Eskiden seçim dediğimizde ilk önce bürokraside, sonra şehirlerde büyük dalgalanmalar olurdu. Milletvekili olmak isteyen ‘deve dişi’ gibi kuvvetli isimlerin neden olduğu dalgalanmaydı bu. Kulisler ateş gibi yanar, her tarafta hummalı görüşmeler olurdu.
Tabii herkes genel başkanların peşinde, bir o yana bir bu yana sürüklenir dururdu.
AK Parti en gözde parti olduğundan, doğal olarak genel merkez umre ziyaretine gelmiş hacı adayları gibi insanlarla dolup taşardı. Bir genel başkan yardımcısından “olur” almak için saatlerce uğraşırdı insanlar.
Tabii en önemli ‘olur’ Erdoğan’ın ‘oluru’ olduğundan gittiği her programda aday adayları oraya hücum eder, bir kaş işaretine, bir göz kırpmasına bakarlardı.
Erdoğan’a “aday olayım mı?” diye soranlara, bugüne kadar “çok iyi olur” dediğini duymadım. Benden sonra bu huyunu değiştirdiğini de sanmıyorum. “Hayırlısı olsun” derdi hep. Bunu “hayırlı olsun” diye anlayan ve yol verdiğini sanıp, koşa koşa memleketine giden çok acemi olmuştur.
Erdoğan, “bu iş bir yarış ve nasip işidir” derdi hep.
Şimdi bakıyorum da Ankara bürokrasisi o kadar da hareketli değil. Bırakın deve dişini, ‘kuzu dişi’ kuvvetinde insanlar bile istifa etmemiş. Anlıyorum tabii. “Bakan olmadıktan sonra neden müsteşar olmayı, genel müdür olmayı bırakayım” diye düşünüyorlar. Bu düşünce iş dünyasında, sanat dünyasında aynıdır sanırım.
Benim gördüğüm, milletvekilliğinin kıymeti düştü.
Bu yeni sistemin en büyük açmazı ve sorunu olacak gibi. Milletvekilliğinin cazibesini yitirmesi, parlamentonun çalışmalarını, kalitesini, denetim gücünü ve siyasetteki etkisini kaybettirir. Ciddi bir sorun.
Sanırım ilk defa yeni sistemle seçime giderken, milletvekilliğinin, parlamentonun aslında ne derece önemli hale geleceğini tam olarak kavrayamadık.
Bu nedenledir ki, yeni dönem parlamentoda bir kalite kaybı yaşanabilir. Mevcutlarla bile vekil niteliği eleştirilirken, yeni gelenlerin eskileri aratacağını tahmin ediyorum.
Tabii seçilme yaşı 18’e çekildiği için, çok sayıda genç insan da vekil olmak isteyecektir. Tecrübeli isimlerin yanında pişmeleri gerekir bu gençlerin. Lakin tecrübeli vekillerin önemli bir kısmı bakan olmak için vekil olmama niyetinde. Bazı vekiller de kıymeti artan belediye başkanlığına yöneliyor. Bu nedenle aday olmayacak. Bu durumda parlamento iyiden iyiye boşalmış olacak.
Baskın seçim bu konuları enine boyuna tartışmamızı da engelledi. Aday olacaklar da bu baskında apansız yakalanmış keklik gibi kaldılar ortada. Ne yapacaklarına karar veremeyenler, ‘en iyisi yerimde oturayım, risk almayayım’ diyor.
Bu konuda AK Parti’nin yaptığı taktiksel bir hata var.
AK Parti’nin iki markası vardır. Biri Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğeri partinin kurumsal kimliği. Her iki marka da siyasette oldukça kuvvetli ve kıymetlidir. Önceki yıllarda yapılan araştırmalar iki marka arasında puan farkının çok az olduğu görülürdü. Ancak şimdi yapılan anketlerde Erdoğan’ın kişisel oyunun, parti oyunun 5-6 puan üstünde olduğu ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, Erdoğan’ın marka değerini parlatanlar, partininkini sönükleştirdi. Bu, elinde iki kıymetli değerden birini eriten parti yönetiminin üzerinde çok düşünmesi gereken bir konudur. Düşünmediği gibi bir de, güya AK Parti’yi savunduğunu sanan medya mensupları, ‘Erdoğan’dan başka kimse çalışmıyor’ propagandasıyla bu erozyonu daha da arttırdı.
İktidarın eleştirilen icraatlarını, hatalarını, yanlışlarını partiye ve teşkilatlara yüklediler. İl başkanlarını, belediye başkanlarını görevden alarak, ortadaki kan kaybının sorumlusu olarak parti gösterilmiş oldu. İşte bu da AK Parti’nin marka değerini düşürdü. AK Parti’nin geleceğini de tehlikeye atıyor bu anlayış.
Bunun sandığa nasıl yansıyacağını göreceğiz. Benim tahminim, insanlar Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy verirken, rahatsız oldukları her konunun acısını parlamento seçiminde AK Parti’den çıkarabilir.
AK Parti tabanında bu eğilimi görüyorum. Bu kadar kısa süre içinde AK Parti’nin düşen marka değerini yükseltebilirler mi bilemiyorum. Ancak en azından seçim kampanyasında buna dikkat etmek lazım.
Yeni sistemde, parlamento eskisine oranla daha kritik ve önemli aslında. Obama ve Trump döneminde ABD Meclisi iktidarı kilitlemişti. AK Parti parlamentoda çoğunluğunu kaybederse, sadece iktidarı kitlenmez, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, tüm siyasilere yargı süreçlerini bu parlamento başlatabilir.
O yüzden parlamentoyu boş bırakmayın diyorum.
Ha şunu da ekleyeyim. Artık seçmen, her gösterdiğiniz adaya, hatta hak etmeyen, istenmeyen milletvekili adayına oy vermeyecek, sakın unutmayın. Çünkü seçmen kendini yönetimde istikrarı sağlamak için Erdoğan’a oy vermekle sorumlu hissedecek. Ama parlamento seçiminde bu duygu olmayacak.
Baskın seçim oldu ama iyi mi oldu, kötü mü oldu artık sandıkta göreceğiz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.