Biliyorum çok netameli bir konu. Yine biliyorum, ‘İslam’da reform, Rönesans, güncelleme’ gibi kavramlara çok sert tepki gösteren kesimler var. Lakin tartışmanın özünün kullanılan kavramlar olmadığını hatırlatırım.
Meselemiz Türkiye’de ve İslam dünyasında devam eden kaotik ve protest durumun, gelecekte tüm Müslümanları etkileyecek bir dip dalganın habercisi olup, olmadığını tartışmaktır.
Bu tartışmanın da durup dururken çıkmadığını hemen başta belirteyim. Önceki gün Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından düzenlenen toplantıda konu gündemimize geldi.
Türkiye’nin en iyi felsefeci, kelamcı, ve ilahiyatçılarından oluşan 70 kişilik ekip, gençlerde deizm vb. akımlarının yaygınlaşıp yaygınlaşmadığını sıkı bir şekilde tartıştı. İttifakla, bu akımların olmadığını anacak dine karşı bir soğumanın, uzaklaşmanın ve protest tavrın olduğunu tespit ettiler. Lakin bunun tam adını da koyamadılar. Dün ve bugün tartışma devam edecekti. Bir karara varılır ve kamuoyuna açıklanır belki.
İşte benim de bulunduğum o tartışmalar sırasında dine mesafe koyan tutumun, acaba daha derin bir tepkinin ya da dip dalganın habercisi olup olmadığı gündeme geldi.
Benim başından beri görüşüm, İslam dünyasının içinde bulunduğu kaostan, çok kuvvetli bir iç dalgayla kurtulacağını ve İslam dünyasında köklü bir düşünsel devrimin yaşanacağı yönündedir.
Bu fikirlerime katılanlar olduğu gibi, karşı çıkanlar da oldu toplantıda. Zira Orta Çağ Avrupa’sında yaşanan engizisyon, Hristiyanlıktaki ruhban sınıfı, kilise otoriterliğinin İslam’da olmadığını, bu yüzden de bir reform ya da Rönesans hareketinin olamayacağını ifade ettiler.
Acaba böyle mi? Bence değil.
Mesela İslam dininde ruhban sınıfı yoktur ama dokunulmaz, eleştirilmez, masumiyet atfedilen, asla hata yapamayacağına inanılan, peygamber efendimiz ve hatta Allah ile iletişim halinde olduğu öne sürülen bir sınıf yok mu?
Adını resmen koymasalar da, tarikatlarda, cemaatlerde, örgütlerde kutsal bir zırha bürünmüş, olağanüstü güçlere, kudrete sahip, masum ve hatasız nice şeyhler, hoca efendiler, imamlar var.
Buna paralel olarak, Şiilik ve Zeydilik’te, masum imamlara inandıkları gibi, bir de bugünün rehberini ya da imamını da Mehdi’nin yeryüzündeki dokunulmaz temsilcisi olarak görülür. Hindistan, Pakistan, Afganistan, Tacikistan, Kuzey Afrika ülkelerindeki onlarca tarikatın, cemaatin ve grubun hurafelerle dolu inanç şekillerinin, en tepesinde masum bir lider, şeyh, imam vardır muhakkak.
Dolayısı ile Hristiyanlıktaki ruhban sınıfına benzer bir sınıf, bizde de olmuyor mu bu durumda?
Orta Çağ’da Avrupa’yı kasıp kavuran ‘Yüz Yıl Savaşları’nın nedeni mezhep çatışmasıydı. Benzer durum bugün başımıza geldi. Bugün neredeyse 10 ülkeyi içine alan bir mezhep çatışması yaşıyoruz ve sonucunda yüz binlerce masum Müslüman öldü, milyonlarcası evsiz yurtsuz kaldı.
Avrupa’nın Orta Çağ cehaletinin, şiddet ve kaotik ortamının benzerini yine İslam ülkelerinden şu anda görmek mümkün. Irak, Suriye, Yemen, Lübnan, Afganistan, Somali, Kenya gibi ülkelerde güvenlik ve asayiş ortadan kalktığı gibi, cehaletin ve sefaletin insanların hayatlarını perişan ettiğini de görebilirsiniz.
Ayrıca birçok İslam ülkesindeki adaletsiz gelir dağılımı, haksız kazançlar, israf, rüşvet, yozlaşma ve çürümenin asıl sebebin diktatoryal rejimler, krallıklar, emirlikler olduğunu da halklar biliyor. Bu ekonomik adaletsizlik, başlı başına isyan gerekçesi aslında.
IŞİD, Haşdi Şabi, El Kaide, Boko Haram, El Şebab, FETÖ gibi dini referansları kullanan terör örgütlerinin neden olduğu yıkım, travma, psikolojik çöküntü, ölümler, yaralanmalar, sürgünler ve parçalanmaların tüm Müslümanlar üzerinde derin etkiler bıraktığını unutmayalım.
Suriye, Irak, Yemen, Lübnan, Mısır, Libya, Cezayir, Pakistan ve Afganistan’da Müslümanlar arasında yaşanan iç savaşların, çatışmaların, terörün sonucunda kaç kişinin hayatını kaybettiğini bilemiyoruz. 1,5-2 milyon Müslümanın son 5 yılda bu çatışmalarda öldüğü, 13-15 milyon Müslümanın evsiz, yurtsuz ve işsiz kalarak, başka ülkelerde sığınmacı pozisyonuna düştüğü tahmin ediliyor sadece.
İşte tüm bunların sonucunda milyonlarca insanın derin ve köklü etkileşim altında kaldığını, travma geçirdiğini görmeliyiz. Fakirlik, açlık, sefalet, cehalet, şiddet, kirlilik ve daha nice kötü şeylerin en fazla Müslümanların arasında görüldüğü bir ortamda, insanlar dinlerini, inançlarını, mezheplerini sorgulamaya başlarlar.
İslam ülkeleri arasında en fazla ateist ve deistin İran’da olduğu söyleniyor. Benzer durum Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri için de geçerli. En çok intihar vakaları yine Afganistan, Suudi Arabistan, Irak ve Yemen de gözüküyor.
Halkın bir tepki içinde olduğu, dinden soğuduğu ve sorgulama içine girdiğini tüm bu gelişmelere bakarak görebilirsiniz. FETÖ’nün neden olduğu travmadan sonra dine, mezheplere, tarikatlara ve cemaatlere sizin de bakışınız değişmedi mi? Değişti.
Bu tepki enerjisinin, protest bakışın bir süre sonra kuvvetli bir dalgaya dönüşeceğine ve Müslüman dünyasında çok güçlü bir değişimin yaşanacağına inanıyorum.
İsterseniz adına ‘reform, Rönesans’ deyin, isterseniz ‘tecdid, inkılap’ deyin... Ancak Türkiye dahil, birçok İslam ülkesinde yaşanan toplumsal değişim buna gebedir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.