ettik, dünyanın en muhteşem aksanı, çocuk aksanıyla yaptığı konuşmaları kaydettim…
Aşüle (Aşure) , Mandü (manadalina), toteet (sohbet), Kuika (kurabiye), tulilüü (tünel), ela (elma)…
Bu dili eşsiz kılan şey, hesapsız, plansız ve saf bir zihnin ürünü olması. Söylediği her şey gerçekçiydi, yaptığı her şeyi ciddiyetle yapıyordu.
Hiçbir şeyde yapmacıklık yoktu, rol yoktu, plan yoktu, başka bir niyet yoktu. Mesela şaka yapmasını, yalan söylemesini, bir şeyi çarpıtmasını bilmiyordu. İçinden geldiği gibi davranıyordu. Hepsi masumiyetin sonucuydu.
Masum bir hayatı vardı. Bilmediğimiz bu dil, masumiyetin diliydi.
Sonra bu hayatı öğrendi. Bizim kullandığımız dili öğrendi. Bizim davranışlarımızı öğrendi. Büyüklerin dünyasına girdi…
Bugünlerde 5 yaşına girmek üzere Rabia. Hiçbir kelimeyi yanlış söylemiyor artık. İnatla, bir TRT spikeri gibi, her kelimeyi düzgün telaffuz etmeye çalışıyor…
Bazen bizim hoşumuza gidiyor diye, eski kullandığı kelimeleri kullanıyor bilinçli olarak. Şaka yapmasını öğrendi yani.
Bir şeyi masum yapan şey; hesapsız, içten yapılmış olmasıdır.
Masumiyetin dili kalmadı artık.
Son güzel kelimeler de tükendi.
Tıpkı bizim dünyamızda güzel kelimelerin her geçen gün tükenmesi gibi.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.