Memleket derdi mi Erdoğan’ı devirmek mi?

04:002/05/2018, Çarşamba
G: 2/05/2018, Çarşamba
Kemal Öztürk

Muhalefete ve muhalefetle hareket edenlere bir önerim var. Sakince bir meseleyi tartışalım.Önce şu soruyu sorayım:Derdiniz memleket derdi mi? Daha iyi bir ülke olsun diye mi hareket ediyorsunuz? Yoksa Erdoğan’ı devirmek için mi tüm çabanız?Sanırım muhalif olanların buna tepkisi şu olacaktır: Erdoğan iktidarın lideri, tabii ki onu iktidardan indirmek ve yerine geçmek için siyaset yapıyoruz.İlk başta aynı gibi gözüken iki şey, aslında birbirinden çok farklı. Hem de dünyalar kadar farklı.Bakın size

Muhalefete ve muhalefetle hareket edenlere bir önerim var. Sakince bir meseleyi tartışalım.


Önce şu soruyu sorayım:

Derdiniz memleket derdi mi? Daha iyi bir ülke olsun diye mi hareket ediyorsunuz? Yoksa Erdoğan’ı devirmek için mi tüm çabanız?

Sanırım muhalif olanların buna tepkisi şu olacaktır: Erdoğan iktidarın lideri, tabii ki onu iktidardan indirmek ve yerine geçmek için siyaset yapıyoruz.

İlk başta aynı gibi gözüken iki şey, aslında birbirinden çok farklı. Hem de dünyalar kadar farklı.

Bakın size anlatayım.

ERDOĞAN DÜŞMANLIĞI BİR TRAVMAYA DÖNÜŞÜR

‘Erdoğan düşmanlığı’ yapmak, siyaseti kişiselleştirmek, daraltmak ve intikam aracı olarak kullanmaktır. Bunun için yapmanız gereken tek şey, Erdoğan’ın ne kadar ‘kötü’ biri olduğunu anlatmak, sonra da onu devirmek için her şeyi ‘mubah’ görmektir.

Bu düşmanlık öylesine travmatik bir hale dönüşür ki, ilkesi olmayan ittifaklar, işbirlikler, kirli pazarlıklara kadar gider. Sonunda öylesine savrulursunuz ki, hangi uca gittiğinizi anlayamazsınız bile.

Bunun en tipik örneği, Abdüllatif Şener’dir. AK Parti’nin kurucu isimlerinden biri olmasına rağmen, Erdoğan ile olan kişisel kavgası yüzünden Perinçek’ten Esed’e kadar herkesle yan yana durup, Erdoğan’a karşı mücadele etmeyi ‘mubah’ görmüştür. Oysa fikri, inancı, geçmişi böyle işbirlikleri yapmasına engeldir. Şener benzeri çok vaka yaşandı. Detaya boğulmayalım. Bilin ki nefret üzerine kurulu bir siyaset, insanın gözünü kör eder.

ÜLKEYİ YÖNETMEYE DEĞİL, ERDOĞAN’I DEVİRMEYE ODAKLANMAK

Sadece Erdoğan’ı devirmeye odaklandığınızda, ülke yönetimine talip olmazsınız. Bu yüzden de ülkeyi nasıl yöneteceğinizi anlatmanıza, hükümet programları yapmanıza, gölge kabineler kurmanıza, iktidara geldiğinizde ne yapacağınızı anlatmanıza gerek olmaz.

CHP, yıllardan beri ana muhalefet olmasına rağmen, hiçbir zaman iktidara geldiğinde ülkeyi nasıl yöneteceğini, nasıl daha iyi bir Türkiye kuracağını anlatmadı halka.

Her zaman ülkede durumun nasıl kötü olduğunu sıraladı, Erdoğan’ın ne kadar ‘kötü’ olduğunu anlattı. Tabii ki bir parti programı var, tabii ki bir seçim vaadi var. Ancak sokaktan bir vatandaşı çevirip sorun, CHP’nin ülke yönetimi için hangi politikası aklında kalmış. Hiçbiri. Zira CHP bunları anlatmak yerine Erdoğan’ın ne kadar ‘kötü’ olduğunu anlatıp duruyor.

İYİ Parti’ye bakınız. Ülkenin kronik sorunları için ne öneriyor? Sayın Akşener’den başka bir politik figürü, ekibi var mı sahnede? Akşener’in tüm mesajları Erdoğan’a yönelik, onu kötülemek ve koltuğundan indirmek üzerine kurulu. “Peki, bu ülkeyi, bu devleti nasıl yöneteceksiniz?” sorusuna, “iyi olacak Türkiye” demekten başka bir sözü yok akıllarda.

Buna rağmen İYİ Parti’nin bu kadar ilgi görmesinin sebebi nedir? Tek sebebi var, başarısız muhalefetten usanmış insanların çaresizliği. Belki İYİ Parti doğru düzgün muhalefet yapar diye, denemek için insanlar oraya yöneldi. Akşener konuştukça oylarının düşmesi yine aynı gerekçeyle oluyor: Erdoğan düşmanlığı, politikasızlık.

GÜL’ÜN ÇATI ADAY OLMASININ SEBEBİ NEDİR?

Abdullah Gül’ün çatı adaylığı, yine aynı mantıkla ortaya çıkmıştır. Mesele memleket derdi olsaydı, Sayın Gül’ün bugüne kadar başka bir politika izlemesi gerekirdi. Öyle cami kapısında üç ayda bir açıklama yapmakla, bir görünüp, bir kaybolmakla kalmazdı. Ülkede yanlış giden şeyler varsa bunu sağlıklı bir şekilde eleştirir, parti içinde yol gösterir, dert edinir, risk alırdı. Yapmadı.

CHP, Saadet, İYİ Parti ve diğer partilerle birlikte Erdoğan’ı devirmek üzere kurulu bir politikanın parçası olmaya kalktı. Yani meseleyi kişiselleştirdi.

Derdi memleket olanlar, Erdoğan’la mücadeleyi kişiselleştirmez. Ülkenin daha güçlü olması için programları, politikaları, ekibi olur.

Millet sandığa gittiğinde şöyle düşünüyor: ‘Bu ülkeyi en iyi kim yönetir? Güven veriyor mu? Nasıl yönetir? Hangi politikalarla yönetir?’ Adaylara, partilere, kişilere bu gözle bakar millet.

Bugüne kadar millete lider olarak da, parti olarak da, politika ve program olarak da Erdoğan ve AK Parti’den daha iyi alternatif sunan kimse çıkmadığı için iktidar değişmedi.

MESELE ERDOĞAN’I DEVİRMEKSE, MİLLET İZİN VERMEZ

Gezi olaylarından bu yana, Erdoğan’ı devirmek için yapılmış tüm hamleler, kumpaslar, darbeler, oyunlar başarılı olmadı. Tek sebebi var: Millet kendi çocuğunu kirli ilişkilere bulaşmış devirme operasyonlarına kurban vermez, ne olursa olsun sahip çıkar.

Erdoğan’ın politikalarını eleştirmek başka bir şey, onunla kavgayı kişiselleştirmek başka bir şeydir.

Şahsen ben bir AK Partili olmama rağmen, özeleştiri yapıyorum, yanlışları, doğruları söylüyorum. Hepsini daha iyi bir parti, daha iyi bir Türkiye için yapıyorum.

Ancak birileri Erdoğan’la kavgayı kişiselleştirerek, sırf onu devirmek için hareket ettiğinde, tereddütsüz bir şekilde Erdoğan’ın yanında yer alırım.

Şimdi memleket derdi ile Erdoğan düşmanlığı arasındaki farkı anlayabildik mi?

#Recep Tayyip Erdoğan
#Seçim
#Muhalefet